0.27

940 118 17
                                    

Sevmeyi unutma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sevmeyi unutma

Huzurluydum. Şuan Jungkook kafasını dizime koymuş ve alttan bana bakarken gerçekten çok fazla huzurluydum.

Sevilmek her zaman hoşuma giden bir duygu olmuştu. Ama Jungkook tarafından sevilmek, bambaşkaydı. Bundan birkaç hafta önce böyle düşünürmüydüm bilmiyordum ama şuan bu haldeydim.

Jungkook şuan benim için bambaşkaydı.

"Şimdi neyiz yani?" Gözlerimi devirdim.

Bilmem kaçıncı soruşuydu bu. Ya anlamakta zorluk çekiyordu ya da cevabını duymak hoşuna gidiyordu bilmiyordum ama ben cevap vermekten gerçekten yorulmuştum.

"Kardeşiz" dedim dudağımı yalamadan önce.

Aniden diyeldi ve vücudunu bana dönderdi.

"Hayır ya sevgiliyiz demen gerekiyordu." güldüm. Karşımda dudağını büzmüş bir şekilde dururken ciddi durmak imkansızdı zaten.

"Diyordum ama sen kabul etmedin. Demek ki istemiyorsun" Bende aynı şekilde dudağımı büzünce o da gülümsedi ve omuz silkerek az önceki pozisyonuna tekrar geri döndü.

Tebessüm ederek elimle saçlarını okşamaya başladım. Hayatımda dokunduğum nadir yumuşak şeyler olabilirdi. Benim saçım gibiydi ve bu hoşuma gitmişti.

Yanımda ki pizza kutularına bakıp iç çekerken onunla birlikte yediğim pizzalara ve aldığım kalorilere içten içe üzülmüştüm.

Göbeğimin çıkması büyük olasılıktı.

"Teşekkür ederim" Gözlerim hala pizzalardayken beklemediğim bir anda konuşunca kaşlarımı çattım ve ona baktım.

Gözleri kapalıydı. Konuştuğundan bile emin değildim çünkü durduk yere demişti.

"Ne için?" diye sordum yine de.

Derin bir nefes aldı ilk önce ve devam etti "Sevgime karşılık verdiğin için" dedi fazlaca mutlu olduğum anda hüzünlü bir şekilde.

Dudaklarımı birleştirdim.

Asıl ben teşekkür ederim diyemedim. İçimdekileri dışarı vurmakta iyi olmadığım kesindi ve bunu yaşamaktan nefret ediyordum.

Susmuştuk bir süre. Ona baktım o da gözleri kapalı bir şekilde durdu.

Bir ara uyuduğunu bile düşünmüştüm. Yine de huzurlu bir andı fakat bu an aniden üstümüze gelen sularla birlikte bağırmış ve ayağa kalkmak için hareketlendiğimde onun da acı içinde bağırışıyla son bulmuştu.

Çimlerin içinden çıkan sular direkt yüzüme yüzüme gelirken jungkook da nihayet ayağa kalkmıştı.

"Gerizekalı su geliyor yüzüme" diyerek vurdum Jungkook'un omzuna.

O da gülüp alaylı bir biçimde "Ben mi atıyorum suyu napim" dedi.

Saçma bir şekilde sudan kaçmıyor elimle yüzümü örtüyordum ve haklı olarak da Jungkook bu görüntüme gülüyordu.

Ben de gülerdim.

"Sus da yerdekileri topla" sinirli çıkan ses tonum ile konuşmaya çalışırken ağzıma giren su ile yüzümü buruşturmuş ve çimenden uzaklaşmıştım.

Her yerim sırılsıklam olmuştu ve hava o kadar da sıcak değildi.

Sular yüzüme gelmediği zaman yüzümü silmiş ve hala suların önünde bekleyen Jungkook'a baktım.

"Ne yapıyorsun" dedim bağırarak.

"Duruyorum"

"Salak mısın? Gel hadi" ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken jungkook da hala gülüyor ve ıslanmaktan zevk aldığı fazlaca belli olan haliyle suya kollarını açıyordu.

"Sen gel" dedi kolumu tutup beni de yanına çekmeden önce.

"Ya aptal mısın? Islanıyoruz" diyebilmiştim. Sesim yüksek çıkması gerekirken kısıktı.

Jungkook belimden tutmuş ve yüzüme bakarken saçlarından yanaklarına doğru akan suyu izledim.

Kalbim gereksizce hızlı atarken bana umutla bakan harelerine baktım.

Gülüyordu. Fazlaca mutluydu ve her ne kadar ıslanmaktan nefret etsem de bu anın kötü olmadığına ve hoşuma gittiğine adım kadar emindim.

"Roseanne" usulca konuştu. Alnını alnıma yasladı ve dudağını yasladı.

"Hmm" diyerek mırıldandım. Gözlerimi kapattım ve ıslandığımı hissetmemeye başladım.

Hissettiğim tek şey belime sarılı olan kollarıydı.

"Çok güzelsin" dedi. Tebessüm ederek. Güldüm. Sabahtan beri bunu söyleyip duruyordu zaten.

Konuşmadım. Hala üzerimize sular düşerken umrumuzda olmamıştı. İlk buluşmamızda böyle bir an yaşayacağımızı ve Jungkook'un bana bu denli sevgi ile yaklaşacağını hiç düşünmemiştim.

Fazlaydı. Bana gösterdiği bu sevgi fazlaydı ve ben bu yükün altında ezilmek istemiyordum.

Onun beni sevdiği kadar sevmek istiyordum.

Gözlerimi araladım. "Teşekkür ederim" dedim. Fısıltıdan farksız çıkan sesimle. "Ne için?" diye sordu sürekli yaptığı şeyi yapıp tekrardan dudağını yalayarak.

Güldüm. "Beni sevdiğin için ve vazgeçmediğin için" dudağını saniyelik öpmeden önce söylediğim son sözlerdi bunlar.

Belimdeki kollarından da anında kurtuldum ve onu o şoka uğramış haliyle bırakıp çimenlerden ve sulardan uzaklaştım.

Transa girmiş gibiydi. Bu haline kahkaha atarken tek umudum bayılmamasıydı ki yine ve yine beni şaşırtarak bayılmıştı.

Sanırım bayılmasa şaşırırdım...

die for you | Rosékook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin