1

103 9 113
                                    

Tanrı'nın insanları yaratırken eşit ve adil davrandığını söyleyen herkes yalancıdır. Eğer ki bu yalana bir kez kanmışsanız gözlerinizi açın ve Ong Seongwu'ya bakın. Onun yaratılışıyla kendi yaratılışınızı bir tutmak, kendinizi onun eşsiz güzelliğiyle bile kıyaslamak cehennemde yanmanızı gerektirecek büyük bir günah değil mi sizce de?

Kim bilir belki de şanslı sayılırsınız birkaç yüz yıl erken ya da birkaç yüzyıl geç doğup her şeyi kaçıran o bahtsızlardan değilsiniz. Ong Seongwu'nun yaratıldığı yüz yıla denk gelmek sizin en büyük şansınız olabilir.

Yine de insanlığın en şanslısı küvetin içersinde uzanmış sinsi bir gülümsemeyle onu süzen Seongwu'yu dudaklarını birbirine bastırarak izleyen Hwang Minhyun'dan başkası olamazdı.

"Seongwu sana müsait olup olmadığını sordum." diye burnundan solurken gitmekle orda durup Seongwu'yu izlemek arasında savaş veren Minhyun'un aklını alacak şekilde bir bacağını hafifçe küvetin dışına uzattı güzel adam.

"Müsaitim Minhyun-shi." Seongwu kıkırdamasını tutamadı bu kez. Minhyun'un aç bakışlarını kaçırmasını ödüllü bir filmi izliyormuş gibi heyecanla takip ediyordu.

"Ben içeride olacağım işini bitir ve gel." Minhyun sinirle kapıyı çarpıp çıktıktan sonra Seongwu zevk dolu bir kahkaha attı. Onunla oynamak şu üç ay içerisindeki tek eğlencesiydi. Küvetin tıpasını çektikten sonra durulanıp bornozuyla içeri geçti.

Baldırlarında biten kısa bornozla Minhyun'un oturduğu koltuğun tam karşısına geçip bacak bacak üstüne attı. Bir elindeki havluyla saçlarını karıştırırken zavallı memur onun ince beyaz bacaklarına bakmamak için kendi içinde yeni bir savaş başlatmıştı.

"Seongwu bugün operasyona başlıyoruz ama sen hala işi ciddiye almıyorsun."

"Bu kadar gergin olmak ciddi olmaksa bu işimize yaramaz Minhyun." Seongwu memura göz kırptıktan sonra ayağa kalkıp geniş camlı dairesinden dışarıyı izlemeye başladı.

"Jisung hyung seni bekliyor son kez planı gözden geçireceğiz."

"Bu boktan planının bana uymadığını defalarca kez söyledim."

Seongwu lüks rezidansın otoparkına Minhyun'undan birkaç dakika sonra indi. Rezidans görevlilerinin onları bir arada görmemesi için üç aydır bu tedbirlere uyuyorlardı. Arabaya bindiğinde yolcu koltuğundaki Minhyun derin bir nefes verip kemerini taktı.

"Senin kullanacağın arabayı sikeyim!" yolcuğun beşinci dakikasında Seongwu yanlışlıkla kırmızı ışıktan geçtiğinde yanındaki arabalardan birine sövmeye başlamıştı. Minhyun şaşkınlıkla açılmış gözleri ve sımsıkı tutunduğu emniyet kemeriyle derin derin nefesler alıyordu.

"Cidden berbat araba kullanıyorsun." Minhyun bunu söylerken Seongwu arabayı bir iki kez sarsmış en sonunda da istop ettirmişti.

"Kim üç ayda harika bir şekilde araba kullanabilir ki? Sana söyledim Minhyun Daniel'in arabasına arkadan çarpmaya çalışırken kendimi öldürebilirim. Jisung hyungla konuşalım benim aklımda başka bir şey var." Minhyun o an itiraz edecek hiçbir bahane bulamamıştı çünkü Seongwu arabayı çalıştırmak için hızla gaza yüklendiğinde ikisi birden yeniden sarsılmıştı.

Büroya gittikleri gibi her zaman toplandıkları toplantı odasına geçtiler. İçeride onları bekleyen amirleri ve Guanlin'in yüzünde de en az Minhyun kadar gergin bir ifade vardı.

"Naber Linlin, kuçu kuçu, hırrr." Seongwu üç aydır Guanlin'i her gördüğünde yaptığı gibi dişlerini çıkartarak hırlamaya başladığında Jisung bıkkın bir nefes verdi.

Broken White | Ongniel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin