1. Kısım

17.7K 483 6
                                        

Ağlıyordu hizmetçi kız. Dük onu istemiyordu. Zaten hiç sevmemişti, onu sadece kullanıyordu. Bunu bilse de, yüreğinin derinliklerinde hala bir umut vardı. Ama o, kullanılan bir hizmetçiydi. Ve üstüne üstlük bir para verilip kovulmuştu.

Jackson Harriseen, geniş ve rahat yatağında sırtını yastıklarına yaslamış halde uyukluyordu. Daha yarım saat öncesine kadar, hizmetçi kızda o yataktaydı. Fakat dük, onunla işini bitirdikten sonra dışarı çıkmasını söylemişti.

Melissa iyi biri olabilirdi. Yıllarca bedenini karşılık beklemeden, düke sunmuş olabilirdi. Ama hiçbir dük, zevk için kullandığı bir hizmetçi kızla evlenmezdi. Bunu daha yirmi dördüne yeni basmış, sarışın genç kadına anlatma gayesine bile girişmemişti. Ona değer vermesi için hiçbir sebebi yoktu. Kız başlarda korkmuştu ama Jackson'ın istemediği bir şekilde ona âşık olmaya başlamış ve diğer her şeyi umursamaz hale gelmişti.

Jackson, bu kızı kovmadan önce çok düşünmüştü. Ama ondan ciddi anlamda sıkılmıştı. O bir hizmetçiydi ama onu kıskanma cüretini kendinde görebiliyordu. Son dönemlerde Jackson istediği için değil sırf uzun vadede onu avutabilmesi için yatağına çağırıyordu. Ama bu gün onu pekte nazik olmayan bir dille "postalamıştı."

Akşamüstüne doğru, hizmetçi kız bavulunu toplamıştı ve Howletton malikânesinin çok uzağındaki bir köye doğru yola çıkmıştı.

Dük o akşam yemeğini Londra'nın çok sosyetik bir kulübünde yemeği tercih etmişti. Unvanından ve tek varis olmasından kaynaklanan bir ayrıcalığı vardı. Gittiği her yerde, saygı ve hayranlıkla seyredilirdi. Bu gece her zaman olduğu gibi genç kızlar ve evli kadınlar çevresini sarıyordu. Jackson, sürekli ilgiden sıkılıyordu ve bunu belli etmekten gocunmuyordu. Hatta açık saçık bir şekilde "sıkıldım" bile diyebiliyordu. Bunu sosyeteden başka bir soylu söylese, kadınlar ona karşı bir cephe alırdı kuşkusuz fakat o kişi Howletton dükü, Jackson Henry Ray Harriseen ise işler değişiyordu. Kadınlar, onun açık sözlülüğüne ve özgüvenine hayran oluyorlardı. Bu durum diğer soylu erkekleri kıskançlıktan kudurtsa da kimse Howletton düküne bir şey demeye cüret edemiyordu. Çoğu kendi aralarında bile konuşmaktan korkuyor, kulağına gider diye geri duruyorlardı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, vals müzikleri dalga dalga yükselirken, çiftler dans pistini dolduruyordu.

Jackson, gözüne kestirmedikten sonra hiçbir kadınla yakınlaşmazdı, eğer yakınlaşmak isterse de bunu açık seçik yapmaz, çekici gülümsemesi veya mükemmel gri gözleriyle anlatırdı.

Bugün kimseyle dans etmeyi tercih etmemişti. Oturup, etrafını saran bay ve bayanlarla sohbet etmiş, bahisler hakkında dalgasını geçmiş ve içki içmişti.

Sonunda Howletton dükü, salondan ayrılmaya karar verdi. Saat sabahın üç buçuğu olmuştu, balo daha sabaha kadar sürerdi, ama bu kadarı bugünlük yeterdi.

Üzerinde Howletton arması taşıyan at arabasının uşağı onu görünce kapıyı açmaya yeltendi. Fakat dük eliyle gelmeyeceğinin işaretini yaptı. Pek konuşmayı sevmeyen efendisinin ne demek istediğini anlayan uşak kapıyı gerisin geriye kapadı. Jackson ise keyifli bir halde gecenin karanlığında yürümeye başladı.

***

"Jennifer, nereye gidiyorsun?"

"Biraz dolaşacağım Madam!"

"Bu saatte mi?"

Kızıl saçları ve masmavi gözleriyle genç kız büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Madam Jodie, bu yaştaki ve bu güzellikteki bir kızın sabahın dördünde dışarı çıkmasına izin verecek genişlikte bir insan değildi.

ANTLAŞMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin