Bölüm 1-

752 32 12
                                    

Günlerden yine Pazartesi. Saçma sapan bir hafta sonundan sonra böylesine berbat bir güne başlamak beni kahrediyor. İşe gitmek zorundayım, gitmeden önce en sevdiğim şeyi yapmak için çok sabırsızlanıyorum...Ne mi? Tabii ki biricik komşum Nathan'ın vazgeçilmez Six-Pack biralarını içmek. Tanrım onlara bayılıyorum... İçine ne koyuyor bilmiyorum ama o şişko Steve'in Six-Pack'lerinden daha iyi olduğu kesin. Keşke onu öldürmeden önce bir kez daha düşünseydim. Neyse ki polisler henüz bir şey bilmiyor. Steve, biraz daha akıllı biri olsaydın o bıçağın yerini değiştirirdin. İşin komik tarafı nasıl oluyor da ben orada dururken sen hiçbir şey yapmadın? Ne biliyordun? Neden bu kadar sakindin? Konu sana kadar geldiyse çıldırmış olmalıyım.İş yerinde ki herkes ölümünün bir kaza olduğunu düşünüyor ve yine o ahmak, gereksiz bir düzine iş arkadaşlarımın hepsi benim salak olduğumu düşünüyor.Böylelikle benim, seni öldürüp kaza süsü verdiğimi anlayamayacaklar. Peki asıl soru şu; NEDEN HER DEFASINDA HAFIZAMI KAYBEDİYORDUM?. Her gün notlar alıyorum, ''Bu gün bunu yaptın Nicholas, az önce yeni bir arkadaş edindin Nicholas, arkadaşının adı Jack. Ona selam ver!''. Pekala, notları bile unutuyordum. Onları nereye koyduğumu hatırlayamıyordum. Çok içki içtiğimden dolayı olduğunu düşünüyordum ama değildi. Şuan bile çok içiyorum ama her şeyi hatırlıyorum. Hayatımda ne değişti de ben bütün her şeyi hatırlamaya başladım? Bunu düşünerek zamanımın çoğunu hiç ettim. Bu şeyleri yazmak için çok düşündüm aslında, fikirleri çoğaltıyordum. Nereden geldiği bilinmeyen bir kaos çukuru oluşuyordu kafamda. Oysa ki çok düzenli bir hayatım vardı. Haftanın beş günü işe gider, magazin dergilerini takip eder, bilgisayar oyunları oynar ve porno filmleri seyrederdim. Sanırım şu ''Neden önceden bir boku hatırlamıyordum?'' sorusu bu kağıtları dolduracak. Yardım edecek birini de tanımıyorum, daha doğrusu komik ama onu bile hatırlamıyorum. Hafıza kaybım sırasında olan olayları, iyileştikten sonra hatırlayamamış olmam ne kadar düşündürücü.... Peki o şişko Steve'i öldürdüğümü nasıl hatırlıyordum? Bu soruları kendime her gün soruyorum. Sanırım Steve öyle bir şey yaptı ki bana, ne olursa olsun onu hafızamdan çıkaramıyordum. Beynim onu hatırlamam için kendini zorluyor, onun için çalışıyor olmalıydı. Bunun başka mantıklı bir açıklaması yok... Ha birde uyku problemim var, aralıklarla olsa da uyuyabildiğim zamanlarda inanılmaz korkunç şeyler görüyorum. Bu yüzden de uyumaktan çok korkuyorum. Bir zaman sonra etrafımda yüzde yüz belirgin olmayan yüzler görmeye başlıyorum... Bu, şuanda kağıdı doldururken bile oluyor. Beyaz sayfaların arasından yüzler çıkıyor. Bir şeyler fısıldıyorlar ama duyamıyorum. Ya fazla delirdim ya da hayal gücüm oldukça genişledi. Belkide sorularının cevabı bu yüzlerdir ha Nicholas?... Hafıza kaybım hakkında kendime en çok sorduğum sorulardan biride; başımı bir yere mi vurdum yoksa bu o televizyonlarda izlediğimiz büyücülerin işi mi? Kendime gülüyorum, ikinci seçeneği boş verin gitsin. Ben bu kağıtları yazarken bile ''Acaba şimdi de unutacak mıyım?'' endişesindeyim. Düşündükçe daha fazla derine inmekten korkuyorum, çünkü biliyorum ki oralarda korkunç bir şeyler var. İçimden bir ses, benim çok kötü bir karaktere sahip olduğumu ve o karakterin beni bir şekilde ele geçirdiğini söylüyor. Ama onu asla bulamıyorum, ona erişemiyorum. Katil iç güdüsüne sahibim sanki. Eğer ikinci kişiliğimi bulabilirsem bütün sorularımın cevabını da bulmuş olurum! İşte kafanı kurcalayan kısmın yarısını atlattın he Nicholas?. Kesinlikle!. Şimdi ikinci kişilik hakkında birkaç değerlendirme yapalım. Bu şey, yani benim ikinci kişiliğim; nasıl oluyor da istediği zaman beni ele geçiriyor? Belkide bunları yazmamda ki sebeplerin başında o küçük şeytan geliyor. Kendimi kandırmakta üstüme yoktur. Açıkçası ikinci kişiliğimin olduğunu pek zannetmiyorum çünkü aklımda kaldığı kadarıyla ben çok normal, aşırı derecede normal bir insandım. Nasıl mı anladım? Dışarı çıkıp posta kutusuna baktım, elektrik faturası, bir sürü borç kağıdı vardı. Önceki ay hepsini tam zamanında ödemişim. Telefon faturası da vardı evet. Onu 4 gün geciktirmişim ama sonuç olarak onuda ödemişim. İyileştiğimden beri, yani hafızamı kazandığımdan beri her sabah kapıma bir şişe süt ve iki tane ekmek geliyor. Fazla mı düzenli yaşıyorum ne? Bir dakika, iki tane ekmeği tek başıma mı yiyorum? İşte kafamı kurcalayacak yeni bir soru daha geldi. Sanırım benim bir ev arkadaşım var yada ben evliyim! Peki ev arkadaşım varsa o nerede? Evli isem biricik karım nerede?.. On beş dakikadır evin her yerini aradım ama ne bir başkasına ait eşya nede evlilik cüzdanını bulabildim. ya çok trajedik şekilde terk edildim yada ne ev arkadaşım nede evli olduğum bir kadın var.Şükürler olsun bir Tanrı'nın olduğunu hatırlıyorum doğru düzgün ama oda yardım etmiyor!. Evet evet, kesinlikle bir ikinci kişiliğim var. Ve eğer onu yakalarsam yemin ederim bırakmayacağım. Çünkü bana yardım edecek tek kişi o, beynimin içinde bir yerlerde duruyor biliyorum. Beynim, onu yakalamama izin vermiyor sadece, ama bütün bu soruları sormama neden olacak kişi eminim ki beynimi de yenecektir... Sorularımın cevabını o aklımda meşhur olan ikinci kişiliği bulmadan halletmeye çalışacağım, o tehlikeli birine benziyor...Etrafıma bakıyorum da burada bir kitaplık var ve içinde tarih ile ilgili birçok farklı kitap var.Buda benim tarihe meraklı olduğumu gösteriyor.İçlerini kurcaladığım da başka bir ipucuna henüz rastlayamadım ama tarih kitaplarına ilgili olduğum kesin. Yada ''olması düşük ihtimalle'' karım/ev arkadaşım ikilisinden biri bu kitaplara ilgi duyuyor... Bir dakika kapı çaldı ... Yine postacıymış, faturaları getirdi. Dışarıda ki fatura kutusunun kırık olduğunu söyledi sanırım çocuklardan biri yapmıştır. Bu ay ödenecek tutarda telefon faturam aşırı derecede yüksek gelmiş, bu telefonu sadece ben kullanıyordum?!. Az önce tırnak içinde belirttiğim ''olması düşük ihtimalle'' olan yani karım/ev arkadaşım olma ihtimali yeniden doğmuş oldu. Onları bulursam öldüreceğim yeter!... Evde başkasına ait bir eşya bulamamış olmam dahada derin düşünmeme neden oluyor...Bir kaç madalya da buldum şimdi. Üzerinde ismim yazıyor. Bana ait olduğu kesinleşti. Yüzme şampiyonasında birinci gelmişim, komik... Her neyse... Aklıma gelmişken; her sabah farklı bir yerde uyandığımı hatırlıyorum. Genelde soğuk yerlerde uyanıyordum.Ve hep kafamın içinde çığlık sesleri oluyordu. Çok garip, bütün bunları yapan gerçekten ben olamazdım.Arkama dönüp bakıyorum da; bunları yapmam için en ufak bir neden bulamıyorum.Daha doğrusu bunlara sebep olabilecek bir nedenim bile yok! Tanrı beni cezalandırıyor mu? Bu sorunun cevabı; hayır. Çünkü yukarıda iki tane incil bulunuyor. Ve birinin 37 sayfasını bir günde okumuşum.Oraya işaret koymayı akıl etmişim neyse ki... Başa dönüyorum, neler olup bittiğine bakmak için... Şişko Steve'i öldürdüğümü, büyük ihtimalle bıçakla yaptığımı biliyorum. Hatta onun Six-Pack biralarının berbat, komşum Nathan'ın biralarının harika olduğunu da biliyorum. Bunlar basit görünse de çok önemli detaylar benim için. Steve'i öldürdüğüm bıçağın yerini ezbere biliyordum.Sıradan bir mutfak bıçağı ile öldürmediğimi de biliyorum çünkü Steve, çocukları mutfaktaki bıçaklara ulaşmasın diye kapıyı kilitlerdi. Beynim bütün bunları kaldırmıyor artık.Çok yoruldum, gözlerim kapanmaya başladı. Birazdan saatin alarmı çalacak, süremin dolduğunu söyleyecek yine. Ve işte lanet alarm çaldı, günlüğün sonuna geldik. Bu gün hakkında yine bir şey yazmadım, çünkü bütün yaptığım sandalyede öylece oturup düşünmek. Lanet olsun, şimdi o bir düzine geri zekalıyı göreceğim. İşe gidiyorum...

Günlüğü bu saatlerde yazmamın sebebi, gün benim için şimdi bitiyor. Saat şuan 06:45....

Mr.NicholasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin