1.

192 73 40
                                    

🌿

Hizmetçi, odaya girip camın önünde hareketsiz bir şekilde duran tekerlekli sandalyedeki kızın arkasına geçip sandalyenin tutamak yerlerinde tutup ittirdi.

Arabayı ileri doğru ittirirken ayakları geri gitmek istiyordu. Bunu, bu zavallı kıza yapmak istemiyordu ama, o bunu istemişti yapmak zorundaydı, başka çaresi yoktu!

Sandalyede oturan, kıvırcık saçları yüzüne girmiş kız ise olacaklardan habersiz sadece önüne bakıyordu, zaten ne yapabilirdi ki bağırmak ya da kaçmak istese bile ikisinide yapamayacaktı.
İki haftadır burnunda tüten ailesini düşünüyordu, onları çok özlemişti.
Allah'ım keşke onlara koşarak gidip son bir defa sarılabilseydim diye geçirdi içinden.

Hizmetçi, arabayı durdurup ahşap kapıyı yavaşça açtı.

Neden buraya gelmiştik ki? diye düşündü kız.
Korkuyordu, ellerinin titremesine engel olamamıştı.

Onu odanın ortasında yalnız bırakıp kapıdan çıkmakta olan hizmetçi, son defa dönüp kıza baktı. Kızın gözleri yaşlarla dolmuş, kurtar beni dercesine bakıyordu! Hizmetçi daha fazla dayanamayıp odadan çıktı ve kapıyı kilitledi.
Kız, başını eğip ayaklarına baktı, hareketsizce duruyorlardı.
Ah şunları bir kaldırabilse sonra bu evden koşarak kaçsa...
Daldığı düşünceleri kapının çarpılma sesi böldü.
Başını baktığı ayaklarından kaldırıp gelen kişiye, kişilere baktı.
Önce onu gördü o iğrenç yüzünü sonra dönüp hemen yanında duran kişiye baktı.

Gördüğü kişiyle şok oldu, gözlerinin dolduğunu fark etti ama bunlar mutluluk gözyaşlarıydı.
Elini uzattı gülümseyerek. Dostu gelmişti, kardeşim dediği kişi gelmişti nasıl mutlu olmazdı ki?
Ama asıl onu mutlu eden şey haftalar sonra gördüğü tanıdık bir yüzdü. Gözlerinden akan yaşlara aldırmadı, gülümsedi ve ellerini uzattı kapıda duran sarışın kıza.

"Neden yanıma gelmiyorsun Cansu?"
Sessizce, dudaklarını kıpırdatıp söylediği soruyu değil Cansu, onun bile duyduğuna emin değildi.
Vazgeçmedi, sandalyenin otomatik kolunu tutup onlara doğru gitti.
Arkadaşının önünde durunca kollarını uzatıp beline sımsıkı sarıldı, kokusunu içine çekti belki annemin yanından gelmiştir de annemin kokusu üstüne sinmiştir diye derin derin kokladı.

Omuzlarından itildiği zaman kollarını çözüp önünde duran arkadaşına baktığında gözlerindeki o şey onu bile korkutmuştu, bakışları  tiksinti doluydu!
Cansu ona asla böyle bakmazdı ama bu bakışlar onu yerin dibine sokmak istercesine bakan bakışlardı.

"Cansu" dedi dudaklarını kıpırdatarak ama arkadaşı ondan bir adım geriye çekildi.
Sonra görüş açısına o şeytan girdi yüzünde iğrenç bir gülümsemeyle ona bakıyordu.
Elini uzattı arkadaşını kolundan tutup yanına çekmek için ama şeytan ondan önce davranıp, Cansu'yu kendine çekip ondan uzaklaştırdı.
Ona zarar vermesinden korkuyordu arabanın kolunu tekrar çevireceği sırada duyduğu bağırışla hareketsiz kaldı.
"Yeter! Bana yardım etmene gerek yok ayrıca yardıma da ihtiyacım yok!"

Genç kız başını salladı çenesinden dökülen yaşlara aldırmadan, ona söylemek hatta bağırıp çağırmak istiyordu ama yapamıyordu, bu adamın nasıl bir şeytan olduğunu anlatamıyordu.
Arkadaşının neden ona böyle davrandığını da anlamıyordu...

Son çare olarak gözlerini arkadaşının gözlerine dikti belki onu anlar diye ama o anlamak yerine dudak büküp başını çevirdi şeytana doğru.

"Ee ne yapıyoruz?"

Adam konuşmadı, sadece kızı kolundan tutup kendine çevirip sırtını yatağa döndürdü. İkisinin ortasında durmuş onlara neler olacağını bilmeden bakan zavallı kız kaşlarını çatmıştı.

Şeytan sarışın kızın üstündeki düğmeli elbiseyi baştan aşağı inceledikten sonra elini tam yakasına koyup bekledi, bakışları sarışın kızı hantalca süzerken bir anda dönüp sandalyede oturan kıza baktı ve hiç düşünmeden elbiseyi tuttuğu gibi bir çekişte ikiye ayırdı.

Şaşkınca bir yırtılan elbiseye bir de arkadaşının o şeytanın önünde nasıl çıplak kaldığına baktı.
Hayır lütfen düşündüğüm şey olmasın, lütfen dedi çaresizce duyurmadığı sessiz çığlıklarıyla.

Kız arkadaşına yalvaran gözlerle baktı ama o, onun yüzüne dahi bakmayıp adamın üstündeki tişörtü bir çekişte çıkartıp tam ayaklarının ucuna fırlattı.
Adam kızı tuttuğu gibi büyük yatağa fırlattı sonrada sandalyede duran kızın yanından geçip yataktaki kızın üstüne çıktı.

Genç kız kolunu sandalyenin kenarlarına sertçe vurdu yerinden kalkıp bu iki pisliği öldürmek istiyordu ama yapamıyordu.
Son defa dönüp ikisine baktı, arkadaşı onun altında çırıl çıplakken, şeytan sadece yarı çıplaktı tam o sırada şeytanın elini sarışın kızın boğazına koyup sıktığını görünce gözleri dehşetle açıldı, aklına gelen iğrenç düşünceleri engelleyemedi.

Bu eve geldiği ilk gece aklına gelmişti, bu iğrenç adamın onun canını nasıl yaktığı aklına gelince acıyla yutkundu eli ister istemez boğazına gitmişti.
O, o gece içinde acının çığlıklarını atarken kız arkadaşı şu an halinden çok memnundu, gülümsüyordu!

Bağırdı kimse duymadı, ağladı kimse görmedi daha fazla bu iğrençliğe dayanamayacaktı kolu itip kapıya yaklaştı, kolu tutup aşağı çekti ama kapı açılmadı.
Lanet olsun dedi içinden küfür ederek.

Kulağına gelen iğrenç sesler midesinin kalkmasına yetmişti.
Umrunda mıydı?
Hayır kesinlikle değildi ama arkadaşının ona yaptığı bu ihanet çok zoruna gitmişti.
Daha fazla dayanamayacağını anlayınca elini kulaklarını götürüp bastırdı, gözlerinden ardı ardına dökülen yaşlar yanaklarından akıp boğazından göğsüne doğru yol çizmişti.
Oturduğu yerde sallanmaya başladı, sırtı onlara dönük kapıya bakıyordu.
"Neden ben?" dedi gözlerini sımsıkı kapatırken.

"Ben ne yaptım da bunları çekmeye mahkûm kaldım?"
Başını kaldırıp yukarıya baktı.
"Allah'ım doğuştan konuşamıyordum ama bir kere bile sana isyan etmedim vardır bir hayır diye, sonra kaza geçirip sakat kaldım ama ağzımdan tek kötü bir laf çıkmadı buna da vardır bir hayır dedim."

"Ama keşke, keşke..."
Yutkundu nefes alamıyordu ama kendini zorladı "...keşke beni dilsiz olmak yerine sağır yapsaydın da bunları duymasaydım, en çokta babamın beni satarken kurduğu cümleleri duymasaydım!"

Ve bir kez daha yutkundu acıyla, "keşke beni sakat yerine kör yapsaydın da bu yaşadığım hiçbir şeyi görmeseydim!"

İçindeki sessiz çığlıklar artarken o sadece kapıya bakıp, elini kulağına koymuş ileri geri sallanıyordu.

Nefes alış verişi yavaşlarken göz kapakları titredi. Gözleri yavaş yavaş kapanırken kulaklarında duran iki eli kayıp sandalyenin kenarlarından aşağı sarktı hareketsizce.

Bu kırık bir dal parçasının kaderiydi...

CİNNaBaRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin