mavinin en güzel tonu

152 13 2
                                    

Sonunda okul bitmiş, eve gelebilmiştim. Küçük, mütevazi bir evimiz vardı . Çekirdek aileydik aslında. Aslında diyorum çünkü o olay hayatımızı yerlebir etmekle kalmamış ,ailemizi de paramparça etmişti.

Kapıyı iki kez tıklatmam yetmişti. Anneciğim beni camda bekliyordu her zamanki gibi.

 Annemi öptüm, kokladım doya doya .  O olaydan sonra öğrendiğim birçok şeyden bir tanesi ise sevdiklerimize verdiğimiz değeri göstermekti.

 Peki normalde neden yapmıyorduk bunu?

Açıkçası ...Bilmiyorum.

Ama insanoğlu elindekinin kıymetini kaybedince anlar ya hani, ben de ablamın kıymetini o günden sonra çok daha iyi anladım.

O gün... günün kararıp gündüzün geceye döndüğü o gün...

O gün ne oldu biliyor musunuz .O gün benim kanımın ,canımınbir daha dönmemek üzere gittiği gündü.

 Bir hiçliğe...

Geçen sene aralık ayıydı.

 En değerlim, ablam o gün arkadaşlarıyla dışarı çıkmıştı.

Belki biraz alışveriş yapacaktı, belki bir sinemaya gideceklerdi arkadaşlarıyla.

Ama dönemedi ablam... dönemedi. Ne ölüsü döndü eve, ne de dirisi. O gün, sabaha kadar gözümüzü kırpmadan dualar ederek bekledik ablamı. Polisler , annem , babam ve ben heryerin altını üstüne getirdik, bulamadık her şeyimi ... O günün her dakikası , her saniyesi kazılı hafızamda. Annemin “Deniz!” diye haykırışları , babamın Tanrı’ya yakarışları ... hepsi beynimin bir tarafında, silinmeyecek.

Netice mi?

Ablamın hala nerede olduğunu kimse bilmiyor.arkadaşlarından biri geri döndü fakat konuşmuyor, kimse ona ne olduğunu bilmiyor.

Her türlü tedavi denendi her türlü ilaç verildi fakat yinede konuşmadı. Zaten üç kişi gitmişlerdi sadece bir kişi kurtulmuştu o olaydan. O da adeta dilini yutmuş gibi, konuşmayı unutmuş gibi ağzını bile açmıyordu. İki kişi, yani ablam ve arkadaşı hala kayıp.dosya kapanmadı ,fakat herkes ümidi kestiği için polisler de aramaya son verdi. Eğer yaşasaydı ablam niye gelmedi yıkılmış yuvasının yaralarını  sarmak için? Niye bu özleme son vermedi? Niye bizim giderek çöküşümüzü istedi?

Bunları düşünürken odama doğru koridorda yürümeye başladım.

 Çerçeveler... Resimler... sanki ablamın yokluğunu yüzümüze vuran belgeler...Heryerdelerdi...hatıralar, ablamın izleri...

Ablamın ilk yaş günü , benimki ,ailecek çekilmiş o mutlu günlerin fotoğrafıydı bunlar. Bir tanesinin önünde durup ablamın yüzünü okşamaya başladım. Bunları düşünmek acı veriyordu insana... gözümden bir yaş süzüldü.

Ne de güzeldi adı gibi, denizleri kıskandıracak mavi gözleri vardı. Koyu renk saçlarıyla adeta bütünleşmişti gözleri...

 Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum artık .

Belki de bir yıldır düşünmeyi reddettiğim şeydi düşündüklerim. Her seferinde aklımın derin köşelerine iterdim her seferinde reddederdim. Daha fazla dayanamayıp odama koştum yatağıma attım kendimi, ve sadece ağladım... hiçbir şey düşünmeden , ayların acısını çıkarır gibi...

Kaç saat geçmişti böyle bir? Ya da iki?

 Bilmiyordum.

 Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerim ve bu ağır yükü taşımaktan yorulmuş bedenimi serbest bıraktım.

 En güzel uykuydu belkide . En saf , en temiz...

Kalktığımda hava kararmıştı.

 Akşam yemeği saatine az kalmıştı muhtemelen. Okul formalarımı çıkarıp yerine pijamalarımı giydim ve gözlerimi ovuşturarak mutfağa doğru ayaklarımı sürüyerek yürümeye koyuldum. Annem her zamanki gibi yemek yapıyordu.

 Eskiden çalışırdı, hatta çok güzel bir iş kadınıydı. Babam da bir mimardı. Ablam gittikten sonra babam istifa etti , annem kovuldu . Sonuç olarak kaybeden biz olduk ... Her şeyimizi.   

Kimse tek kelime etmeden yedi yemeğini . Alışıldık bir durumdu . Annem yemeği tabaklara koyup yerine oturur herkes gözleri önünde kaşık sesleri içinde yerdi yemeğini. Adeta bir matem havası...  Tekrar odama gittim. Amaçsızca hiçbir sebebi olmadan oturdum birkaç dakika. Sonra sıkılıp kendimi attım yatağa ve uyudum...

SOĞUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin