1. BÖLÜM: FELAKETİN BAŞLANGICI

41 4 0
                                    

Herkesin kendi can dostu, dostları vardır bu hayatta. Ya bulmuştur, ya bulacaktır. Nefret ederekte karşılaşılabilir, severekte... Onu, onları kendine o kadar bağlar ki ondan, onlardan ayrıldığında boşlukta kalır. Sanki bu dünyada sadece onlar varmış ve tek başına kalmış gibi hisseder insan. Evet benim de böyle bir can dostum var. Kardeşten öte sevdiğim, her şeyim olan biri.

---

  Melis ile yağmurun altında okula doğru yürüyoruz. İkimizde durgunuz. Nedeni ise... MATEMATİK SINAVI! Bütün öğrencilerin korkulu rüyası... Korkmamıza rağmen akşam hiç çalışmadık, aksine Melis ile görüntülü konuşup dedikodu yaptık... 

Sonunda dudaklarımı aralayıp konuştum.

"Hiç çalışmadık ne yapacağız?"

Garip bir şekilde bana baktı.

"Yapacak bişey yok, o sınava gireceğiz ve düşük ya da yüksek not alıp çıkacağız."

Hak verir şekilde kafamı sallarken okula varmıştık. Derslerin başlamasına daha 20 dakika vardı. Bahçede ki bir banka oturup matematik çalışmaya başladık.

 Zilin çalmasına 5 dakika kala sınıfa çıkmaya başladık. Tam o arada bir ses duyuldu... "BOM!" Evet, bu bir silah sesiydi. Herkes etrafa koşuşturuyordu. Ben hariç kimse anlamamıştı, mermi cama denk gelmişti.. Yani ıskaydı... 

Aceleyle üst kata çıktığımda bana arkası dönük silahlı, siyah giyimli bir adam gördüm. Gördüğüm anda bir duvarın arkasına saklandım ve yine bir ses... "BOM!" Koşarak ordan uzaklaştı, beni fark etmediği için şükrettim ve hemen müdüre haber vermek için merdivenlerden inmeye başladığım sırada bahçede yine bir adam ve kız gördüm ve de yine bir ses... "BOM!" Aşağı inmek aptallık olurdu. Ne yapacağımı düşünürken, merdivenlerden aşağı bir kız indi ve dediği ilk şey beni şok etti.

"Sen..SEN YAPTIN?!" 

Kız hızla koşarken kızın bağırışını duyan Melis yanıma geldi. Ard arda sorular sıraladı ve hiç birinin cevabını alamadı... Siren sesleriyle kendime geldim. Melis'i kolundan çekiştirerek okuldan çıkarttım. Lanet olsun ki polislerden biri tam karşımızdaydı. Melis'i çekiştirerek tekrar okulun içine soktum ve arka kapıya doğru koşarken polislerin adımlarını net bir şekilde duyabiliyordum. Koşabileceğimiz en yüksek hızda koşarken nefes almak diye bir şey yoktu sanki hayatımızda.

 Yaklaşık 20 dakika sonra izimizi kaybettirdik. Soluk soluğa çimenlere oturduk. Nefesim düzene girdiğindeyse her şeyi Melis'e anlattım. İkimizinde bir planı yoktu. Öylece etrafa bakıyorduk. Melis birden aydınlanmış gibi kafasını bana çevirdi.

"Benim Çorum'da kuzenim var?! Bir müddet onda kalabiliriz." 

"İşte bu harika."

Evlerimize gidip birer valiz ayarlayıp babamın ayarladığı şoförle Çorum'a doğru yola çıktık. Hissediyordum bu 821 kilometre felaketin başlangıcıydı sadece başlangıcı. O kadar çok şey gelecekti ki başımıza, bunu yoldan geçen normal bir insan bile anlayabilirdi...

Her şey 1 saat içinde gerçekleşmişti. Olayın şokunu hala atlatamamıştım. Gözlerimin önünde öldürülen biri ve suçlusu olarak bilinen ben... Gözlerimden yaşlar akıyordu. Yapmadığım bir şey için kaçak olmuştum ve Melis'i peşimden sürüklemiştim... Gerçi kendi gelmek istedi ama benim yüzümden o da bu işlere bulaştı.

Şuan doğruyu veya yanlışı ayırt edecebilecek durumda değildim. Bunu bildiğim için kafamı cama yasladım, gözlerimi kapattım ve 821 kilometreyi akışına bıraktım.

Telefonumun titremesiyle uyandım. Annemden 25 mesaj gelmişti. Hepsini teker teker cevaplarken saatin öğlen 2 olduğunu gördüm ve telefonu kapattım.

821 KilometreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin