"Ilgın uyan çabuk!"
Her sabah aynı sözler ve her zaman bu bağırmalardan 5 dakika sonra kalkmak. Her sabah böyle uyanırım. Alarm yerine annemi kullanıyorum. İsrafa ne gerek var. değil mi canım?
"Okul kıyafetlerin çalışma masanın üzerinde giy, kahvaltıya gel daha okula gideceksin."
Ha bir de ajandalık var annemin görevleri arasında. Aslında bu kadar çok iş yapması hoşuma gitmiyor (!) Ama ne yapalım kendisi kaşınıyor.
Zorlana zorlana yataktan kalkıp dolabımı açtım. Bir şeyler giydim. Bir şeyler derken annemin bahsettikleri değil. Kendi kıyafetlerim. Cap, kaykay ve çizim çantamı yanıma aldım. Merdivenlerden inip dışarı çıktım. Bu arada annem bana bağırıyordu. Ama kim takıyor ki?
Neyse bunları bırakalım bir kenara. Şu ana önemli olan ben ve çizimlerim. Çizim derken daha çok kara kalem. Mesela karikatür felan filan. Kaykayla giderken parka girdim. Zaten en en son da bunu hatırlıyorum. Ha bir de bir çift mavi göz...
—ÜÇ GÜN SONRA—
"Gözlerini açıyor!" diye bir ses tırmaladı kulaklarımı. Bu sesin kaynağı yine annemdi. Başka kim olabilir ki? Başta her şey bulanıktı, yavaş yavaş her şey netleşti. Mesela annemin 'sahte yüzü' gibi
"İyi misin kızım bir şeyin var mı?" dediğinde aklıma ilk gelen şey çizimlerimdi.
"Çizimlerim?" dedim. Annemin bozulmasına aldırış etmedim çünkü çizimlerim ondan da önemli.
"Ilgın hanım üç gündür hastanedesiniz. Seni buraya kadar getiren çocuk da bekleyemedi tabi. Çizimleriniz onda. Annen adresinizi verdi. Birkaç gün içinde size getirir. Çıktığınızda arayacağız. Bugün gözlerinizi açtığınıza göre belki bu akşam sizi taburcu edebiliriz."dedi önlüklü adam.
"Üç gün mı?" Oha! Üç gün uyudum mu? Ben de rekorumu bir gün sanıyordum.
"Evet Ilgın. Üç gündür sen uyudun ben ve ailense perişan olduk. Hatta dün geceye kadar durumun çok ağırdı. Kaykayla giderken daha dikkatli olmalısın. Ama işin garip tarafı da, bu kadar ağır durumdayken dün gece birden durumun düzeldi." dedi bilgiç adam. Sanki benim vücudumu benden daha iyi tanıyor da. Ben öyleyimdir işte bir bakrsın defansatayım, bir bakarsın forvetden vurmuşum. Ilgın vurdu ve golll!!!!
"İyi. Kaykayım nerede?"
"Kızım o kırılmış. Zaten var sende onları kullan." dedi annem.
"Peki. Şimdi taburcu olmam gibi bir şansım yok mu?" dedim.
"Daha erken küçük hanım daha erken."dedi doktor ve odadan çıktı.
"Ben de seni yanlız bırakayım Ilgın. Ben ve Umut seni dışarıda bekliyoruz. Sen biraz dinlen."dedi annem. Yüzüme sadece karikatürlerimde kullandığım o masum tebessümü yaptım.
"Tabi ya Umut. İyi o zaman sen ve Umutcuğun beni dışarıda bekleyin." dedim ve annemde odadan dışarı çıktı.
Aslında konuşmaya devam ederdi ama şimdi ben hastayım ya iyi anne numarası yapıyor. Sanki olacak işmiş gibi. O bana beş yaşına kadar rol oynamıştı. O zamana kadar ne Romeo görmüştüm ne Juliet ne de babasını kaybetmiş bir kız.
Onlar anca beklesin , en iyi yaptıkları iş sonuçta. Benimse nefret ettiğim şey. Küçüklüğümden beri yaptığım şey. Mesela babama kavuşmayı bekliyorum. Ama uyumak iyi gelir hem beklemeyi kolaylaştırıyor.
Gözlerimi kapattım. Ama bu ilk defa bu kadar kısa sürmüştü. Gözlerimi açtığımda her yer aydınlıktı. Uykum bu kadar kısa sürmüş olamazdı. Derken annem içeri girdi.
"Günaydın tatlım bu gün taburcu oluyorsun."dedi annem sevinçle içeri girerek.
"İyi de akşam değil mi? Hatta az önce dinlenmem için beni yanlız bıraktınız."
"Tatlım sana üç günlük uyku yaramış."
"Onu bende biliyorum da ..." hiçbir uykum bu kadar kısa olmamıştı. Ama belkide sadece üç günlük uykudandır. " ...neyse çıkalım şurdan da o bana yeter." dedim.
"Tamam ben seni giydiriyim."
"Bayramda değiliz anne ve küçükte değilim."
"Biliyorum ama sadece yardım etmek istedim."
"Sen bana en büyük yardımı bana babamın yerine doldurabileceğini düşündüğün bir adamla yaptın. Merak etme. Yardım sever annem benim."dediğimde kapıya yöneldi.
"Beş dakikaya hazır ol eve gidiyoruz." ve işte benim annem. Kaba, sahte, oyunbaz.
"Tamam canım anneciğim ben beş dakikaya hazır olurum Umut'la sen beni bekleyin." dedim ve yine o kötü gülümsememi yaptım. Annemle böyle konuşmak hoşuma gidiyor.
Sonuçta o da sahte, benim sözlerim gibi...
İlk bölümü de yazmış olduk. Hepinizin beğendiğini düşünüyoruz. Sizi seviyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgarı Kaybetmek
Teen FictionHayat bazen bir tutam aşktan, merhametten, bir avuç siyahtan ve aralara karışmış beyazlardan, ondan, bundan ve 'ama'lardan oluşur. Ama benimkisi sadece biraz zamandan oluşuyordu. ...saat kaç olursa olsun...