🎶 Scheherezade, Op. 35: II. The Story of the Kalendar Prince
***
Üç renk var; sarı, mavi ve kırmızı.
1882 yılının kışında, yaz gibi alev alev yanan bir kış ayında, kıyametin geldiği sanılırken kırmızı benizlilerin kontrolsüz nüfus artışı, sömürgesi ve baskısı altında olduğu sarı ve mavi benizlileri bastırarak bağımsızlığını ilan etti.
Bu kısımdan sonra sarı ve mavi benizlilerden bir arada bahsetmek için 'yeşil' terimi kullanılacaktır. Şayet hiçbir kırmızı benizli onlardan ayrı ayrı bahsetme zahmetine girmez. 1882'den beri girmiyor.
Yakılan ve yıkılan binalar, linç edilen yeşiller, kırmızı benizlilerin işlerden elini ayağını çekmesiyle duran hayat...
Senato kararıyla da tamamen bağımsız olan kırmızı benizliler, yeşillerle aynı okullara gitmeye, aynı doktorlara görünmeye, aynı mekanlarda yemeye ve içmeye başladı. Eşit haklar sağlandı. Fakat örtük ön yargı ve ırkçılık asla varlığını yitirmedi...
En sevdiği film, Anatomy of a Murder. En sevdiği renk kırmızı. Yatak odasının duvarları kırmızı. Yatak başlığının dayalı olduğu duvarda asılı duran Anatomy of a Murder posteri kırmızı. Ten rengim kırmızı.
Yanında bir adet S&W Model 60 Chief's Special taşıyor. Bunu ilk kez müzayedede karşılaştığımız zaman fark ediyorum. Beş parasız bir halde, herhangi bir yeşilin veya bir ihtimal iyi bir işi olan kırmızı benizlinin beni yanına çalışanı olarak alması için kaba bir tabirle açık arttırmaya çıkıyorum. Bakışlarımız buluşuyor. Onu hemen tanıyorum. Tanımamam tüm çocukluğuma bir haksızlık olurdu sanırım. İlkokulda sıra arkadaşıydık. Kalemtıraş çöplerini biriktiriyordu. Hem de her rengi ayrı bir kutuda. O zaman bile çok belliydi bir koleksiyoner olacağı. Bir gün okula pul koleksiyonunu getirmişti. Ertesi gün para koleksiyonunu. Yaz tatillerinden sonra elde avuçta kalan, yurt dışından getirdiği farklı farklı ülkelerin paralarıydı bunlar, dokunmama izin bile vermişti. Bir sonraki gün sıra tasolardaydı. Bir tanesini bana verdi. Mavi bir tane. Kaybettim. Ten rengi mavi.
Bakışlarımız buluşuyor. Beni çalışan olarak seçmesi ve bir miktar parayı bana kefil olan, iş bulamayan kırmızı benizliler için sistem böyle işler, sarı benizli adamın önüne, payına düşeni koyması uzun sürmüyor. 1882 yılından sonra kırmızı benizlilerin daha kolay iş bulabilmeleri ve iş kurabilmeleri için yapılan bu sistem kulağa biraz tuhaf geliyor olabilir fakat bir kırmızıya kefil olan kişi her zaman bir sarı veya mavi benizli olmuyor. Eşitlik mevzusu dahilinde her renkten insan var. Bir mavi veya bir kırmızı. Benimkisi sarıydı.
Beni tanır tanımaz kararını verdiği çok belliydi. Herhangi bir kırmızı benizliyle veya yeşille yarışa dahi girmiyor. Çünkü ben bir dansçıyım. Ne kadar iyi olursa olsun hiçbir zaman baş dansçı olarak dans edemeyecek olan kırmızı benizli bir dansçı. Ben dans dışında hiçbir işten anlamam. Özgeçmişim bomboş. Bir iş bulmama bile ihtimal vermiyordum. Ama bakışlarımız buluştu. Bu yüzden ondan başka kimse beni istemedi. Kimse iyi bir çalışan, yardımcı veya sekreter olacağımı düşünmedi. Haklılar. Ben dans dışında hiçbir işten anlamam. Ama bakışlarımız buluşuyor ve o, beni çok da makul bir fiyata yardımcısı olarak tutuyor.
Do Kyungsoo bir koleksiyoner. Kostümlerin veya kısaca her türden kıyafetin koleksiyonunu yapıyor. Para koleksiyonu, taso koleksiyonu ve kalem tıraş çöpü koleksiyonu Queen Anne stili ceviz ağacından yapılma ofis masasının çekmecesinde halen durmakta.
Do Kyungsoo kocaman bir evde yaşıyor ve paraya ihtiyacı yok. Dedelerden kalma koca bir miras büyük ihtimalle torunlarının torunlarını bile çok iyi geçindirecek. Bir mavi benizliye kalan büyük bir miras alışılmadık bir durum değil. Zaten bu yüzden koleksiyonerlik gibi para ve zaman gerektiren bir işle uğraşıyor. Bense göz göze gelişimizin ardından onunla çalışmaya başlıyorum. Beş parasızım, kiramı ödeyemiyorum. Do Kyungsoo bana evini açıyor. Annesi ve babasını kaybettikten sonra bu koca ev, birkaç hizmetçi ve bahçıvanla bile çok yalnız hissettiriyor. İşi öğrenmem uzun sürmüyor. İş yapacağı insanlarla iletişim kuruyorum. Bazen hesap kitap işlerini tutuyorum. Matematiğim pek iyi değil. Sayılar kafamı karıştırıyor. Ne var ki bir şekilde işin içinden çıkılıyor. Üstelik çok da iyi bir maaş bağlıyor bana. Hem de ihtiyacım olandan çok çok daha fazlasını.