küçük bir hatırlamaya ihtiyacınız olursa bir önceki bölümü okumanız yeterli olabilir çok uzun değil zaten
:
taehyung mesajları göndereli - ve jungkook'u engelleyeli- yirmi dört saati geçeli, birkaç saat olmuştu.
taehyung umutluydu, hep çekinse ve aşkına karşılık bulamayacağını düşünse de kendisinin de farkında olmadan içinde yeşerttiği umut çiçekleri vardı ancak hepsi solmuştu şimdi. her ne olursa olsun, aşkına karşılık almayacak bile olsa o kapının çalacağını ve arkasında onu bekleyen bir çift ceylan gözün olacağına inanmıştı taehyung, şimdiyse kendini koca bir aptal gibi hissetmekten alamıyordu.
jungkook'unun onu böylesine görmezden geleceğine hala içten içe inanmamakla beraber bir yandan da acaba başına kötü bir şey mi geldi diye de düşünmeden edemiyordu. ayriyeten mesajlaşma uygulamasından engelleyerek iyi mi kötü mü yaptığını sorgulamaya başlamıştı. ancak şimdi geçmiş adına pişmanlık duymak için geçti.
oturma odasındaki sütlü kahve renginde olan kanepesinin üstüne çökmüş, oturuyordu taehyung. üstünde dünden giydiği kıyafetleri giyinikti hala ancak yapılı saçları bozulalı uzun zaman olmuştu. ne yazık ki stres olduğu zamanlar hep saçıyla oynardı, zaten açılmaktan, işlem görmekten ve boyanmaktan yıpranmış halde olan saçları ona karşı direnç gösteremezdi.
taehyung gece saatlerinde yazmıştı jungkook'a ve jungkook yorgun bir gün geçirdiyse o saatlere kalmadan uyumuş olurdu çoktan. bu durum taehyung'u az da olsa rahatlatıyordu çünkü yaptığı itirafı - daha çok itirafları- sindirebileceği bir zaman dilimi doğmuş olurdu.
şimdiyse uyandığından beri sehpanın üzerindeki telefonunun ekranı bildirimlerden ötürü ara sıra aydınlanıyordu lakin tae'nin uzanıp telefonunu alacak hali bile yoktu. ayrıca uzaktan gördüğü kadarıyla bildirimler jimin ve hobi ile ortak sohbet gruplarından geliyordu yani aciliyeti yoktu büyük ihtimalle.
mesajları attıktan sonra uyuyamamıştı taehyung, daha doğrusu uykusunu alamamıştı; bütün gece boyunca içi geçiyor ama bir süre sonra irkilip uyanıyordu. bu döngü gece boyunca devam etmişti ve sabah ışıkları evi aydınlatmaya, güneş de kendini göstermeye başladığında bedeni oldukça derin bir uykuya dalmıştı. tae şanslıydı ki pazar günüydü ve hiç özel randevusu olmadığı için stüdyosunu açmak zorunda değildi. işsizliğin verdiği rahatlıkla da beraber saatlerce sürmüştü uykusu.
taehyung uykusunun bölünmesini dilerdi. tercihen yaklaşık bir seksen boylarında, açık tenli, tavşan dişli ve motorlarla ilgili bir adam tarafından.
uyandığında çoktan öğleden sonrası olmuştu ve ağzında kötü bir tat belirmişti, her şey yeterince kötü değilmiş gibi mide bulantısı da baş göstermişti. artık yerinden kalksa iyi olacaktı yoksa burada ölüsü bulunacaktı. elini yüzünü yıkayıp dişini fırçalamış ve mutfakta kendine küçük bir sandviç hazırlayıp dolaptan çıkardığı muzlu sütünü diğer eline almıştı. taehyung muzlu süt bile sevmezdi hep çilekli süt içerdi.
kısa yemek seansından sonra tae'nin poposu çok değerli koltuğuyla yeniden kavuşmuştu ve üst üste iki film izlediğinden saatlerce kendisinden ayrılmamıştı. en son mide bulantısı yine başladığından duşa girmeye karar vermişti taehyung, çıktığındaysa bornozundan kurtulup kıyafetlerini giyemeyecek kadar yorgun hissediyordu ve saate baktığında her şey daha da zorlaşmıştı.
işte o yirmi dört saat taehyung için böyle geçmişti.tekrardan sevgili tae'nin sevgili poposu çok sevgili koltuğuyla buluştuğunda bu sefer boş duvar izleme seansı başlamıştı. sıcak duşun verdiği rehavetten olsa ki tae yaklaşık bir buçuk saatlik uykuya dalmıştı ki sonrasında neden uyandığını ancak tanrı bilirdi.
yeni uyanmışlığın mahmurluğuyla da üzülmeye devam ediyor ve sehpasının üzerindeki boş muzlu süt kutusuyla bakışıyordu. taehyung muzlu süt bile sevmezdi hep çilekli süt içerdi, sırf jungkook'un sevdiğini bildiğinden alırdı evine, jungkook onun evine gelmemişti bile.
jungkook onun evine gelmemişti bile.
taehyung aklına gelenlerle yerinde öyle bir sıçramıştı ki yanında biri olsa korkudan dudağı uçuklardı, ancak çok daha önemli bir şey vardı ki jungkook, taehyung'un ev adresini bilmiyordu ki!
taehyung, aptallığıyla yüzleşirken bir yandan da telefonunu almak için sehpaya doğru yönelmişti. hangi akla hizmet saatlerdir telefonuna bakmadığını sorguluyordu içten içe, telefonunun kilidini açar açmaz whatsapp'a girip jimin ve hobi ile olan sohbetlerine tıklayınca bütün mesajlarını sildiklerini fark edip ikinci bir şoka girmişti. ne yapacağını bilememezlikle biraz yerinde dikelmiş, sonrasında en mantıklı şeyin üstünü giyinmek olduğuna karar vermiş ve aceleyle bir şeyler geçirmişti.
neyse ki kendisi jungkook aksine adresi biliyordu bu yüzden en iyisi jungkook'un evine gidip bu belirsizlik silsilesini bitirmekte karar kılmıştı. yürüse çok geç olacaktı ve dizlerinde de derman yoktu açıkçası, bu yüzden taksi çağırmış ve o gelene kadar küçük oturma odasını elinden geldiğince toparlamıştı. taehyung'un zamanlaması iyiydi ve ayakkabılarını giymiş ve kapıyı tam çekmişken dışarıdan taksinin korna sesi kulağına ilişmişti. hızlı ve hafif adımlarla kendini taksiye atmış, konuşacak gücü bulamayıp sadece elindeki adresin yazılı olduğu yeşil not kağıdını taksiciye uzatmıştı.
aslında bu kadar kısa sürede jungkook'a böylesine kapılması içten içe garip geliyordu taehyung'a. ilk görüşte aşka inanmazdı ama ilk gördüğü andan beri jungkook'un büyüsüne kapıldığının farkındaydı, aşk ve sevgi tohumlarını ne zaman ekip yeşertmişti, farkında değildi. tüm bu düşünceleriyse jungkook'u düşününce yerle bir oluyordu. öncelikle ilk tanıştıkları zamandaki, kendine olan güvenini sağlamakta zorlanan o adam geliyordu aklına; taehyung, jungkook sayesinde öğrenmişti öz güvenin ne kadar önemli ve nelere bağlı olduğunu. bir insanın kendine güven duymasının kaynağı ne fiziksel görünümüydü ne de gelip geçici başarılarıydı; asıl önemli olan şey kendini sevmesiydi ve taehyung bunun farkındaydı ki ilk tanıştıkları zaman jungkook kendini dış dünyadan ayrıştırıyor, asıl benliğini etrafındaki küçük bir grup arkadaşına gösteriyordu sadece. bu sebeple de içten içe iki yüzlü davrandığını düşünüyor, kendini kötü hissediyordu. taehyung ile olan ilişkilerindeyse en başından beri maskesizdi ikisi de. jungkook, toplumsal kalıpların kafesinden kurtulmuş; taehyung'un yanında kah şirinlik yapıyor kah mızırdanıyordu ve ona sen koca adamsın, ona göre davran! diyen biri yoktu. bu yüzden, taehyung'un yanında tamamıyla kendi gibi hissedebildiğinden, taehyung jungkook'un güvenli alanı, sırtını yasladığı kişiydi.
tüm bu düşünceler eşliğinde nasıl varacağı adrese ulaştığını anlamamıştı taehyung, gerekli ücreti ödeyip apartman kapısının önüne geldiğindeyse biraz soğuk havayla soluklanmıştı. ardındaysa zile sanki her zaman yaptığı bir şeymişçesine bir sakinlikle basmıştı ve tam o an saatin geç olduğu aklına dank etmişti. jungkook'u uyandırmaktan ve daha çok da onun kapısını bu saatte çalarak endişelendirmekten korkuyordu ancak önündeki kapı beklediğinden çok daha hızlı bir şekilde açılmış, jungkook zili çalan kişinin kim olduğunu bile sorgulamamıştı. taehyung, bir ihtimal siyah saçlının uyumamış olduğunu ve kendisini taksiden inerken görmüş olabileceğini düşünmüştü.
hem ikişer üçer çıkmak istiyordu taehyung'un ayakları merdivenleri hem de arkasına bakmadan kaçıp gitmek ama o tüm bu iki baskın isteğe rağmen yavaş yavaş ve teker teker çıkmaya başladı merdivenleri. jungkook'un katına ulaştığındaysa gözleri hemen yorgunluğu kapıya yaslanış halinden anlaşılan bedeni görmüş, kalbi ağrımaya başlamıştı. siyah saçlı güzel çocuk sırasını kapıp konuşmaya ilk başlamıştı.
"nerede kaldın canım?"
ve taehyung her ne kadar kendini ağlamamak için delicesine kassa da gözyaşlarına lafını dinletememiş, küçük bir çocuk gibi bir tanesinin kollarına atmıştı kendini. sarıp sarmalayan ve kollayan taraf olması sırası jungkook'taydı şimdi.
*
aslında bu final bölümü olacaktı ama daha yazmak istediğim şeyler olduğunu fark ettim umarım aptallık yapıp fazla uzun sürmeden yazar ve bitiririm. yazarken biraz saçmalamış gibi hissettim ama napim. iç dökme köşem bitti
![](https://img.wattpad.com/cover/228524170-288-k343657.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANiCURE ㅈ taekook
Fiksi PenggemarJeon Jungkook, her zaman baştan aşağıya simsiyah giyinirdi; tırnakları ise sadece Kim Taehyung için rengarenkti. [texting]