1. İncinmiş Ruhlar

763 75 260
                                    

"Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulur."

∞.

Bir gemi düşünün; içinde hayal kırıklığı, hüzün, öfke, acı belki biraz yaşanmış burukluklar var. Bir küçük bölümüne her gün ufak tefek kırılmışlıklar süpürülüyor. İşte o gemi benim...

Park Chaeyoung.

Çekmekte olduğu acıları umursamayan çünkü en başından kendi cehennemi olmuş küçük bir kız çocuğu. Hayatım bir şeylere tutunmak ile geçti. Tutunmazsam silinir giderim diye korkmuştum daima. bu hayat yutardı beni. Herkes tarafından terk edilmiş, oradan oraya sürüklenmiş ama daima güçlü durmuş, artık siyah bakışlara sahip bu kahverengi gözlerin ardında bırakılmışlıklar saklayan, büyüyüp "yapamazsın, senden bir halt olmaz." Diyenlere inat mesleğinde başarılı bir sanatkar haline gelmiş ve kimsesizken kendine her şey olmuş bir genç kadın... Chae. İşte bu kadın benim.

Başımı çevirip buğulu gökyüzüne baktım. Gecikiyordum, güneş doğmak üzereydi. İki gündür yakalamak istediğim bu gün doğumunu bu sefer gerçekten geç kalarak kaçırmak istemiyordum. Bazen bazı yerlere geç kalmak yorucu ve can sıkıcı olabilirdi ama benim gibi her yere geç kalıyorsanız bir süre sonra alışıyordunuz.

Ahşap masama bıraktığım fotoğraf makinemi ve arabamın anahtarlarını aldım. Çabuk olmak zorundaydım.  Salık bırakmayı tercih etmiştim yine saçlarımı. Onlar benim için özgürlüktü, ne zaman toplasam kendimi tutsak hissederdim. Küçükken yurtta ki diğer kızlar dağınık, karman çorman saçlarımla dalga geçerdi. Buruk bir tebessüm geçti dudaklarımdan, bu tür şeyler o zaman için çok kırıcıydı ama şu an insanların iyi ya da kötü düşünceleri önemli değildi benim için. 

Ben bendim işte, kendimken iyiydim...

Garajda ki gri porsheme göz gezdirdim. Son zamanlarda geçmişe çok sık dönüyordum sanki. Bu arabayı aldığım gün en mutlu günümdü. Kendi başarımla, kazandıklarımla almıştım bu arabayı. Küçükken bir keresinde büyük bir şirket binasının hemen önünde görmüştüm. Siyah bir porsheydi. Çok lüks araba vardı orada ama benim dikkatimi çeken oydu. O gün demiştim. Ben de büyüyeceğim, benim de çok güzel bir evim, arabam olacak. Ama gri olacaktı. Hayatımda en çok gri yer alacaktı. Çünkü gri bendim. Ne siyahtım ne beyaz... Başarmak kolay olmamıştı ama hayalini kurduğum her şeyi bir bir gerçekleştiriyordum. O zaman ki küçük, kimsesiz Chaeyoung'a hediye ediyordum sanki hepsini.

Arabaya atladığım gibi yakalamak istediğim manzaraya doğru yola çıktım.  Evime yaklaşık on beş dakika uzaklıkta bir tepeydi burası. Sessizdi, güzeldi. 

Tepenin ucu uçurumdu. Gökyüzü ile yakın hissettiğim tek yerdi burası. Küçük bir uçurum kenarı... Tüm şehir gözükürdü buradan, geceleri her uğultu silikleşirdi buradan. Benimdi burası. Öylesine  bensimeştim ki, bana aitti işte. Neredeyse kimse gelmezdi buraya. Bom boş bir uçurum; önünde koca bir gökyüzü. Güneş doğmak üzereydi. Bu manzarayı günlerdir kaçırsam da bugün koleksiyonuma ekleyebilecektim. 

Çantasına yerleştirdiğim fotoğraf makinemi çıkarttım. Güneş ilk ışıklarını sunuyordu bana. Karşımda mükemmel bir manzara vardı şimdi. Bulutlar belli belirsiz gökyüzü ile dans ediyordu sanki. Dikkatli incelediğimde dünyanın döndüğünü bile görebiliyordum. Karşımda ki görüntü paha biçilemezdi. Güneş belli belirsiz tam karşımda duruyor,  gülümsüyordu. Onu böyle net göremezdiniz şehir içinden. Bulutlar... Onları  utangaç olarak tanımlardım hep. Gözükmekten çekinirlerdi. Fakat şimdi tam buradalardı işte.

Bu güzel kareler koleksiyonumun en mükemmel bölümünde olmalıydı. Küçüklüğümden beri sanata, müziğe ve fotoğrafçılığa meraklıydım. Yurtta ki öğretmenimin bana atmak istediği kamerasını vermesiyle henüz daha dokuz yaşımda başlamıştı fotoğraflara olan ilgim. O günden sonra küçük küçük şeyleri çekip koleksiyon yapmaya başlamıştım. 

Plaies Suturées ❃Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin