4

335 30 9
                                    

Harry gözünü yavaşça açtığında karşı koltukta kendine bakan bir çift mavi göz görmeyi beklemiyordu.

Gözlerini kırpıştırarak yatakta doğruldu. Yüzünü tekrar Louise döndürdüğünde aynı soğuk ifadeyle karşılaştı.

"Nereye getirdin beni?" Harry merakla Louise baktığında Louis hala aynı ifadeyle Harrye bakıyordu. Hızla ayağa kalktı. Masanın üzerinden telefonunu Harrye fırlattı.

"Tamam uyandın git artık" Louis Harrynin kolundan tutarak odadan dışarı çıkarttı. Harry telefonunu zor alarak Louisin kendisini sürüklenmesine izin verdi.

"Demek sürdüğünle işin bitti kolay gelsin oğlum"

"Son kez söylüyorum ben ibne DEĞİLİM!"

Louis sinirlerinin son dakikalarını yaşıyordu. Sinirle kapıyı açtı ve Harryi kapıdan dışarı fırlattı. Az daha kafasını merdivenlere vuracakken kendini dengeleyerek kafasını çarpmasını önledi.

Louis kafasını vuracağını anlayınca bir adım atmıştı ama sonra kendisine küfür ederek kapıyı kapattı.

Harry kafasını yerden kaldırarak duygu karmaşası içinde merdivenlerden aşağıya indi. Kafasında çeşitli sorular vardı. En büyük sorun LOUİSİN DERDİ NEYDİ?

Harry ne yapmıştı da onun bu büyük nefretinin altında eziliyordu. Evet Zaynin hapse girmesinde parmağı vardı ama kısa sürelikti.

Harry yolda yalpalayarak eve gitmeye başladı. Etrafına baktığında buraları bilmediğini fark etti zaten buraya yeni taşınmışlardı nerede olduğunu bilmemesi gayet normaldi.

Telefondan nerede olduğuna bakmak için çıkarttığında saattin 18:57 olduğunu gördü gözleri kocaman oldu annesi meraktan ölmüş olmalıydı ona mesaj atmak için mesaj kutusuna girdiğinde onun yerine Louisin mesaj atması onu gülümsetti.

Telefonu yerine koyarken kolunda ani bir sızı belirdi. Koluna baktığında kollarının belirli bir çok yerinde morluk olduğunu gördü. Acıyla sızlarken sanki bacaklarındaki kemikler çıkartılmış gibi hızla yere yapıştı. Elleriyle kendini korumak isterken ellerinde küçük küçük kesikler oluştu.

Sanki bütün vücudu işlevini terk etmiş gibi acımaya başlamıştı. Daha beş dakika önce hiçbir şey hissetmezken şimdi cehennemde gibi hissediyordu. Hem nerede olduğunu bilmiyordu hem de vücudu çok kötü haldeydi. Daha fazla dayanamayarak ağlamaya başladı. Yardım isteyecek kimsesi bile yoktu.

Aklına dün tanıştığı arkadaşı Liam geldi. Ama onu aramak veya aramamak konusunda kararsız kaldı. Sonuçta daha yeni tanışmışlardı ama Harrynin arayacak başka kimsesi yoktu. Telefonu tekrar elinde aldı. Zorlada olsa Liamın numarasını buldu ve arama tuşuna bastı. İki kere çaldıktan sonra telefon açıldı.

"Hey Liam b-ben Harry"

"Evet kaydetmiştim bir sorun mu var sesin neden öyle geliyor?"

"Şey Liam ben nerede olduğumu bilmiyorum ve fena halde dövüldüm bana yardım eder misin diye aramıştım ama istemezsen gerçekten sorun olmaz"

"Harry sorun yok nerede olduğunu tarif edebilir misin etrafında ne var"

"Şey bir tane kafe var ve bir tane market var başka bir sürü ev var"

"Kafenin yada markedin adı ne?"

"Cherry kafe yazıyor"

Liam kafenin adını söyledikten sonra bir süre sessiz kaldı.

"Liam orada mısın?"

"Evet buradayım merak etme geliyorum orayı biliyorum"

Harry hiçbir şey söyleyemeden Liam telefonu kapattı. Harry etrafına dolu gözlerle bakarak göz gezdirdi. İlerde bir park vardı. Yanında bir futbol sahası vardı. Harry bir an gözünün önüne louisi orada oynarken getirdi.

Light in the dark|LARRY✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin