✴️
06.08.2017
ruby, üzerinde taşıdığı ince kumaşla tasarlanmış özel dikim gelinliğe dolu gözleriyle bakarken hissettiği duygunun tanımı yoktu. bugüne dek sadece kendisi için yapılmış bir elbisesi olmamıştı. olsa bile aralarından en güzeli bu olurdu diye geçirdi içinden.
ritim tutularak tıklatılan kapı dikkatini gelinliğin üzerinden çekmesine yardımcı olurken gir komutu verdi. siyah takımıyla içeriye giren chan'ın heyecanı yüzünden okunuyordu. gözleri birbiriyle buluştuğunda hızlanan kalbi ona doğru attığı her adımda yerinden çıkacakmış gibi hissettiriyordu. chan sevdiği kızın gözlerindeki yaşların akmaya hazırlandığını anında fark etmişti, kafasını olumsuz anlamda sallayarak kemikli ellerini ruby'nin yanağına yasladı. "mutluluktan da olsa o incilerin yerinden ayrılmasına bugün müsaade etmiyorum. şimdi kocaman gülümse yoksa bu adam heyecandan kalp krizi geçirebilir."
ruby chan'ın anında gevşeyen yüz hatlarına karşılık tebessüm etti. aradan geçen 15-20 dakikanın sonunda nikah memurunun geldiğini haber veren lia'yla birlikte hazırlık odasından el ele tutuşarak çıktılar.
...
bahçedeki kalabalık genç kızın gerilmesini sağlarken günün yorgunluğu ayaklarına vuruyordu. yavaşça ayrılan misafirleri geçiren bang chan'ı arabasında beklemenin daha iyi bir fikir olduğunu düşünerek adımlarını bahçe kapısına yönlendirdi.
koltuğa yaslandığında mutluydu fakat yine de içini yiyip bitiren huzursuzluk gitmek bilmiyordu. gözlerini kapatıp düğün anılarına daldı genç kız. aşklarını resmi boyuta taşıdıkları bu özel günün ardından sırada fotoğraf çekimleri vardı. sonunda misafirleri atlatmış ve arabaya binen chan'ın dikkatini ruby'nin boş kucağı çekmişti.
"gelin çiçeğin nerede?" bu ani sorusunu beklemeyen ruby, sonradan ne dediğini kavrayabilmişti. şirin olduğunu düşündüğü gülümsemesini gösterirken dudaklarını araladı.
"siparişini verdiğimizi çok net hatırlıyorum ama paketin içinde yoktu. problem değil chris. o olmadan da idare edebilirim." ruby'nin verdiği cevap chan'ı yeterince tatmin etmemişti. bugünü eşsiz ve eksiksiz sonlandırmak içindi bütün çabası.
aklına gelen ani fikirle torpidonun gözünden telefonunu çıkararak numara tuşladı. anında aramaya cevap veren kişi lia'ydı. arabasında boş yer olup olmadığını soruyordu. ruby ise anlamsız bakışlar atarak ne yapmaya çalıştığını merakla bekliyordu. kapanan telefonun ardından chan gamzeleri gözükene kadar gülümseyerek sevdiği kıza döndü.
"şimdi doğruca lia'nın arabasına geçiyorsun ve ben de senin için çiçek bulup geliyorum. anlaştık mı sevgili karıcığım?" genç kız onun bu denli güzel bir kalbe sahip olmasına minnettardı. aralarında geçen kısa bakışmanın ardından içinden 'anlaşılan o çiçeği almadan çekimlerin yapılacağı sahile gidemeyeceğiz.' diyerek kabul etti ve chan'ın yanağına buse kondurarak arabanın kapısını araladı.
...
özür dilerim, bu gece aşık oldum.beni çok güçsüz hissettiriyor ama bu duyguyu seviyorum.
özür dilerim, bu gece hatalıyım.
"şimdiye kadar gelmesi gerekmez miydi? lia tekrar ara, lütfen."kaybetme korkusunu daha önce hiç böylesine derinden hissetmemişti ruby. canından can gidiyordu, sesi içine kaçmak üzereydi. kötü düşüncelerden kendini alıkoymak için çabalıyordu. başarısız olmak ummadığı kadar yaralamıştı onu. daha üç saat önce ona güven veren sıcak elleri teninde hissediyordu, şimdiyse rüzgarın soğuk havası boğazını yakıyordu.
yanıtlanmayan aramayla lia başını sinirle geriye itti. chan'a fazlasıyla sinirliydi, nasıl böyle bir hataya düşebilirdi inanamıyordu. çekim ekibine biraz daha beklemeleri için para ödemeyi teklif etseler de gitmeleri gerektiğini söyleyerek fotoğraf makinelerini toplayıp arabaya koymuşlardı bile. geriye ise sahilin kıyısında gelinliğinin içerisinde gözyaşlarını tutan ruby ile telefonu elinde sürekli aynı numarayı tuşlayan arkadaşı kalmıştı.
ruby sıkıntıyla nefesini geri verirken avuç içiyle kalbini tutuyordu. lia panikle ruby'nin kolunu kavrarken ruby kendinde değil gibiydi.
"kalbim sıkışıyor, bir şeyler yolunda değil biliyorum. benden ne saklıyorsun?"lia başını olumsuz anlamda salladı. sinirini yatıştırmak için çabalıyordu fakat son noktaya gelmişti. "senden ne saklayabilirim tanrı aşkına halimize bak. her şey rezil oldu, bütün çabamız boşa gitti ama beyefendi hala ortalıkta yok. işte bu yüzden bir yabancıyla evlenmemeliydin, ya seni ilk günden bırakıp gittiyse?" ruby bunun olmasına ihtimal vermiyordu. onu tanıyordu, birlikte geçirdikleri 2 yıl boyunca gözleriyle görmüştü kendisine olan bağlılığını.
lia tekrar telefonu kulağına götürdüğünde denizden gelen dalgaların sesine karışan zil sesi ikilinin dikkatini çekmek için yeterliydi. karşı kayalıklardan gelen bağırış seslerinden iyi kötü anlayabilmişlerdi kavga çıktığını. lia ilk başta umursamaz davransa da oturduğu kayalıktan ayağa kalkan ruby'i görünce gözlerini kısarak kafasını kavganın olduğu yere kaldırdı. aralarındaki mesafe farkından kaynaklı olarak kavga edenleri çıkaramasa da ruby sarı tutamların sahibini çok uzaktan fark etmişti. "CHAN!"
önündeki fotoğraf ekibinin sorumlusuyla birbirlerinin omuzlarından sıkıca kavrarken chan ismini tanıdık sesten duyarken ellerini gevşetti. fırsattan istifade eden orta yaşlı adam öfkeyle hareket ederek ne olacağını düşünmeden chan'ı sertçe geriye itti. dengesini kaybeden chan tutunacak yer bulamadan hızla suya savrulurken genç kızın çığlıkları boşlukta yankılanıyordu.
saniyeler içinde suyun derinliklerinde bilinci kapanmak üzere olan chan kendini su yüzeyine çıkaracak zaman bulamadan bedeni hareket etmeyi kesti. belki de kaderine razı gelmiş, kurtulmak için çabalamamıştı. en büyük hayalini gerçekleştirdiği gün can vermişti. buraya geldiğinde tek isteği geri dönen fotoğrafçıları çekim yapmak için ikna etmeye çalışmasıydı. başaramamış, inadının bedelini böylesine ağır ödemişti.
çok geç olduğunu anlamak istemeyen ruby ise şoku atlatamamış sadece çığlık atıyordu. dakikalar birbirini kovalarken duyulan siren sesleriyle arkadaşının kolundan tutarak sürüklemek istedi lia. fakat yere kendini bırakmış öylece chan'ın düştüğü suya çığlık atarak sesleniyordu. chan onu hiçbir zaman yalnız bırakmamıştı, şimdi bırakamazdı. sözüne sadık kalıp gözyaşları her döküldüğünde silecekti, silmeliydi. birlikte hayatlarını tamamlayacaklardı. boğularak acılı bir ölüm değildi hak ettiği.
oysa bedenlerimizi iyileşmek için var edip ölmeye meyilli yapan bizler değil miydik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruined bodies. - bang chan.
Short Storyruby, kocası chris bang'ın 3 yıl önce öldüğünü kabullenemiyordu, arkadaşları ise çaresizdi. :: angst. 2021 | sterlicias ©