🥀11.Bölüm"Ete Geçen Tırnak"

710 51 18
                                    

Gün ilk saatlerinde kalkıp sokağın o güzel rengini görmek bana her zaman kendimi özgür ve enerjik hissettirirdi.
Herşeyden öte herşeydi. Okuduğum kitaplarda öğrendiğim bir şey vardı o da annem ve babamın bir yanlışı olmuştu.

Beni küçük yaşlarımdan bu yana dışarı tek başıma asla göndermemeleri çok yanlıştı bilmediğimi, zararlı olduğunu düşündüğümden çıkmazdım ama artık anlamıştım belki çok geç olmuştu ama anlamıştım. Ailenin her bir üyesi bir bağla birbirlerine bağlıdırlar evet, aynı evde yaşıyorlar ama her insanın aslında farklı dünyaları olduğunu fark etmem bi kaç koca yılıma  mâl olmuştu.
Mesele şöyle bir şey deneyin, parmağınızı karşıda gördüğünüz he hangi bir şeye doğru dosdoğru uzatın, yanınıza da başka birisini çağırıp parmağınıza bakmasını söyleyin. Sonra ona ne gördüğünü sorun inanın sizinle aynı şeyi görmüyordur sizin parmağınızın ucundaki şey onun kilometrelerce uzagindaki bir şey olarak görünüyor.

İşte bahsettiğim olay bu. Kimse kimsenin parmağının ucunu sizin gibi göremez her doğrultulan parmak aynı yeri gösterse bile başka birisi tarafından tam tersi olacaktır.

Temiz havayı ciğerlerime iyice çekip deniz kenarındaki bir banka oturdum bank, sabahın soğuğunu üzerine örtmüştü, ama umursamadım. Gözlerim denizin üzerinde uçan martılarda dolaşıyordu onlar özgürlerdi. İnsanları taşıyan ayaklar vardı, kuşları gökyüzüne taşıyan ise kanatları.

Ne kadar oturdum bilmiyorum ama yanımda bir hareketlilik hissettiğim zaman yavaşça yan tarafıma baktım. Batu kıvırcık saçlarını her zamanki gibi hiçbir dokunuş yapmadan bırakmış, bacağını saran kot'u ve beyaz gömleği ile doktor gibiydi.

Başımla selam verip tekrar denize döndüm. Bilmiyorum, aslında Batu iyi bir insandı ama Miraç ve Batu'nun arasında olan şey her neyse içimdeki huzursuz yanımı her an harekete geçiriyordu.

"Esma, bu saatte dışarda olduğunu hiç görmemiştim."

Sakince gülümseyip omuz silktim artık sabahın bu güzel saatlerini, akşamın o kızıl gökyüzünü asla kaçırmaya niyetim yoktu. İçinde yaşadığım şehri karış, karış gezip çoçukça bir hevesle kare, kare fotoğraflar biriktirmek istiyordum. Canım annem ne kadar iyi karşılardı bilmiyordum doğrusu.

"Konuşmayacakmısın benimle?"

Konuşacaktım.

"Hayır, konuşacağım "

Batu sıkıntılı bir nefes verip hafifçe bana döndü.

"Esma sandığın gibi değil o çocukla! Yani Miraç'la eski bir meselemiz yok. Bak, okula geldiğim ilk sene oldukça gergin bir gençtim. Kimseyle doğru dürüst konuşmazdım bile. Bir gün Miraç 'la karışılaştık... "

Lafını kesip benim gibi denizi izlemeye başladı anlatması için zorlamadım merak etmiyordum. Aralarındaki gerginlik benide geriyordu çözülmesi güç bir şey olup olmadığınıda bilmiyordum. Telefonumun bilindik melodisi kucağıma çalınırken elimi cebime atıp çıkardım.

Annem.

"Alo"

"Kızım nerdesin sen?"

"Sahildeyim anne. Size not bırakmıştım"

Telefondan bi kaç hışırtı sesinden sonra babamın sesini işittim.

"Esma kızım, oh güzelliğim çok merak ettik seni. "

Babam şu kelimeyi kullandığı zaman içimde bir şeyler öyle yumuşacak oluyordu ki, babam bana sabaha kadar sadece bu kelimeyi söylesin sırf duymak için gözlerimi tek bir saniye kırpmazdım.

YABAN MERSİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin