- 03; yüzleşmek değildi asıl korkum,

253 35 12
                                    

'130821-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'130821-

✴️

yıllar sonra yine buradaydım işte. dönüp dolaşıp tek çözümü burada bulabileceğime inanıp umutlanıyordum. kendime olan güvenim yerine gelirken, attığım her adımda dibe savrulduğumun da farkındaydım. kumların arasına karışan çakıl taşlarına basmamaya çalışırken attığım adımlar gerilememi sağlıyordu. ancak bugün ihtimallere kanmak gibi bir isteğim yoktu. sadece sonucu merak ediyordum, istediğimi almadan gitmeyecektim. dizlerimin üzerini geçen sert dalgalara rağmen ilerlemeye devam ettim. ve dakikaların ardından oradaydı. beni bekliyordu.

"eğer öldüysen ya da yaşıyorsan bu umurumda değil." ifadesiz bakışları altında bedenimi saran dalga halsizleşmemi sağlıyordu. denize attığım her adımda bedenim içine çekilirken rüzgar ona eşlik ediyordu. sanki onlar da korkuyordu; biz olmaktan.

"beni sevmiyorsun. öyleyse neden inkar etmiyorsun ruby?" verebileceğim geçerli cevabım yoktu. bir tarafım paniklerken diğer tarafım beni durduyordu. gerçek bile değil.

"kırgın gözlerin ne güzel gözüküyor." göz kapaklarımın üzerinde hissettiğim dudaklarının vücudumu olduğundan daha fazla üşüttüğünden habersizdi. kalbimin hızlanmasının tek sebebi korkmamdı. ilişkimizin böylesine takıntılı bir noktaya geleceğini hiç düşünmüş müydük ki? her hareketimiz başlı başına hatalıydı bizim.

"ruhu mahvolmuş bir kız hakkında anlatacak hikayem var. dinlemeye hazır mısın?" ellerini bu sefer yanaklarımın üstünde bekletti. gözlerimi açmamı bekliyordu belki de. görmek istemiyordum, yine inanmak istemiyordum. beni daha fazla yanıltmasına izin veremezdim. gözlerimi sıkıca kapatmaya devam ederken ellerim kulaklarımın üzerindeki yerini almıştı. hepsi son bulacak derken şimdi neredeydin hyunjin?

beklenmedik gelen dalga boyumu aşıp altına çekerken gözlerimi hızla araladım. panikle çırpınarak geri su yüzeyine çıktığımda elimin tersiyle gözlerimi silmeye çalıştım. bileklerimin uyuştuğunu hissedebiliyordum.
"dikkat et, su seni isteyecek." benimle oynuyordu ve ben adeta ölümümle kumar oynuyordum.

"ben gökyüzünden süzülürken izlediğim ölümü hatırlatıyorsun sevgilim. su, merhamet göstermeyecek." chris'in siyah saçları araladığım gözlerimin ardından gördüğüm ilk görüntüydü. anında silinirken tek teselli kaynağım beni bırakmayacak olmasıydı, belki. peki ya ben bunu gerçekten istiyor muydum? belirsizlik kavramı içinde kaybolmak isteyeceğim son durumun olmamasını isterken; aslında hiçbir zaman chris'e gerçek anlamda sahip olamadığımı fark etmiştim.

"beni bekle!" ayaklarıma dolanan kuru yosunlar yüzmemi zorlaştırırken bedenime çarpan dalgalar dengede durmamı oldukça zorlaştırıyordu. aniden hissettiğim baş dönmesiyle daha fazla dayanacak gücüm yoktu. "sen korkuyorsun ruby, geri dönememekten deli gibi korkuyorsun." avazım çıktığı kadar haykırmak istedim sadece ama yapamadım. dudaklarım aralanmamaya söz vermiş gibiydi, kıpırdatamıyordum.

biz hiç kimse olanlar, birilerine dönüşmek istiyorken gökkuşağının içinde kaybolmuş zavallı varlıklardık.

ruined bodies. - bang chan. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin