Issız bir sokaktasın ve telaşlı adımlarla evine gidiyorsun. Gökyüzü herzamanki yağmur havasından daha loş, daha bulutlu... Sanki sana nispeten hızlıca kararıyormuş gibi. Hava iyice soğuyor, yağmur da gitgide şiddetini arttırıyor, üşüyorsun ama bu umrunda bile değil. Montunun yakasını yukarı kaldırıp ellerini cebine koyuyorsun. Elinden geldiğince normal hareketler sergilemeye çalışıyorsun. Aslında tedirginliğin her halinden belli ama tedirgin gözükmediğini umarak ilerliyorsun. Adımlarını hızlandırmak, koşmak istiyorsun fakat yapamıyorsun. Bir şeyler seni engelliyor gibi. Titriyorsun ama havanın soğukluğu yüzünden değil. Biliyorsun, biri seni takip ediyor...
Sokağın sonuna yaklaşıyorsun. Her zamanki gibi sağa döneceğini bütün bedenin biliyor ama sen bilmiyorsun. Aklın durmuş, ne yapman gerektiği hakkında bir fikri yok. Sen adım atıyorsun çünkü sadece bunu yapabiliyorsun. Sokağın sonuna geldiğinde sol yol belkide sana 5 santim daha yakın geldiğinden oraya dönüyorsun. Attığın ilk adımla kaynar sular başından aşağı boşalıyor. Yanlış yöne döndüğünü o anda farkediyorsun fakat artık çok geç. Geriye asla dönemezsin. Gözlerin donuyor, nefesin yavaş yavaş kesiliyor. Kalbinin ritmi bozulurcasına hızlı atmaya başlıyor. Sesini duymak için stetoskopa ihtiyacın yok. Rahatlıkla kalbinin sesini işitiyorsun. Döndüğün yolun neresi olduğunu hakkında hiçbir fikrinin olmaması seni daha da korkutuyor. Her zaman bu çevrede olduğun halde bu sokağa bir defa bile dönüp bakmadığın için kendine küfrediyorsun fakat bu seni daha fazla korkutmasından başka bir işe yaramıyor. Birkaç saniyeni kendini toparlamak için harcıyorsun. O an aklının yerine geldiğini hissediyorsun ve bunu kullanarak ilerdeki ilk sokaktan sağa dönüp tekrar evinin yoluna gidebileceğini aklına koyuyorsun. İlerliyorsun, ilerliyorsun... O da ilerliyor seni takip etmeyi bir saniye bile bırakmıyor, ısrarla peşinden geliyor. Sonunda beklediğin o dönüş yoluna yaklaşıyorsun. Umutsuzca sevinmek geliyor içinden sanki o sokağı dönünce herşey hallolacakmış gibi. Her adımında daha da heyecanlanıyorsun. Evet, artık son bir adımın kaldı. Kararlı bir şekilde o adımını da atıyorsun. Attığın o adımla hayatının en büyük yanlışını yaptığını görüyorsun. Döndüğün sokağın çıkışı yok! En fazla dört metre ilerinde, tam karşında gri koca bir duvar sana geçme izni vermiyor. Yine de durmuyorsun ilerliyorsun sanki yolun sonunda duvar yokmuşcasına. Soğuk terlerin vücudunu çoktan ıslatmaya başladı bile ama sen bunu farkedecek şuurda değilsin. Sen sadece yürüyorsun; bilincin bir tek buna izin veriyor sanki. Adımlarını düzensiz ritimlerle birbiri ardına atıyorsun; sanki sen yavaşladıkça, daha az adım attıkça yol uzayacakmış gibi. Yolun sonuna yaklaştığının farkındasın ama bitmemesi için dua ediyorsun. Biliyorsun, saçma bir şey istiyorsun fakat yapabileceğin başka hiçbir şey yok. Duvarla aranda milimetreler kalıyor, yine de inadına yürüyorsun. Bir gören olsa seni kör yada aklı başında değil diye nitelendirdi, bunu düşünmeyi kısacık zaman dilimine sığdırabiliyorsun. Ve beklediğin o korkunç son. Artık atabileceğin bir adıma sahip değilsin. Olduğun yerde duruyorsun. O da duruyor. Gözlerini sımsıkı kapatıyorsun. Sanki sen görmezsen o da seni görmez gibi geliyor sana. Ama artık yolun sonundasın ve dönmen gerekiyor. Cesaretini topluyorsun. Aslında toplayabilecek bir cesaretin yok, ama sen yine de güçlü gözükmek istiyorsun. Topladığını sandığın cesaretinle yavaşça arkanı dönüyorsun. Gözlerin hala sımsıkı kapalı. Sırtını duvara yaslıyorsun. Keşke duvardan bir el seni çekse diye düşünüyorsun. Karşında hiçbir kıpırtı yok. Bu seni daha da endişelendiriyor. Artık dayanacak gücün kalmadı. "Her kimsen bitir şu işi," diyorsun. Evet, sonunda karşındakinin sesini işitiyorsun. Başta göğsün patlayacak, kalbin içinden fırlayacakmış gibi hissediyorsun. Ama dur bir dakika! Hala endişelisin fakat korkun yok. Onun yerine anlatılamaz bir bocalama içerisindesin. Emin olmak için birbirine kenetlenmiş gözkapaklarını hafifçe aralıyorsun. Evet tam karşında! Tahmin ettiğin o şey duruyor. Gözlerin gecenin loş ışığında parlayan bir çift gri göze takılıyor. Kulaklarınsa o sesi tekrar işitiyor. "Miyav..."