Mektup

362 12 8
                                    

Sırlar, yalanlar, fısıltılar,
Odada yankılanıyorlar,
Zamanınız tükeniyor zavallılar,
Biri hariç tüm gözler,
Tek bir yere boş bakıyorlar...
Mektubun sonrasını yırtmıştım. Balmumu heykellerinde farklı bakan heykelin oraya koymuştum böylece Derin bizi oraya götürebilirdi tabi biliyorsa ve her türlü bahse girerim biliyordu, ama asıl merak ettiğim kaçıp gittiği ve tuvalet olmadığından emin olduğum odaydı.

Mektubu okurken Derin'in rengi atmıştı, gözlerini kaçırıyordu. Pek iyi bir yalancı olduğu söylenemezdi ama ben bile pek inanmasam da o sarı saçların altında bir beyin vardı ve aptal değildi, okulda salağı oynuyordu saf masum bi kız gibi ama burda soğukkanlı bir lider gibiydi. Asya ise şuan olduğumuz duruma göre oldukça sakindi, normal olmayacak kadar sanki zevkle geliyormuş gibiydi.

Derin yine liderlik yapıp başka odaları gezelim demişti ama bu odadan kaçmaya çalışıyordu. Bir sonraki oda hiç sıradan değili duvarda gözleri delimiş tablolar vardı ve bu tablolar duvara özenle ve kusursuzca asılmıştı. Müzelere bayılmazdım ama burası tüylerimi ürpertiyordu.

Tabloları incelerken birşey daha farketmiştim tüm resimler ayna yansımasıydı. Büyük ihtimalle çizen ressamların otoportresiydi. Ama hangi psikopat resimlerin gözlerini delip duvara asar ki. Bu müze başlı başına bir gizemdi ve bu gece burda kalmamız bir raslantı değildi. Derin kaçmış yalan söylemiş olabilirdi ama Asya'nın suskunluğu ve sakinliği beni daha çok korkutuyordu onu hiç böyle görmemiştim.

Odanın biraz ilerisindeki banklara oturduk ve Derin konuşmaya başladı Asya ise suskunluğunu sürdürüyordu;
"Sizce bu olanların mantığı ne. Yırtık mektup, gözü deşik portreler."
"Hiçbir mantığı yok"
"Mektubun diğer yarısı nerde olabilir."
Tabiki nerde olduğunu biliyordum, ben saklamıştım. Ama yine bilmiyorum dedim.
Derin;
"Peki gözlerle ilgili dediği şeyde neyden sözediyor olabilir?"
Tabiki balmumu heykellerinde sözediyor salak demek istedim ama diyemezdin. Bilmiyorum desem çok kestirme olurdu odada biraz sessizli oldu aklıma sonunda fikir gelmiti.
"Diğer odaları gezelim belki birşeyler buluruz." dedim
Asıl amaç onun kaçtığı odaya girmekti.
" Tamam devam edelim o zaman gezmeye" dedi
Bizi o odaya götürmemişti ve o odaya gidene kadar en az yedi sekiz oda vardı bu hızla devam edersek bu gece oraya varamazdık saat altı, yedi falan olmalıydı. Saat sekizde personel girişi vardı. Belki de hiç o odaya gidemeyecektik ama, bu olayın peşini kolay kolay bırakmazdım.

Bu oda oldukça büyüktü. Ama sadece bir oyuncak sallanan at vardı, şu küçükken binip kendimizi kovboy sandıklarımızdan duvarlar galiba siyahtı ya da karanlıktan öyle gözüküyordu. Derin elimi yasladığı anda bir posrelen gibi kırıldı. Derin en sos ses bir çığlık attı. Canı acıdığından değildi sadece parmağı kanamıstı onu çok ani bir şekilde oldukça sağlam görünen atın kırılmasıydı.

Asya birkaç saatin sonunda konuşmaya başladı.
"Aşağı kata inelim"
"Hayır bu gizemi çözmeden olmaz." dedim
"Bende katılıyorum istersen yanlız git." dedi Derin
"Bence başladığımız noktaya geri dönelim ve daha detaylı arayalım, mektubun yarısını orda bulduk belki diğer yarısı da ordadır." dedim. İkisi de onayladı.

Ve başladığımız yere geri dönmüştük. şimdi ilk olarak mektubu bulmalarını sağlamalı sonra da onları kalmaya ikna etmeliydim. Koridordaki küçük pencereye baktım yarım saat içinde müze açılırdı.

Aynalar Yalan SöylemezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin