Yüzü Sarılı Adam

9 2 0
                                    

Kendinde değildi tam olarak.  Yutkunmaya çalıştı ama yapamadı, adeta felç geçirmiş gibiydi. Keskin bir acı hissetti, bıçak kesintisi gibi, vücudunun değişik bölgelerinde.

Bilinçsiz ve istemsiz bir şekilde oynatmaya çalıştı ; kırık cam kırıkları ile çevrili sürücü kapısından sarkan elinin işaret parmağını.

Acılar derinden yoğun bir şekilde sinsi sinsi vücuduna yayılmaya başladığında, sol gözünü zorlayarak açmaya çalıştı............ gördüğü şey ; arabasının ön camının parçalara ayrılmış buğulu görüntüsüydü.

Sesler, kelimeler duymaya başladı ancak kafasını çevirip bakacak durumda değildi :  '' İyi misiniz?  Acil yardımı aradım yoldalar meraklanmayın. Beni duyuyor musunuz?  ''

Kendine gelmeye çalışıyordu ama sonuçsuz kalıyordu her seferinde. Bilincini açmaya çalışmasını bu denli olumsuz etkileyen şey ne idi? Yarı baygın bir şekilde cevaplar arıyordu, ağrıyan kafasının derinliklerinde.

Tüm bu yarı baygın durumda türetmeye çalıştığı soruları, yine o aynı ses bastırıyordu : '' Biraz sabredin. Cankurtaran yolda, geliyorlar. İyileşeceksiniz merak etmeyin. Beni duyuyor musunuz beyefendi? Sakın kımıldamayın. '' 

                                                             -------------------------------

Kısa sarı saçlı hemşire, biraz önce ameliyattan çıkan ve yatağına getirilen hastayı denetliyordu, nabzını ve diğer vücut değerleri ölçerken.

Yanına,  arkadan örülü siyah saçlı vardiya arkadaşı yanaşır.  '' Kolay gelsin. Yeni gelen hastamız bu değil mi ? '' diye sorduğunda, diğer hemşirenin bilgi yüklü cevabı hemen devreye girer.  '' Evet bu. Erkek, 40 yaşlarında. Kasabanın hemen çıkışında arabası ağaca saplanmış adeta. Biraz önce ameliyattan çıktı, durumu iyi ancak kazanın şokunu bir süre yaşayacağı gibi görünüyor. Kafasını biraz sert çarpmış. Ancak, şanslı ki  kanaması yok. ''

Bu bilgileri alan diğer hemşire başını  '' anlıyorum '' kıvamında sallayarak oradan uzaklaşırken, hastayı denetleyen hemşirenin hafiften seslenmesiyle durur : '' Bekle, benim de işim bitti burada zaten. ''  İki meslektaş ne konuştukları anlaşılamayan bir tonla sohbetleyerek, bu yeni gelen hastanın odasından ayrılırlar.

Hastanın kafası, göz bebeğinin etrafı kan bezeli sol gözü hariç,  tamamen sarılıdır. Sağ kolu, alçıya alınmış, sol kolu ise sadece bilekten dirseğe kadar sargılanmıştır. Her iki ayağı da, kısım kısım sargı içindedir. Böyle şiddetli bir kazadan, daha ağır hasar almadan çıkması büyük bir şanstı O'nun için.

Kasabanın Jandarma Komutanlığında görevli Uzman Çavuş : '' Komutanım bu sabah kasaba dışında meydana gelen trafik kazasının raporu emrinizdedir. '' tekmilini verdikten sonra, raporu Binbaşıya uzatır.  Raporu hızlı bir şekilde okumaya başlayan Binbaşı ilk sorusunu sorar :  '' Üstünden kimlik çıkmadı mı?  ''  .....   ve ,    '' Hayır, komutanım. '' cevabını aldıktan sonra, diğer sorusuna geçer : '' Araba kimin üstüne kayıtlı? ''  

Uz. Çvş. hemen cevaplar : '' Aracın herhangi bir kaydı yok, komutanım. '' 

Bu cevap üzerine, Binbaşının emri gelir : '' Hemen merkeze raporu gönderin beraberinde civar il  ve ilçe Jandarmayla ve il ve ilçe Emniyet ile raporu paylaşın. '' 


                                                               -----------------------------------------


Kazadan sonra bir hafta geçmiştir.  Kafasına aldığı darbe ve acıları için verilen ağrı kesici ve uyuşturucuların etkisiyle, kimliği belirsiz o hasta  konuşamamaktadır. Sadece, kafasında sarılı olmayan tek yer olan sol gözünü açabilmektedir. Gözünün içindeki kanlanma bitmiştir. Ağrıları azalmış, hareketleri yavaş yavaş olağana dönmeye başlamıştır.  

Uz. Çvş. 'nin kapısı çalındığında, kendisi, bilgisayarındaki son dönem olan vukuat dosyalarını incelemektedir.

Uz. Çvş.'un gel emriyle kapıyı açan Onbaşı : '' Komutanım, bir kadın sizinle görüşmek istiyor. Bir hafta önce kasaba çıkışında olan kazayla ilgili. Sürücünün kendi eşi olabileceğini söylüyor. ''

'' Al içeri. '' komutunun ardından, Onbaşı o kadını içeriye davet eder, eliyle. 

İçeriye giren kadın, komutanın '' hoşgeldiniz.'' kelimesi ağzından çıkarken, '' Komutanım o adam benim kayıp kocam olabilir. '' diyerek, hızlı bir giriş yapar.

Uz.Çvş. : '' Kocanız ne zamandır kayıp ? '' 

Kadın : '' Yaklaşık 10 gündür. ''

Uz.Çvş. : '' Durumu ihbar etmiştiniz değil mi? ''

Kadın : '' Hayır. Etmedim. ''

Uz.Çvş. : '' Neden? ''

Kadın : '' Korktum. Utandım. Belki çıkagelir diye düşündüm. İş yerini aradım defalarca ama cevap alamadım, kimse çıkmadı. ''

Uz. Çvş. : '' Bu sana tuhaf gelmedi mi? ''

Kadın mahcup bir şekilde kafasını önüne eğer.

Uz. Çvş. : '' Kasaba çıkışında kaza yapan sürücünün sizin eşiniz olduğunu düşünüyorsunuz. ''

Kadın : '' Emin değilim ancak o olabilir. ''

Uz. Çvş. : '' Bana eşiniz hakkında bilgi verin. ''

Kadın : '' 44 yaşında, 1.80 boyunda, siyah kısa saçlı, 60-65 kilo arası. ''

Uz.Çvş. : '' Ne iş yapar?''

Kadın : '' Kaybolmasından iki, iki buçuk ay öncesine kadar pazarlamacılık yapardı. Bu işi bıraktı, yeni bir iş buldu ama her sorduğumda, daha sonra anlatacağım derdi. Arada bir,  bize ait olmayan bazı arabaları eve getirirdi. Ve bu her defasında farklı araçları da, saatlerce içini dışını yıkayıp, temizlerdi. Sorduğumda da cevaplamazdı beni. Hareketleri de garipleşmişti. ''

Telefon çalar.

Uz.Çvş. telefonu açtığında, karşısında, il Emniyetten bir polis vardır. Polis, kaza yapan o kişinin kısmi eşgalinin ellerinde bulunan bazı suç dosyalarındaki şüphelilerle uyuştuğunu söyler ve kendisiyle birlikte bir polisin gelerek, hastahanede kaza sonrası yatmakta olan o kişiyle görüşmek istediğini belirtir. 

Ne tür suç olayları olduğunu sorduğunda da, '' cinayet vakaları'' cevabını alır, Uz.Çvş.

Telefonu kapattıktan sonra, kadına, isterse o an hastahaneye teşhis için gidebileceklerini söyler Uz.Çvş.

Hemen ayağa kalkan kadın : '' Sağolun komutanım. ''   ,  zeminli,   ''olur'' yanıtını verir.

Komutan Onbaşıya  askeri aracı hazırlattırır ve üçü hastahanenin yolunu tutarlar.

Yolda aracın içinde bir konuşma geçmez. Onbaşı arabayı dikkatli bir şekilde sürmekte, heyecanlanan kadın ellerini ovuşturup, arada bir de, sessizden dualar etmektedir.

Sessiz konuşmayı ;  sadece tecrübe ve görev gereği kadını, O'na hissettirmeden, dikkatli ve gizli gözleyen, Uz.Çvş. 'un gözleri yapmaktadır, aklında o adam ile ilgili cevap arayan sorular artarken.

Hastahanenin içine girdiklerinde, danışmada görevli kişi, onların orada ne için olduklarını aşağı, yukarı tahmin edebilmektedir. Daha önce de, her iki asker oraya gelip, o hastayla görüşmeye çalışmışlardı. Ama bir sonuç çıkmamıştı.

Hastanın odasına geldiklerinde, o gün vardiya da çalışan bir hemşirenin uyarısıyla dururlar :         '' Kahvaltıyı yaptıktan sonra, uyumaya başladı. Uyuyor olabilir.  ''

Uz. Çvş. : '' Görev gereği geldik. '' diyerek, durumun önemine vurgu vurur ardından da  eliyle yavaşça kapıyı açar.

Ardına kadar açılan kapının eşiğinde hepsi şaşkın bir şekilde durur. Şaşkınlıkları odadaki sessizliği adeta yutacak yoğunluktadır.

Karşılarında boş bir yatak, onlara cevapsız bakmaktadır.........bir yığın soruyu ve gizemi hiçbir şekilde açıklanamayacak  bir gizemle.



KISADAN  HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin