chapter three ❝Fall and Welcome❞

203 41 143
                                    

CHAPTER THREE
Düşüş ve Karşılayış

CHAPTER THREE ❝Düşüş ve Karşılayış❞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tanrı, erkeği yaratırken kaba kuvvetini kullanmıştı. Ona, güçlü kol kasları ve kadına oranla uzun bir boy vermişti. Tanrı erkeği yaratmayı bitirdiğinde ise ona, sen herkesten güçlüsün, demişti.

Sonra Tanrı kadını yaratmıştı. Acemiliğinden yoksun olarak kadını zerafet ve akıl kaybettirecek kadar güzellik vermişti. İnce bir sese ve insanı günaha sokacak kadar güzel gözlerle süslemişti. Tanrı, kadını da yaratmayı bitirdiğinde ona, senin güçlü kolların yok çünkü sen herkesten zekisin, demişti.

Dünya, hâlâ bilek gücünü gerçek bir ödül sanabilirdi ama gerçek asla bu kadar basit olmayacaktı.

"Az mola versen ölür müsün, hıyar herif ?" diyerek mavi renkli batonumu sinirle zemine sapladım ve karların içine saplanmış sağ ayağımı ileriye attım.

Jaehyun ve kafilesinin beni göremeyeceği kadar arkada ve çaprazlarındaydım. Hepsi kar fırtınasından yavaş hareket ediyor, yakınıp durmaları buraya kadar geliyordu. Ben ise bitmiş bir haldeydim. Sabahtan beri sadece yürüyor ve hâlâ ikinci saha alanına bile göremiyordum.

Ellerim donuyordu. Eldivenlerim ucuz bir mal olmasına rağmen bu zamana kadar beni iyi idare etmişti ancak şimdi, derimi paramparça edecek bir soğukluk varken eldivenlerin kapasitesi buraya kadardı.

Karlar eldivenimden içeriye su olarak girmeye başlarken ağlamak üzereydim. Tüm moral ve motivasyonum tükenmişti. Mola verebilecek doğru düzgün bir alanda yokken, yolu bile Jaehyun sayesinde bulabiliyordum.

"Dayan Miya. Çok az kaldı." diyerek batonu bir kez daha kaldırdım ve kara sapladım. Sol ayağımı ileriye attığım sırada güçlü bir rüzgar bedenimi sarsmıştı. "Bu rüzgarı alt edeceksin. Başaracaksın."

Bir kez daha sinirle sol elimde ki batonu ileriye sapladım. Bandamın içinde nefes alıp verirken, burnumu soğuktan korumaya çalışıyordum.

Tekrardan Jaehyun'u izledi gözlerim. Turuncu kuş tüylü montunun içinde bile o da zorlanıyor gibiydi. Ayrıca kafile lideri olduğu için, her beş dakika da bir arkasında kalanların güvenli ve iyi olup olmadığına bakıyor, bunun stresini yaşıyordu.

Jung Jaehyun bir kez daha kafilesine döndü. Kafilesinde ki üyelere seslenirken sinirden ona küfür etmeden duramıyordum.

"Hava çok soğuk." diyen esmer kızın yakarışı kulaklarımı doldurdu. Sanırım ağlıyordu.

Gözlerimi istemsizce devirdim ve dişlerimi sıktım. "Bilgiye gel anasını satayım. Sen söylemesen soğuk olduğunu anlamayacaktık." dedim ve sertçe ayağımı bir kayaya vurdum.

Ayakkabımı saran fazla karlardan kurtulurken kafamı kaldırdım. O sırada sağ tarafına bakan Jaehyun ile gözlerimiz buluştu.

Siktir.

Prometheus Desmotes | JenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin