Merhaba arkadaşlar başladığınız tarihi yazar mısınız?
Gökyüzü de tıpki genç kızın hisleri gibi karanlığa bürünmüştü, yağmurun bir habercisi olan gök gürlüyor, genç kızın karanlığa terk ettiği odası şimşeğin yaydığı ışıkla aydınlanıyordu. Bu sıralarda genç kızınn tek yaptığı şey ise yatak başlığına sırtını dayamış dizlerini iyice kendine çekerek kollarını dizlerine dolamış bir şekilde öylece boşluğa bakmaktı. Düşünüyordu Bahar gerçi ne zaman dumanlı kafası zehirli düşüncelere dalmazdı ki...
Yarın istemediği hayatın bir parçası olan bir evlilik yapacaktı. Annesinin sırf zengin olma arzusu yüzünden sevmediği, tiksindiği bir adamla bir ömür boyu sürecek evliliklerinin olduğunu düşünmesi bile onu idam ipine adım adım yaklaştırıyordu. Ama yapamazdı ne kadar ilk defa kendisi bencil olmak istese de arkasında bırakacağı büyükannesini de düşünmek zorundaydı. Üstelik büyükannesi hastaydı hem de çok hasta
Daha fazla düşünmeyi reddederek sırtını yasladığı yerden kaydırarak yatağın içine girdi. Az da olsa uyumak istiyordu. Uyuyup her şeyin bir rüya olduğuna inanarak uyanmak istiyordu ya da sonsuz bir uykuya dalmak bu aralar istediği en çok şey idi. Gecenin zifiri karanlığında yatağın içinde küçücük kalmış ne kadar ağlamak istemese de gözyaşları kendisinden bağımsız bir yol çizerek akmaya başlamıştı bile yarın annesinin bunun için bile canını okuyacağını bile bile daha çok,çok daha fazla sarsılarak ağlamaya başlamıştı. Tanrı onu sınıyordu bundan emindi. Hiçbir zaman isyan etmeyi düşünmemiş, olan her şeye rağmen ailesine ve mesleğine sıkı sıkı tutunmuş , bir avuç mutluluk istemişti ama o bile genç kıza çok görünmüştü. Oysaki hayatı bu zamana kadar çok güzel ilerliyor, ailesi onu el üstünde tutuyordu. Ne olduysa bu altı ay içinde olmuştu. Babası bir gece yarısı eve gelmiş, içtiği belli olan sarsak adımlarla odasına kadar gelip her şeyi mahvettiğini, bunun cezasının çok ağır olacağını söyleyip gitmişti. O gün çok fazla bunun üstünde düşünmese de artık olaylar çığırından çıkmıştı bir kere günahlar iş lenmiþ; zulmedenler kazanmış,masum olanlar ise idam ipine çoktan asılmış sadece ayaklarının altındaki sandalyenin itilmesine bağlıydı nefesleri...
"Hayır onlar bu tarafa konulacak, gelinliğe dikkat edin daha düğüne çok var şimdiden kırışmasın."
"Tamamdır Ahu hanım. Bu arada Bahar hanımla ilgilenecek ekip geldi nereye alayım."
"Misafir odasına alın biz de hemen geleceğiz."
Sabah sabah annesinin sesiyle uyanmak zorunda kalmıştı Bahar, annesinin sanki o evlenecek gibi telaşla konuşması, evliliği istemese bile ona fikrinin sorulmaması genç kızi ister istemez incitmiş, bir kere daha ailesinin gözünde ne kadar değersiz olduğunu görmüştü. Ölmek istediğini söylese Tanrı ona kızar mıydı? Yorganın ucunun aniden üstünden çekilmesiyle açıvermişti gözünü perdeler de açık olunca şiştiğinden ve kızardığından emin olduğu gözleri ani ışıkla kısılmıştı.
"Sen hala uyuyor musun, bugün senin düğünün var hemen kalkıp hazırlanıyorsun ve bizi misafirlerimize karşı mahçup etmiyorsun anlaşıldı mı?"
Annesinin gözlerine içine boş boş bakıyordu. Annesi anlamıyor muydu, istemediğini bile bile kendisini öldürdüğünü anlamıyor muydu? Hani anneler hissederdi, peki benim annem niye hissetmiyordu? Kalbi paslandığı için mi yoksa beni sevmediği için miydi?
"Ne ölü balık gibi bakıyorsun bana, hem senin gözün mü şişmiş aman Allah'ım. Zeynep misafir odasına Bahar için atıştırmalık bir şeyler hazırla."
"Anne."
Annesinin kaşlarını çatmasıyla yaptığı hatanın farkına varmıştı.
"Seni bu konuda bir daha uyarmayacağım bana anne demeyeceksin Ahu hanım diyeceksin. Bir daha duyarsam hiç iyi olmaz."
Evet annesi ona küçüklüğünden beri anne demesine izin vermezdi. Abisi her anne dediğinde o da demek isterdi ama annesinin parmak uçlarına iğne bastırmasıyla da bu isteği son bulurdu.
21 Mart 2000
Küçük kız pembe tüllü elbisesinin içinde adeta şakıyarak konuşuyordu çünkü bugün onun doğum günüydü. Babasından istediği o kocaman pembe bebeğe bugün kavuşacak hem de abisinin ne kadar ısrar ettiyse de söyleyemediği hediyesini görecekti. Bahar misafirlerin çocuklarıyla verandada oynarken içeride işler hiçte iyi gitmiyordu. Genç kadın kocasına ulaşamıyordu bugünün önemini bile bile böyle bir sorumsuzluk yapmazdı kocası. Son kez daha aradığında yine aynı yanıtı alınca sinirlenerek fırlattı yere telefonu genç kadın daha sonra aşağıdaki misafirlerini hatırlayarak fırlattığı telefonunu alıp yüzüne sahte bir tebessüm kondurarak aşağı indi. O sırada telefonuna gelen mesajla adımları anında kesildi. Mesaj bir fotoğraftı, kocası başka bir kadının koynundaydı ve fotoğrafın altında da aynen şöyle yazıyordu.
"Ah zavallı Ahu, Kenan'a veremediğn kız çocuğunu belki ben veririm ha?" yazıyordu ve o mesajı yazan ise tanıdıktı hem de çok tanıdık. Göz yaşları en yakını ona ihanet etmiyormuş gibi kendisine ihanet ederek bir bir dökülmeye başlamıştı. O sırada küçük Bahar ise annesinin ağladığını görünce yanına doğru adımlamıştı. Hem annesi neden ağlıyordu ki aksine mutlu olması gerekmez miydi?
"Anne."
Ahu irkilerek karşısındaki kıza bakmıştı. Onun annesi değildi ki ona anne demesindi. Aniden küçük kızın kolundan tutup kendine çekti ürkek Baharı.
"Bundan sonra bana anne demeyeceksin Ahu hanım diyeceksin, duydun mu beni?"
GÜNÜMÜZ
Yattığı yataktan kalkmış artık hazırlanması gerektiğinin farkına varmıştı. Ama genç kız hissedyordu. idam ipi onun için hazırlanmış tavandan sarkıyor tek yapması gereken o ipe çıkacak cesaretiydi. Zümrüt rengindeki sabahlığı üzerine geçirip ölü adımlarla annesinin yanından geçerek banyoya doğru ilerledi. Kısaca işlerini halledip aynaya bakmadan ellerini yüzünü yıkayıp aynı sarsak adımlarla odaya doğru ilerledi neyse ki odadaki kuru kalabalık dağılmıştı . Küçük adımlarla odadan çıkmak için kapıya yönelmişti ki telefona gelen bildirim sesiyle kısa bir duraksama yaşamıştı çünkü onun kendisine mesaj atacak bir arkadaşı bile yoktu ki.
Meraklı adımlarla telefona baktığında kaşları iyiden iyiye çatılmış ortasında derin bir çukur oluşturmuştu. Çünkü mesaj bilinmeyen bir numaradandı.
"Ah seni zavallı ve güzel kız, evleneceğin için eminim ki çok mutlu olmalısın. Ah şimdi sana daha çok üzüldüm. Evleneceğin adamın seni aldattığından haberin var mıydı?''
*
Evet sevgili canım okuyucularım, uzun bir süredir yazmak istediğim fakat kafamda kurgusunu tam olarak oturtamadığm bir kitaba başladım o yüzden bir okuyucu olarak bölümler hakkındaki düþüncelerinizi söylerseniz kurguyu ona göre şekillendirebilirim belki ..
Y.Ö
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz
Romance"Sen bana babamın bile vermediği sevgiyi şefkati versin şimdi de senden gitmemi istiyorsun söylesene nasıl yapacağım ben bunu." "Sen sana verilen sevgiyi de şefkati de çok yanlış anlamışsın be bahar benim sana sevgim abi sevgisinden, baba sevgisinde...