Gecenin hafif hafif çökmeye başladığı bir günün ardından Ajan Cowl memuriyet evinin çatısına çıkmış sigara içiyordu. Sessiz sakin bir gece olurken sigara tabakasının gümüş yüzeyinden ışık saçılıyordu. Uykusuz bir geceye daha merhaba demişti. Cowl 'un her nekadar uykusu gelse de o uyumazdı uyuyamazdı. Uykusuzluğunun sebebi aklına gelince Cowl sigarasından derin bir nefes aldı ve dumanının geceye karışmasını izledi. Sklına gelen geçmişle bir kez daha sıkıca gözlerini yumdu.
Cowl 7 yaşındaydı. Annesi Ashley koltukta oturmuş Northlake Gazetesinin bulmacasını çözerken babası Lee kahve masasında oturmuş bir duble Johnnie Walker içiyordu. Cowl ise her zamanki yerinde annesinin dizinin dibinde her gün bıkmadan topladığı taşlarla vakit geçiriyordu. Taşlar onun için vazgeçilmez birer eşyaydı. Aynı solukta ilerleyen gecede aniden kesilen elektrik ile birlikte herkes irkildi. Sonuçta elektrik kesintisiydi ne kadar korkunç olabilirdi. Ama o kesinti bir sonun başlangıcı olabilir miydi? Babası Lee Cowl 'u yerden alıp yatağına götürmüştü. Aradan geçen beş dakika sonunda Cowl uykuya dalmıştı. Gecenin bir saati kalkmıştı Cowl. Yavaş adımlarla merdivenden inerek salona gelmişti. Gelmişti gelmesine ama karşısındaki manzara korkutucuydu. Babası kafasından , penisinden ve kalbinde olmak üzere üç bıçakla öldürülmüştü. Masasının hemen yanında duruyordu. Yerde içmekte olduğu Johnnie Walker şişsesi dökülmüş vaziyette yanındaydı. Annesi ise ellerinden ve ayaklarından şömineye bağlanmıştı. Her yerinde bıçak darbeleri vardı ve göğüs uçları kesilmiş vajinasının ortasında bir bıçak vardı. Her yer her yerdeydi. Ama ilginçtir ki ateş sanki yeni yakılmış gibi yanıyordu. Harlı harlı... Cowl ilerleyerek şöminenin karşısında dizlerinin ütüne oturdu. İzlemeye başladı ateşi izledi ,izledi ,izledi ... Saatlerce ateşi izledi. O ateşin içinde oluşacağını bilmeden bütün gece gözlerini ayırmadan izledi. Ateş yavaş yavaş sönerek Cowl' un içine geçti. Orada ise sönmek yerine yanmaya devam etti. Alevlendi alevlendi büyüdü. Her şey hareketsiz kaldı. Annesi , babası, taşlar, Cowl... Ablası Veronica gelene dek ama değişen bir şey olmadı. Veronica soğukkanlı bir şekilde kardeşinin yanına gidip diz çöktü. Ama gördüğü şey daha dehşet vericiydi. Cowl 'un mavi gözleri artık mavi değildi. Ateş koyulaştırmıştı o mavi gözleri. Kopkoyu mavi gözler. Bakanı ürküten cezbeden mavi gözler. Ateş büyümüş mavi gözleri bile ele almıştı. O ateş hiç dinmedi. Tam 20 yıl hiç dinmeden büyüdü. Akademiye girdiğinde, ajanlığa terfi ettiğinde her yerde yanındaydı ateş. Asla sönmedi aksine harlanarak devam etti yanmaya, Etkilediği olumsuz tek şey uykularıydı. Hırsı , tutkusu, yattığı her kadın o ateşi körükledi. Ateşin çağrısı gibiydi. Cowl büyüdü, ateş büyüdü, intikam arzusunu büyüdü. O gece aslında Cowl ve ateş el sıkışmışlardı. İşbirliği yapmışlardı. Cowl artık farkındaydı ateş bu gecede onu çağırıyordu. Gidecek miydi? Kalacak mıydı?
İşte bu kitap bu sorunun cevabını içeriyordu . Bu kitap Cowl 'un ateşle olan işbirliğini anlatmaktadır.
Başka bir hikayem vardı bilirsiniz klasik bir watty kitabı olmak istemedim ve bana yazdığım bu yazıyı kağıtta bırakma dedi. Umarım beğenirsiniz yakın zamanda bir yere gideceğim yazmam için fırsat olursa basılabilir belki.
Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum ...
BY MERCURİO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN ATEŞİ
Teen FictionYALNIZ BİR ADAMIN ATEŞLE OLAN İŞBİRLİĞİNDE DOLAN İNTİKAM SAVAŞI