all i am, 🔗

348 52 191
                                    

Kışın ilk ayı, aralığın henüz ikisi olmasına rağmen Londra beyazlara bürünmüştü. Kıvırcık saçlı genç, yağış şiddetini dindiren karla beraber kahverengi kabanının kapşonunu geriye ittirerek çıkardı.

Fizik hocasının isteği üzerine dakikalar önce satın aldığı iki kitabı göğsüne sıkıca bastırmıştı, yanakları ve burun ucu kızarmış; dudakları titriyordu.

Telefonunun cebinde titrediğini hissettiğinde kalabalık kaldırımda kenara çekildi ve bir eliyle kitaplarını sağlama alıp diğer eliyle cebindeki telefonuna uzanıp çıkarttı.

Telefonu açma tuşuna bastığında, karşısına çıkan bildirim beklemeyeceği bir tarzdaydı. Kaşları çatılırken, streslendiğinde yaptığı gibi alt dudağını ısırdı.

Orospu çocuğundan bir yeni mesaj!
"Wilbur, şu an neredesin?"

Okuduğu mesajla ne zaman streslense yaptığı gibi tırnaklarını ısırmak için refleksle elini ağzına götürdüğünde, tüm kitaplarını yere düşürmüştü. Küçük bir küfür mırıldandıktan sonra kitaplarını yerden kaldırıp tekrar telefonuna döndü. Yutkundu. Neden ona mesaj atmıştı ki? İlk başta umursamamayı düşünsede, bunun yarını olduğunu da hatırlayıp gerginlikle bildirimi kenara kaydırarak mesaj bölümüne geldi.

"Ne istiyorsun?" yazmayı düşündü ilk başta. Hayır, bu fazla kabacaydı, yarını morarmış bir gözle kapatmak istemiyorsa kesinlikle daha kibar davranmalıydı.

Yutkundu ve yazdığı mesajı sildi. "Okulun yakınlarındayım, yaşlı Nana'nın pastanesinin önünde. Neden sordun?" Tamam, bu daha iyiydi. Mesajı gönderdi.

Cevap çok gecikmedi. Orospu çocuğu ismini verdiği kişiden; "Pastaneye gir. Birkaç dakika sonra bende geleceğim, konuşmamız gerek." bildirimi geldiğinde Wilbur anlık bir kalp krizi geçirmişti.

Derin bir nefes aldı. Daha iki dakika önce günü olaysız bitirdiği için sevinirken şimdi böyle bir şey yaşaması trajikomikti. Hiçbir şey demeden sinirle görüldü attı ve telefonu tekrardan cebine yerleştirip birkaç adım uzağındaki, dışı pembe renklerle süslenmiş, camına koca bir pembe saçlı Chanyeol ve pezevenk gömlekli, kırmızı saçlı Baekhyun posteri asılmış pastanenin önünde durdu. Yaşlı Nana, 50'li yaşlarında olmasına rağmen hâlâ gençlik yıllarındaymış gibi takılıyordu.

Wilbur bile henüz 18 yaşındayken şimdiden kendini 50. yaşını tamamlamış gibi hissediyordu, yaşlı Nana özenilecek bir insandı.

Cam kapıyı ittirip içeri girdiğinde, geldiğini haberdar eden, kapıya asılmış zil çalındı ve bakışlar kısa süreliğini ona döndü. Bu Wilbur'u utandırsada umursamamaya çalışarak boş bir masaya geçti. Yanına gelen garsonu geri gönderdikten sonra aldığı yeni kitapları inceleyip bu sikik kitaplara verdiği 30 sterline ağıt yakarken; beklediği kişi içeri girdi.

Bu Schlatt'i okul dışında ilk görüşüydü. Mimikleri her zamanki gibi duygusuz, yanakları soğuktan hafif kızarmıştı. Kabanı elindeydi, üstünde siyah bir kazak ve altında yırtık, kot bir pantolon vardı. Doğrudan Wilbur'a bakıyordu.

Wilbur gergince yutkundu ve arkasına yaslandı. Schlatt birkaç adımda yanına ulaşıp kısaca bir selam verip karşısındaki sandalyeyi çekerek oturdu. Wilbur gözlerini kaçırıp karşılık verdi.

"Beni neden çağırdın?" Hiç beklemeden konuya girdi Wilbur. Merak ediyordu, merak onun için korkudan her zaman daha ağır basardı. Schlatt güldü.

"Sabırsız bir insansın ha?"

"Sadece merak ediyorum. Bunun için de beni dövmezsin herhâlde?" işittiği sözlerle Schlatt'in yüzündeki gülümseme genişledi. İnsanların ondan korkması hoşuna gidiyordu. "Garanti veremem." Schlatt'in söylediğiyle Wilbur'un yüzünün aldığı şekil, korkudan daha çok zevk vermişti ona.

"Ha? Dalga geçiyorsun değil mi?" Sandalyesinde biraz geri çekildi Wilbur.

"Elbette. Bana lazımsın."

Wilbur gözlerini kırpıştırdı. Böyle bir insana ne için lazım olabilirdi ki? Keşke lazımlık olmak yerine dayak yeseymişim, diye geçirdi içinden başını hafif yana eğmiş masum masum Schlatt'e bakarken.

"Kardeşini seviyorsun, değil mi?" Schlatt'in ansızın konu değiştirmesi ve başlattığı konunun başlığı Wilbur'u iyice gerdi.

"Evet, hemde çok," diye yanıt verdi. Evde her saniye kavga etselerde kardeşini seviyordu. Her şeyden çok.

"Peki kardeşinin bana, benimle sevişmeyi teklif ettiğini söyleseydim?" Wilbur, işittikleriyle şoka girmişken, yetmiyormuş gibi Schlatt'ten bir darbe daha yedi; "Ve benimde onu kırmadığımı? Veya şu cuma gecesi 'kampa gitmek' yerine bana geldiğini?"

Wilbur'un eli kalbine gidip işaret parmağını 'dur' anlamında Schlatt'e doğrulturken, oğlunun gay olduğunu öğrenen super straight babalar gibi gözüküyordu.

"Sana inanmıyorum," dedi Wilbur. "Onu arayıp soracağım, sana inanmıyorum."

Schlatt güldü. "Neden ona soruyorsun ki? İnanman için sana seve seve kanıt sunabilirim." Telefonunu çıkarttı ve birkaç tuşa tıkladıktan sonra ekranı Wilbur'a çevirdi.

Wilbur, ekranda Schlatt'in olduğunu tahmin ettiği yatağa uzanmış, biri yarı çıplak şekilde öpüşen çifti gördüğünde işte şimdi 50'li yaşlarına adım atmıştı. Yavaştan ortaya çıkmaya başlamış baş ağrısı, sancısını tüm bedenine yaymış; beyni uyuşmaya başlamıştı.

Derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. "Hadi o bir hata yaptı da senin gibi iğrenç biriyle yattı. Peki sen neden gelip bunu bana söylüyorsun? Ne yani filmlerdeki kötü karakter moduna girip kardeşimden nefret etmemi sağlamaya mı çalışıyorsun?"

Schlatt, Wilbur'un üst üste dizdiği sözlere karşı sadece omuz silkti. "Hayır." Ardından kollarını masaya yaslayarak yüzünü Wilbur'un yüzüne yaklaştırdı. "Bu görüntüler Nick'in eline geçti ve beni, bu görüntüleri Minx'e göstermekle tehdit ediyor."

Kaşlarını çattı Wilbur. "Müdürün oğlu Nick mi? Ne yani müdürle aram iyi diye mi bana geldin?"

"Sadece müdür değil ki." Arkasına yaslandı Schlatt iğneleyici bir ses tonuyla konuşup. "Tüm okulla aran iyi. Bu yüzden bana yardım edebilecek tek kişi sensin."

Wilbur Güldü. Sinir kotasının sınırına varmıştı. "Madem Minx'i bu kadar seviyorsun o zaman neden Niki'yle yatma gereği duydun?" Wilbur cümlenin sonuna bir küfür eklemek istese de, sinir kotası henüz o kadar dolmamıştı.

"Minx bana lazım diyelim, onu kaybedemem." Schlatt mırıldandı. Ardından ayağa kalktı ve ellerini masaya dayayıp yüzünü Wilbur'un yüzüne yaklaştırdı.

"Ee, Wilbur Soot, Nick'ten kayıtları çalarak bana yardım etmek mi yoksa kardeşinin pornosunun tüm okula yayılmasını mı? Bundan zararlı çıkanın ben olmayacağımı unutma."

×××

hassiktir 832 kelime

hasssiktirrrr

amınakoim

amınakoim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 01, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

34 + 35 || SchlattBurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin