01: ihanet

319 32 68
                                    

İlk bölümle selam

Cİci okumalar

🎸🎙

Agresif bir şekilde parmaklarımın arasındaki sigaramdan nefes çekip olduğum yerden hışımla ayaklandım. Adımlarımın hedefi menejerimizken yeri sert döven botlarımın çıkardığı ses ortamın tek gürültüsüydü. Başım çatlıyordu sinirden.

"Ne diyorsun, menejer?" Öfke, hayal kırıklığı, nefret damarlarımda oluk oluk gezerken sesimin tonunu ayarlamadan konuşmam engel olabileceğim bir şey değildi. Burnumdan sert nefes verip etrafa şöyle bi göz gezdirdim.

Pratik odamızda dağılmış şekilde oturan grup arkadaşlarımın hepsi şok ve dehşet içindeydi. Elimdeki sigarayı kültablasına bastırıp tekrar dikeldim.

"Minhyun böyle bir şey yapmaz. Onu gidip bulacağım ve bize açıklama yapacak." Sesimden ne kadar inanılır olduğum tartışılırdı. Benim bile umudum yokken onlara bir şey diyemezdim.

Seokjin dizlerine yasladığı dirsekleriyle olan şekilini bozup ayaklandı. Yüzündeki sıkıntılı ifadeyle bana bakarken yanıma yaklaştı. "Olan oldu, Taehyung. Bu saatten sonra ne yapsan yap, bir işe yaramaz."

Bunun yaşanması imkansızdı. Eğer, eğer Minhyun cidden bunu yapmışsa ben resmen ekmeğine yağ sürmüştüm. Suçluydum.

"Seokjin haklı. Sorun yok." Hoseok buruk bir gülümsemeyle bana baktı. Bu daha çok kötü hissettirirken vicdan azabından gebermek üzereydim.

"Aslında var." Diyen menejerle dördümüzün de bakışı ona döndü. "Çocuklar henüz piyasaya yeni girdiniz. İlk albümünüzle ne kadar ilgi toplasanızda böyle bir skandal sizi eksilere gömecektir. Toparlanmanız zor olacak." Fazla sakin konuşması beni daha çok gerdi. Elimi alnıma götürerek ovaladım. Ağrı giderek katlanıyordu.

"Onu bulacağım ve her şeyi ödeteceğim." Az önce oturduğum koltuğa ilerleyip deri ceketime uzandım. Sinirimi sanki kıyafetten çıkarırcasına üzerime geçirirken, Minhyun'u bulduğumda yapacaklarımı hayal ediyordum. İlk olarak okkalı bir yumruk savurup gözündeki morluğu seyredecektim.

"Onu bulabileceğini sanmıyorum." Elimdeki şapkayı da kafama geçirmek üzereyken konuşan menejere döndüm. Kaşlarım çatıldı.

"Neden öyle düşündün? En yakınım o benim, tabii ki gideceği yerleri biliyorum."

"Çok sevgili artık 'eski en yakının' Japonya'ya uçmuş bile." Alnını ovan menejer sıkıntılı yüz ifadesi ve ciddiyeti tüm bunları sorgulamama bile izin vermeden kabullenmemi sağlıyordu.

"Gitmiş, öyle mi?" Fısıltı gibi çıkan ses tonumun onlara ulaştığını sanmıyordum. "Sikeyim ya!" Elimdeki şapkayı sertçe yere fırtlatıp koltuğa çöktüm. Ellerimi yüzüme kapatırken 'nasıl?' diye sorguluyordum. Neden? Bunu neden yapmıştı?

"Taehyung bunu bilemezdin. Sakinleşmen lazım, arkadaşlarına zarar veriyorsun." Menejerin sesi kulaklarıma ulaştığında ne kadar feromon yaydığımın farkında bile değildim. Ellerimi yüzümden çekip grup arkadaşlarıma baktığımda cidden zorlandıklarını gördüm. Suçluluk duygusu içimi kapladığında dinginleşmeye çalıştım. Tekrar ayağa kalkarak yerdeki şapkamı almış, kafama geçirmiştim. Maskemi de yüzüme takıp kapıya ilerledim.

"Özür dilerim. Hepsi için."

"Nereye?" dediğini işittim Hoseok'un. "Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var." deyip kapıyı açtığımda kimse başka bir şey söylememişti. Söylemeyeceklerdi de. Beni tanıyorlardı.

🎸🎙

"Yine mi buradasın sen?" Yüzüme vuran tatlı meltemlerin keyfini çıkartmamı engelleyen aptal sesi duyduğumda göz devirdim.

Unholy | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin