•
UYARI: homofobik söylem bulundurur.
bu söylemi açık açık yazmamış da olsam, o kısma geldiğinizde rahatsız olmamanız adına uyarmakta yarar gördüm.
İYİ OKUMALAR!
•
BONEY M. — rivers of babylon
•
•
10 Mart 1992
Seoul, GÜNEY KORE𝓢eonghwa, en yakın arkadaşı San'ın yaklaşık on beş dakikadır yapmayı sürdürdüğü saçma sapan imalardan kaçabilecekmiş gibi adımlarını hızlandırarak okul merdivenlerini üçerli beşerli indiği sırada ondan birkaç parmak kısa kalan esmer genç de elindeki irili ufaklı kitapları dengede tutmaya çalışarak onu hemen arkasından takip etmekteydi.
Okul bitiş zili çaldığından ötürü etraf alabildiğine öğrenci deniziydi. Ona adıyla birkaç kez ardı ardına seslenen San'ı duymazlıktan geldi Seonghwa ve dolabına bile uğramaya tenezzül etmeden çantasını apar topar sırtına takıp kendini okul kapısından dışarı attı.
"Hyung! Yahu, dursana!" diye feryat etti San, sonunda yaşça büyük olana yetişmenin verdiği rahatlıkla derin bir nefes alıp adımlarını yavaşlatırken. Çantasını, Seonghwa'nın ayaklarının dibine atıp koşarken bin bir zahmetle tuttuğu kitapları özensiz hareketlerle çantasına tıkıştırmaya başladı. "Ne dedim ki ben şimdi de hemen kaçıverdin? Ne utangaç, ne nazlı adamsın ya! Of be. Of Tanrım. Sakın hareket edeyim deme, sakın bak!" Çantanın fermuarını kapattıktan sonra Seonghwa'yı ceketinden kavrayan eli, bir kartal pençesini andırıyordu. "Yemin ediyorum içim çıktı sana yetişeceğim diye şurada!"
"Bilmezlikten gelme," diye çıkışan Seonghwa, karşısındaki terlemiş gencin onu kavramış olan koluna bir tokat indiriverdi. Ardından, San'ın pençelerini geçirdiği kırışmış ceket kolunu abartılı hareketlerle düzeltmeye başladı, bu sırada San'a bakmaktan kaçınıyordu. "Han Nehri'nin orada piknik yapmak için Nayoung ile sözleştim dedim sadece. Bir nikâhımızı kıymadığın kaldı, hâlâ ne yaptığını sorguluyorsun bir de... Sen arlanmazsın gerçekten."
"Ne var? Kız sana abayı yakmışsa ben ne yapayım, hyung?"
"Nayoung bana abayı falan yakmadı, San."
"Sen ona öyle bakmadığın için öyle geliyor, hyung." dedi ve onun bu kızarmış bozarmış hâline karşın, güzel yanaklarına güneş gibi doğan gamzelerini göstere göstere gülümsedi. Seonghwa'nın kendi görüş açısıyla oluşturduğu gerçeklikte kalmayı yeğleyişine alışık olduğu her hâlinden belliydi. "Kilisedeyken kızcağızın gözü öylesine senden başkasını görmüyor ki, İsa'ya değil sana dönüp dua ettiğinden adım gibi emini—"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paraluman • seongjoong
Fanfic• paraluman | tagalog (is.) 1. şiir tanrıçası; ilham perisi, ilham veren şey; 2. (eski anlam) pusula • şarapla ıslanmış ekmek genç adamın ağzında yavaş yavaş dağılırken gitar sesine karışmış kilise çanı kulaklarını, onun sahnede kendini kayb...