🎼Don't stop me now
Yer: Park ve Min'in kaçak evi
🗡'O kapı, o kapı mıydı?'...
Her şey öyle sahte geliyordu ki...
Bu zamana kadar öğrendiğim her bilgi, okuduğum okullardaki bütün dersler, detayına kadar öğrenmek için çaba harcadığım bu dünya... Hepsi bir avuç yalan gibi, bir kurmaca, eksik bilgilerle çevrili bir saçmalık gibi.
Elimde tuttuğum ve bütün vücudum gibi titreyen, Bu Dünyada Güneşin; O Dünyada Ayın Önemi, adlı kitaptı bana bunları öğreten. Kitabın sonuna kadar bir kurgu olduğunu düşündüğüm bilgiler, en son sayfadaki 'Bu kitaptaki her bilgi en az sizin kadar gerçektir.' notu ile suya düşmüştü. Okuduğum her şey, öyle kurgu gibiydi ki inanmak içimden gelmiyordu. Beni bu kitaba inanmaya iten şey ise şuydu: Kitapta, şu anda bulunduğumuz ormanın adı da geçiyordu. Önemli bir orman olduğu, kapının burada olduğu ve bu ormanı sırf bu kapı için koruyan iki kişinin varlığı.
Bana 'Anahtar' denmesinin nedeni, bu kapı olabilir miydi?
Ayrıca Jimin'in bu ormanın önemli olduğunu söylemesi, Yoongi ile birlikte koruduklarını söylemesi bu kitapla da uyuşuyordu. Eğer kitaptaki diğer her şey doğruysa, neden bu zamana kadar bütün insanlara çok farklı şeyler öğretilmişti?
Kitaba göre, bilinen iki dünya vardı. Altın ve Gümüş. Gümüş'te insanlar, Altın'da ise yarasalar -daha doğrusu insan görünümlü o siyah kanatlı adamlar- yaşıyordu. Altın'da Güneş yoktu, sadece Ay vardı. Yarasalar için Ay yeterli olmalıydı. Gümüş'te ise hem Ay hem Güneş'i görmek mümkündü. Altın ile Gümüş yıllardır bir savaş içindeydi.
Bu, geçen olan savaşı da anlatıyordu. Anladığım kadarıyla o yarasa adamlar, yine insanlara saldırmıştı.
Çok mantıklıydı. Ama korkunçtu da.
Elimdeki kitapla beraber salona girmiş, bir koltukta karşılıklı oturup konuşan yoonmin çiftinin karşısına oturmuş ve kitabı ortadaki tahta küçük masaya bırakmıştım. "Anlatın."
...
İçimdeki çıkmazlarım, kafamdaki tüm soru işareti ile biten cümleler, ayak bileklerime kilitlenen ve beni buraya bağlayan o his, boğazımdan inmeyen yumru, uykusuz gecelerimin davetlisi kabuslarım...hepsini bir çuvala tıkıp okyanusun ortasına bırakasım geliyordu. Bunalmış ve de oldukça bıkmıştım. İçinde bulunduğum bu oyun, hiç de eğlenceli değildi.
Eskiden savaş konulu kitaplar okumayı sever, kılıçlı oklu resimlerden gözlerimi alamazdım fakat şimdi, öyle bir durumla karşı karşıya gelmiştim ki, rüyamda gördüğüm o savaş sahneleri beni ayağa dikmişti. Gecenin bir yarısı, evin önündeki taşlardan birinde oturup yıldızları izlerken düşünmeden edemiyordum: Bunları yaşamayı hak etmiş miydim?
Hak etmiş miydik?
Bu kadar yalana inanmaya zorlanmayı da, bize saldıran o yarasa adamları da hak etmiş miydik sahiden?
O kitaptaki her şey doğruydu. En azından Jimin ve Yoongi öyle söylüyordu. Ayrıca kitapta olmayan bir ek bilgi de vermişlerdi. O dünyada yarasalar varken, bu dünyada hem insanlar hem de kendilerine yaprakböcekleri diyen insan görünümlü yaratıklar vardı. Jimin ve Yoongi, yaprakböceklerindendi. Güçlülerdi, ormanı da bu yüzden koruyorlardı. İnsanlar ve yaprakböcekleri barış içindeyken, yarasalar savaşçılardı yıllardır. Ve bu savaş tarihi insanlardan saklanıyordu. Buradaki dünyada yaşayan herkes yalanla büyüyordu. Onların dediğine göre, gerçeğin saklanması insanların iyiliği içindi. Bana kalırsa büyük bir saçmalıktan başka bir şey değildi. Bir kapı ile Altın'dan Gümüş'e geçilebiliyorsa tekrar bir savaş olması an meselesiydi, insanların olanları bitenleri bilmesi gerekirdi. O kapı, her an tekrar açılabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hit The Road Jeon - tk
Fanfiction'Ah, Jeon. Şimşekten korkar ama gök gürültüsü kadar güçlüdür. Çekingendir ama cesurdur. Naziktir ama yeri geldiğinde sınırı aşmayı da bilir. Yardımseverdir ama damarına basıldığında ölüm meleği gibidir. Jungkook, çok güzel sevendir ve bendim en güze...