dünyam, yıkılmıştı

42 7 8
                                    

Anlık koşup giden Rebecca'nın arkasından öylece bakıp kalmıştım.

Cidden ilkokuldan beri beni tanıyor muydu? Ben neden onu hatırlamıyordum?

Aşağı sarkık kollarımı kaldırmaya mecalim olmadan arkama dönmüş, evimin yolunu tutmuştum.

Hayat gerçekten acımasızdı. Herkesin içinde bir yara açıyordu. Her kapanan kapı beraberinde güzel bir odaya çıkaracak derler, bunun için insanların sabrı yetmiyordu. Olacaksa neden gecikiyordu? Olacaksa neden acı çektirmeden gelmiyordu?

Evime girer girmez salona geçip koltuğa anice oturmuştum. Halıyla bakışıyor, düşünüyordum.

"Rebecca..."

Niye hatırlayamıyordum?

Düşüncelerimle cebelleşirken gelen arama sesiyle dalgınlığımdan çıkmış, telefonu cevaplamıştım.

"Dr. Hoseok?"

"Bay Jeongguk, buraya gelmenizi isteyebilir miyim?"

"Sorun ne dr. Hoseok?"

"Buraya geldiğinizde açıklayacağım."

Aklıma gelen olabilir miydi? Hayır, olamazdı. Bunu düşünmek bile istemiyordum. Öte yanda, ona bir şey olursa bunu bana telefonda söylemeyin dediğim doktor şimdi beni yanına çağırıyordu. Korktuğum şey olmuş olabilir miydi? Hemen mi...?

"Geliyorum"

Hızla evden çıkıp hastaneye gitmiş, dr. Hoseok'u bularak iyileşiyor demese bile kötü bir şey dememesini beklemiştim.

"Dr. Hoseok? Sorun nedir?"

"Güçlü duracağınıza ve her sonuca hazır olduğunuza söz verirseniz konuşacağım."

"Bir şey oldu, değil mi?"

"Sakin olun, bayan Lee Hi yaşıyor. Sadece, artık hiçbir şey hatırlamıyor."

"Ne?"

"Belki sizi görürse tek hatırladığı kişi olursunuz diye çağırdım. Buyrun, odasına geçelim."

Büyük bir üzüntü ile odaya girdiğimde boş gözlerle bana bakan Lee Hi, sanki kim olduğumu çözmeye çalışıyor gibiydi.

"Lee Hi?"

"Ah evet, ben Lee Hi'ymişim. Peki ya siz kimsiniz?"

Kafamın içinde büyükçe bir gökgürültüsü misali ses dank etmişti o an. Lee Hi artık beni de hatırlamıyordu. Daha birkaç saat öncesine kadar birlikte olduğum karım, şimdi beni hatırlamıyordu.

"Jeongguk, kocan. Biz evliyiz Lee Hi."

"Öyle mi? Ne zaman evlendik? Şey.. Ben sizi neden hatırlamıyorum?"

Artık ağlasam ve o bunu görse de bir şey değişmeyecekti. Sadece neden ağladığıma anlam gezecekti. Üzülmeyecek, bir duygu beslemeyecekti. Bu yüzden gözlerimden akmasına izin verdiğim yaşlar beraberinde Lee Hi'nin yanında diz çökerek sesli ağlamama ve ellerini tutarak alnımı bacağına yaslamama neden olmuştu.

"Çok erken oldu Lee Hi."

"Evlenmemiz mi? Neden ağlıyorsunuz? Kaçtık mı yoksa?"

"Lütfen bir şey sorma. Sadece dizlerinde ağlamama izin ver."

Ağlama nedenimin ne olduğunu bilmeden öylece beklemiş, hiçbir ani tepki vermemişti. Bir zaman sonra kafamı kaldırıp ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerimle ona bakmış, saçını okşamıştım. Halen bir açıklama bekliyordu. Cevap verebilecek halde hiç değildim. Ayaklanarak alnına bıraktığım öpücük sonrası "Sözüm var Lee Hi. Ne olursa olsun ellerini bırakmayacağım güzelim." demiştim.

unutursam fısılda - jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin