'020721-
✴️
02.48
elinden bıraktığı telefonunun ardından okyanus mavisi gitarının özenle işlenmiş desenlerini parmaklarının arasında tutarak bir süre şevkatle inceledi. avuç içleriyle temas eden tahta parçası kalbini büyük yıkıntıya uğratırken yüzüne değen soğuk esinti saçlarını geriye üflemek için yeterliydi. bakışlarını çok sevdiği gitarından ayırıp altında yatan şehre çevirdiğinde karınca gibi görünen insanların koşuşturmacalarını öylece izledi. genç oğlan belki de en çaresiz hissedenleriydi onların aralarında. kim bilir?
yavaşça ayaklarını sarkıttığı demir korkuluklara tutunarak oturduğu yerde doğruldu. çatı katına kurduğu büyük stüdyonun kapısını aralayarak içeriye adım attı. gıcırdayan parkelere bastıkça oluşan tok ses eşliğinde odanın en orta kısmına kendini bıraktı. cebinden çıkardığı kibrit kutusunun içinden birer tane aldı. duyguları gün yüzüne çıkarak onu esir almadan önce yanmasını sağlayarak çok sevdiği gitarının üzerindeki yazıya döndü.
meleği melek yapan kanatları değildir.
gözünün önüne gelen manzarayla dudaklarının arasından kaçan ufak kıkırtılara engel olamadı, olmak istemedi. hatta uzun zamandır gözlerine uğramayan yaşların tekrar toplandığına şahit oldu.
elinde sönmek üzere olan kibriti umursamazca kucağına bıraktığı gitarının üstüne attı. ateş gitarın üzerinde yayılmaya başladığında bütün sessizliğin içinde acı çığlıklar hissetti. yanık kokusuyla sessizliğin hakimiyet kurduğu odada emeklerine teker teker göz gezdirdi genç oğlan. sadece onun değil, hepsinin bir köşeden fırlayan yansımaları vardı. o an aklında yer edinen düşünceler etrafını sarıp tenini kavuran sıcağın etkisini azaltmak için yeterliydi.
eski dostları ve sevdiği oğlan.
işte tam olarak bu noktada tıkanıp kalıyordu. oysa her şeyi en iyisi yapabilecek kişi kendisi değil miydi? onlara acı çektirmek istiyordu, geçmiş yıllarının nasıl çöp olduğunu yüzlerine vurarak hesabını vermelerini istiyordu. kalbinin diğer tarafı onların suçsuz olduğunu söylese de taraf değiştirmemekte kararlıydı.
bu dünyadaki ilaçlar onu kendinden kurtarmaya yetmemişti.
açık pencereden içeriye giren sert rüzgar ateşin yayılmasını kolaylaştırırken parçaları ayrılan müzik aletleri içini acıtıyordu. gözlerinden akan yaşlar yanaklarını delip geçerken son kez azalan oksijeni içine çekti. onu ebedi uykuya çeken kapıya ulaşmaya hazırdı.
göğüs kafesinden yükselen sıkışmış ruhlar iblisi karanlıktan arındırırken fısıldadı.
"ve dünya adını bilecek."...
siren sesleri gittikçe yükseldi.
mavinin en güzel tonunu barındıran saç tutamları turuncu kıvılcımların arasında söndürüldü.
genç adam arkasında bıraktığı enkazdan bi' haber sonsuz huzura ulaşırken, yeosang pişmandı. bildiklerini kimseyle paylaşmayarak kendi yöntemlerimi uygularken bu sonu beklemiyordu. psikolojik travmalarının tek başına üstesinden geleceğini sanmıştı. elleriyle itmişti arkadaşını ölüme.
çığlıkları arasında nefesi kesilen seong hwa ise inanmak istemiyordu. böyle olmamalıydı. eskisi gibi olacaklardı, arkadaş grubuna geri dönüp müzik yapmaya devam edeceklerdi. mezun olup sahneye çıkarak özenle bestelediği şarkıları sunacaktı. hayatı dolu dolu yaşamayı seven birisine bu denli acıyı zayıf bünyesine nasıl yakıştırmışlardı?
aşkı mahvetmek ve zararlı hale getirmek için sadece iki yalnız insan yeterliydi.
hongjoong başka evrende yeni baştan hayatına adım atarken seong hwa sevdiği adamı anılarında saklıyordu.
seong hwa:
günün birinde bu savaşı birlikte kazanacağız hongjoong.karanlığa kilit vurup o uçurumun ucunda ruhumuzu besleyeceğiz.
her son yeni başlangıç.
seninle olan her son sadece
sondan ibaret iken keşfedilmeyen evreni el ele gezeceğimize söz veriyorum.[iletilemedi]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
history of music. - seongjoong.
Fanfictionseong hwa: tut şu elimi hong, ne istiyorsan halledeceğiz. :: angst. 2021 | sterlicias ©