San'ın ağzından;Arkamda Wooyoung'u bırakarak okulun kapısına doğru ilerliyordum. Onunla konuşmak beni gerçekten mutlu ediyordu ama anlam veremediğim bir şekilde benimle pek konuşmak istemiyordu. Sanırım o da benim gibi insanlarla iletişim içinde olmayı sevmiyordu. Onun yerine başka bir insana çarpmış olsaydım yine nazik bir şekilde özür dileyip merak ederdim ama daha sonra karşılaşsak ve bana tanışmıyormuşuz gibi davranalım dediği halde onunla konuşmaya çalışmazdım ama Wooyoung farklıydı. Nesi farklıydı bilmiyorum ama onu kendime yakın hissediyordum.
Sınıfıma doğru ilerliyordum ki birden karşıma Seonghwa ve Hongjoong'un çıkmasıyla adımlarımı durdurdum. Hongjoong yakınıma gelip sordu.
"Ne oldu? Telefonla konuştuktan sonra derse de girmedin."
"Babandı dimi gene? Tabii başka kim olacaktı ki."
Seonghwa'nın söylediklerinden sonra ona döndüm.
"Öfff boş verin babamı sanki şaşırılacak bir şey alıştık artık, zil hemen çalmayacaksa kantine mi inelim yoksa sınıfa mı çıkalım?"
"Normalde babanla konuştuktan sonra ifadesiz, suratsız bir şekilde gezinirdin ortalıkta ne oldu var sanki sende bir şeyler."
Beni cidden iyi tanıyorlardı.
"Cidden bir şey yok hadi sınıfa gidelim."
Sıralarımıza oturarak biraz daha boş yaptık. Sonra zaten ders başladı zaman geçti bir şekilde.
Hongjoong ve Seonghwa yan yana oturuyorlardı sevgili oldukları için gayet normal bir durumdu aslında, ben de onların bir önünde oturuyordum. Dantae başta yanına oturmamı teklif etsede kabul etmedim başkalarının yanında rahat eden birisi değildim. Seonghwa'nın çevresi çok geniş olduğu için Dantae ile tanışıyorlardı ama ben onunla tanıştığımı bile hatırlamıyordum muhtemelen Seonghwa'nın beni zorla götürdüğü partilerden birinde karşılaşmıştık. Okula geldiğimiz ilk gün sergilediği sözde samimi tavırları hiçte samimi gelmemişti. Düşünsenize adını bile hatırlamadığınız biri gelip 'dostum' diye size yaklaşıyor. Hayır yani dosttuk ta benim mi haberim yoktu? Keşke bir haber verseymiş.
Bazen bazı insanların içide dışına vuruyor diye düşünüyorum. Dantae'nin yüz ifadesinde bile ben küstah bir insanım diye bağırıyor tabi daha tanımadan yargılayamam ama yüz ifadelerinden hoşlandığım söylenemez. Bide geldiğim günün bir teneffüsünde bir çocuğa kaba davranmıştı. Ne yaptığı sorduğumda şakalaştığını ciddi olmadığını falan zırvaladı. Tabi çocuğun yüzündeki ifade pek öyle olmadığını söylüyordu ama hızla onaylayıp kaçmıştı.
Ben Seonghwa ve Hongjoong çocukluğumuzdan beri beraberiz. Onları kardeşlerim olarak görüyorum çoğu ânımda yanımdalardı ve beni her zaman desteklerlerdi. Birbirlerine olan duyguları giderek aşka dönüşmüştü. Bazen onları izlerken tatlılık krize giriyorum çok zıt gibi gözükselerde aslında çok uyumlular. Eski okulumuzda herkes çift olduklarını biliyordu ve rahattılar çünkü kimse onlara karışabilmek gibi bir hakları olmadıklarını ve saygı duymak zorunda olduklarını biliyordu.
Benim yüzümden rahat alanlarını da bozulmuş gibi hissediyordum çünkü etraf ne kadar olmaması gerekse de homofobik insanlarla dolu. Her şeye tamamım, sen kendince bunu doğru bulmuyor olabilirsin veya desteklemiyor olabilirsin ama senin düşüncelerin diğer insanları zerre ilgilendirmiyor herkes özgür, kendi zinhniyetleri var, doğruyu yanlışı kendileri seçebilirler ve kimsenin buna karışma hakkı yoktur. Anlam veremiyorum saygı duymak bu kadar zor olmasa gerek.
Neyse ki Seonghwa ve Hongjoong insanların düşüncelerini umursamıyorlardı. Bu okulda sanırım kimse sevgili olduklarını bilmiyordu. Umarım öğrendiklerinde o çenelerini açmaya tenezzül etmezlerdi Seonghwa ve Hongjoong ne kadar takmasa da ben arkadaşlarıma birşey denilmesine asla tahammül edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vécues • woosan
Fanfiction(Jung Wooyoung x Choi San ) Daha hayatını yaşayamadan, mutluluğa kelimenin tam anlamıyla erişemeden, sevilip önemsenmeden, hayallerine ulaşamadan böyle iğrenç insanlar yüzünden ölmek ne kadar adaletliydi? Peki bunlar ne zamana kadar böyle devam edec...