I

2.2K 179 98
                                    

- definition of home.

Pek dolu olmayan ilçe kütüphanesinin en arka taraflarındaki masada, her zamanki gibi borsa, finans, faiz ve daha nicesiyle ilgili kitaplara gömülmüştü. Yanına gelen arkadaşının hafif topuklu ayakkabılarının parke zeminde çıkardığı sesleri bile duymayacak kadar dalgındı. Sarışın olanı da en çok bu kızdırıyordu. Artık ihtiyacı olmamasına rağmen vazgeçmiyordu para arzusundan.

Masanın arkasında kalan rafa yaslanıp bir müddet diğerini izledi. Dakikalar geçmiş olmasına rağmen ne kafasını kaldırıp bakmış, ne de bir şey söylemişti. Daha fazla dayanamadığını hissettiğinde geldiği gibi Kokonoi tarafından umursanmadan, hiç ilgilenmediği kütüphane bölümünü terk etti.

Onun aksine paraya önem vermezdi. Yiyecek bir şeyi yoksa o gün yemez ertesi gün bir şekilde hallederdi. Kalacak bir yeri olmasa sokakta kalır, oturup bunun üstüne düşünmezdi. En sevdiği romanı defalarca okumuş olmasına rağmen her seferinde ilk heyecanıyla okur, yüzlerce kez görmesine rağmen onu her gördüğünde çarpan kalbine engel olamazdı. Seishu Inui, en yakın arkadaşı Kokonoi Hajime'nin aksine kendine hakim olmayı öğrenebilmiş biri değildi. Olmaya da niyeti yoktu.

Ellerini ceplerine atıp boş kütüphaneyi turlayarak klasik serilerin bulunduğu rafların önünde aldı soluğu. Her zaman yaptığının aksine en sevdiği romanı çekip çıkarmadı diğerlerinin arasından. Aralanmış pencerenin önüne geçip hafifçe uzandı. Tahminince daha saatler sürecekti diğerinin araştırması. Sokaktan geçen arabaları saymaya başladığı sırada yüzüne çarpan güneşe dayanamayıp gözlerini kapadı

Kokonoi ise daha önce hiç bakmadığı kitapları bir araya toplayıp danışmanın yolunu tuttu. Sadece kütüphanede yaptığı araştırmalar yetersizdi. Akşamları da boş zaman geçirmektense araştırma yapmayı yeğlerdi. Geçen hafta aldıklarını verip şimdi seçtiklerini aldı.

Elindeki kitaplarla dağıttığı masaya doğru giderken koridorun sağında tanıdık bir bedene rastladı. Güneş yüzüne vuruyor, sarı saçlarını parlatıyordu. Burnunun ve elmacık kemiklerinin üzeri yazın kavurucu güneşinin gazabına uğramış, hafifçe kızarmıştı. İnce parmakları kucağında birbirine tutunmuş, nefes aldıkça göğüs kafesi yukarı inip kalkıyordu.

Ses çıkarmamaya çalışarak yanına yaklaştı. Her zaman kullandığı acı leylak kokulu parfümü, esen meltem sayesinde burnuna doluyordu. Uzun, sarı kirpiklerinin sürekli inip kalkmak yerine sabit durduğunda ne kadar güzel olduğunu fark etti. Burnu önden daha küçüktü, bir erkeğe göre hafif dolgun olan dudaklarıyla birebir uyum içindeydi.

Beş saniye içinde kendini üzerine doğru eğilmiş buldu. Çelimsiz dudaklarını nazikçe bastırmıştı onunkilere. O sırada yanındakinin Kokonoi olduğunu bilen Inui gözlerini açmadı. Sabırla beklemeye alışkındı. İlk kez olmuyordu bu, belli ki sonuncusu da olmayacaktı.

Kokonoi kendine geldiğinde sarışının önünden çekilip dizlerinin üzerine çöktü. Titreyen elleri kitapları sıkıca kavrarken yüzü bembeyaz olmuş, gözleri kararmıştı. Dudaklarından mırıltıya benzer bir tınıda, Inui'nin duymaktan ölümüne korktuğu heceler döküldü.

"Akane-san."

Anılan isim sanki Inui'nin ağzından çıkmışçasına boğazını yakarken daha fazla beklemenin anlamı yok diye düşündü. Gözlerini açıp bir elini yerde zar zor nefes almaya çalışan Kokonoi'ye uzattı.

"Eve gidelim."

Titreyen ellerden biri uzanıp parmaklarına dolandığında her şey tamamdı. Çoktan eve varmış hissetti. Ne var ki ikisinin ev tanımı oldukça farklıydı.

* * *
⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀ ⠀⠀

definition of home | kokonuiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin