***Kapıda duran iki kişi bana şaşkınlıkla bakıyorlardı. Her ne kadar gözlerine kadar maske takmış olsalar da gözlerindeki şaşkınlığı çok iyi görebiliyordum.
Orkun pencereden dışarıyı bakarken yerdeki silahı alıp başına dayamıştım.
İşin tuhaf yanı hiç ses çıkartmamıştı ve usulca kollarımın arasında yerini almıştı.
O da biliyordu asla şaka yapmazdım. Bir kere sıkmıştım tekrar yapardım, hem de gözümü kırpmadan!Üstündeki şaşkınlığı atan ilk kişi artık çok emin olduğum Binbaşı olmuştu.
Eliyle yanında duran askere işaret verdi.
Bu bana hastanede yardım eden Hakan olmalıydı.
Hakan yanıma yaklaştığında elini bana doğru uzattı. Silahı istiyordu.
Önce kollarımın arasında duran Orkun'a daha sonra karşımda beni izleyen adama baktım.
Silah şakağına dayalı olmasına rağmen Orkun kollarımın arasında yavaşça kıpırdandı.Ona döndüğümde başını geriye doğru yatırmış mavi gözleri beni çoktan esir almıştı.
Yutkundum.
"Silah!"
Hakan bağırdığında gözlerimi Orkun'dan ayırdım.Silahı başından uzaklaştırıp ileriye doğru uzattım ve aynı zamanda çıkmayan sesimle konuştum.
"Şimdi!"
Silah ellerimin arasından hızla alınıp boynuma bastırıldı.
Arkama geçen Orkun ensemden kavramış silahı boynuma tutmuştu.
Soğuk metal şah damarımın üstündeydi ve ben yutkunamıyordum bile.Aynı anda iki silah daha doğrultulmuştu.
"Buradan çıkmama izin vermezseniz öldürürüm onu!"
Orkun bağırdığında istemsizce gözlerimi kapattım.Artık bu işin bir an önce bitmesi gerekiyordu.
Gözlerimi tekrar açtığımda Binbaşı silahını indirip Hakan'a döndü.
Hemen arkalarında bir asker daha belirdi. Bir süre aralarında anlamadığım bir bakışma geçti ve Binbaşı aniden bize döndü.
Göz göze geldiğimizde nedense ürkmüştüm.
Silahını koluna atıp geriye doğru yürüdü ve ortadan kayboldu.
Bu da neydi şimdi?Hakan ve yanındaki diğer adam hala bize doğru silahlarını tutuyorlardı.
"Biliyor musun Orkun ne bok yiyorsan ye! Hatta kızı öldür gitsin, umrumda bile değil!"
Karşımdaki adama inanamayarak baktım ve bir anda öfke tüm damarlarıma hücum etti.
Demek bu kadar önemsizdim."Ne diyorsun sen be!" diye bağırdı Orkun.
"Diyorum ki ölü ya da diri buradan bizimle beraber çıkacaksın pislik herif!"Gözyaşlarım zorlamama rağmen yanaklarımdan bir bir akmaya başladı, bu çaresizlikten çok sinirdendi. Başımı eğip yere baktım.
Tabi ya istedikleri Orkun'du ben kimdim ki?
"Ne yani onu öldürsem bile umrunuzda olmayacak mı?"
Orkun da benim gibi şaşkındı anlaşılan, tek çıkış yolunun ben olduğumu sanması onu fena halde oyuna getirmişti. Beni kullanarak kaçacaktı, onlar odaya girmeden hemen önce öyle anlaşmıştık ama belli ki onun da buradan çıkışı yoktu!"Emir böyle! Seni ölü ya da diri ona götürmemizi emretti o yüzden önemli olan kız değil!"
Ve ben bir kere daha vuruldum...
"B-bunu yapmazsınız, birinin canını harcayamazsınız!"
Diğer asker bir kahkaha attı.
"En son kızı öldürüyordun, şimdi ne oldu Orkun?"Aniden boğazımdaki metal kalktı.
Başımı kaldırıp yanımda dikilmiş olan Orkun'a baktım.
Silahı iki adama doğru tutuyordu.
"O halde, siz de benimle birlikte geliyorsunuz."Aniden arkamdaki cam gürültüyle kırıldı ve aynı anda bir silah patladı.
Bir çığlık atmıştım çıkmayan sesimle.
Orkun'un bedeni kapıya doğru uçtu ve yüzüstü yere serildi.
Hemen yanı başında, gözlerinden tanıdığım asker, Hakan yerde dizüstü oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİNNaBaR
RomanceBaşımın arakasında hissettiğim soğuk metal tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Kıpırdarsam işim biterdi! Önümde tuttuğum silahı hızla ters çevirdiğimde bağırdı. "Bir daha kıpırdarsan eğer beynin dağılır!" Kalbim deli gibi atıyordu, nefesl...