BÖLÜM 1

794 35 15
                                    

Final bölümünün tanıtımlarında "eski defterlerden" bahsedilmesi üzerine ufak bir Atpek yorumu yapayım istedim. Yazımı final bölümünün yayınlanmasından önce başlamıştır, bazı ufak detaylar House MD'den alınmıştır. Hikaye iki farklı zaman diliminde geçmektedir, italik kısımlar geçmişi temsil etmektedir. Hikayenin başlığı İlhan İrem'e ait bir albümün adından gelmektedir.

-o-o-

"Burada mı o?"

İpek Tekin, kapıyı açan Ateş Hekimoğlu'na bu soruyu yönelttiğinde cevabın evet olduğunu biliyordu. Bu nedenle bir şey söylemesini beklemeden içeriye daldı.

"Hoş geldin İpek hocam, buyur geç tabii."

Ateş dalgacı bir tonla İpek'in ardından içeriye girdiğinde saati kontrol etti. Bir saati biraz geçmişti, telefonlarını kapatmaları onlara on beş-yirmi dakika kazandırmıştı sadece.

İpek bir hışımla girdi salona, "Sana inanamıyorum Orhan! Hadi bunu Ateş yapsa neyse ne, nasıl çıkarsın hastaneden?!"

Ateş aksayarak yanına geldi, "Yalnız adamcağıza bağırman pek yardımcı olmuyor şu an."

"Sen hiç konuşma, senin başının altından çıktığını biliyorum." Orhan'a döndü, "Kalk, geri dönüyoruz."

"Ya İpek, iyiyim ben. Doktor'un kabahati yok, ben dedim çıkalım diye. Zaten eve gitmeme izin vermedi, o yüzden buraya geldik. Bir şey olursa da hemen döneriz hastaneye."

"Orhan kısa süreli baygınlık geçirdin, kafana altı dikiş atıldı, gözlem altında olman lazım!"

"Yani biz de bostan korkuluğu değiliz burada, kafa travmasının belirtilerini anlayacak kapasitemiz var herhalde."

İpek derin bir nefes aldı ve Ateş'e döndü, "Orhan'ı hastaneden kaçırabilmek için çocuğun birisine kendisini tuvalete kilitlesin diye para verdiğini biliyorum."

"Velet öttü demek."

"Arkadaşının kafası yarılmış, sen hâlâ dalga peşindesin... Serviste yatan çocuğa para verip dolaplar çevirmek nedir? Seninle bunu sonra konuşacağız Ateş."

Orhan karşısındaki karmaşayı kaldırabilecek durumda değildi o an. Başına gelen olay fıkralara konu olabilecek türdendi ama günün sonunda kafasına altı dikiş atılınca pek de gülesi gelmiyordu. Sabah evden çıktığında kapıda karşılaştığı komşusuyla ayak üstü sohbet ederken sokaktan geçmekte olan kamyonetin arka kapağı açılmış, komşusu anlık bir refleks ile kendisini kaldırıma doğru çekiştirmişti. Savrulan kamyonet kapağı arkadan çarpmamıştı ama Orhan ve komşusu dengelerini sağlayamayıp yere düşmüşlerdi. Sorun şu ki, iyi niyetli bu hareket kafasını yere çarpmasına neden olmuştu, ne olduğunu çözmeye çalışırken aniden kan boşalması nedeniyle komşusu baygınlık geçirmişti. Oturup buna gülecekti ama daha zaman vardı, en azından dikişlerinin alınmasına kadar kendisiyle dalga geçecek halde olacağını düşünmüyordu.

Karşısındaki ikilinin birbirlerini çekiştirmelerine alışıktı ama konu kendisi olunca müdahale etmek zorunda kaldı Orhan, "Tamam arkadaşlar, tartışmanın anlamı yok. İpek, çalıştığın hastanede hasta olarak bulunmak pek hoş değil, tahmin edeceğin üzere. Sağ olsun Ateş göz kulak olacağını söyledi. Arkandan iş çevirmek gibi bir niyetim yoktu, bu dolaplardan haberim yok yani. "

"Bana niye haber vermedin o zaman?"

"Haber verse ne yapacaktın? Alıp kendi evine mi götürecektin mesainin ortasında, yoo. Dikecektin başına hemşireyi, arada gelip yoklayacaktın bitti gitti."

İpek bu cevaba sinirlenmişti, "Lafı nereye getiriyorsun sen, arkadaşımı önemsemediğimi mi söylemeye çalışıyorsun yani? Tam teşekkülü bir hastanede gözlem altında olması, senin yanında oturup televizyon izlemenden daha sağlıklıdır herhalde."

Uçuk Mavi Pencere [Hekimoğlu]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin