Bazen, bir çocuk bakar gözlerinin içine. Arkan dönüktür, göremezsin... Bazen,güneş kucağındadır. Orada olduğunu bile bilemezsin... Bazen yıldızları sü pürürsün eteklerinle. Telaşlısındır farkına varmazsın... Bazen bir orkestra kurulur içinde. Başka sesleri duyar onu duymazsın... Bazen mutluluk gelip konar kirpiğine. Sen onu hep uzaklarda ararsın... Bazen, bir sandık hazine durur başucunda. Akıl edip, kapağını aralamazsın... Bazen hayatının fırstatı geçiriverir önünden. Tehir eder koşup yakalamazsın ... Bazen kutsal bir el uzanır göklerden. Meşgulsündür uzanıp tutamazsın...
Bir cevabım yok ama sorunuza hayran kaldım.
Elli boş gidilmez gidilen yere
Boş gelmedim Ya Rab ben suç getirdim
Dağlar çekmezken bu ağır yükü
İki kat sırtımla çok güç getirdim
(Bir mezar taşı yazısı)
Bir tiyatro düşünün... Oyunla ilgili sahne düzeni,rol dağıtımı,işlenen konu,gelişen olaylar,giyilen kostümler,kısacası her unsur insana perde arkasındaki yönetmeni hatırlatır. Bütün oluşların arkasında o vardır. Hayat da gerçek bir oyuna benziyor. Yeryüzü sahnesinde kendimiz gelmiyoruz, gönderiliyoruz. Benzer yönlerimiz yanında,farklı özelliklerimiz de var. Rollerimiz dağıtılmış.
Ancak, önemli bir noktada tiyatro oyuncularından ayrılıyoruz. Belli sınırları aşmak kaydıyla rolümüzü istediğimiz gibi oynayabiliyoruz. Seneryanun nasıl bir yol izlediğini bilmediğimiz için gelecekteki olayları nasıl dilersek öyle yönle direbiliyoruz. Bununla beraber, şu dünya sahnesini kuran oyuncuları yaratan ihtiyaçlarını veren olacakları düzenleyen birinin varlıgını da anlayabiliyoruz.
Görmek istemeyenden daha kör kimse yoktur...
İBRAHİM
İbrahim, içindeki putları devir elindeki baltayla kırılan putların yerine yenilerini koyan kim...
Güneş buzdan evimi yıktı
Koca buzlar düştü
Putların boyunları kırıldı
İbrahim,güneşi evime sokan kim...
Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
Buhtunnasır put yaptı
Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
Güzeller bende kaldı
İbrahim,
Gönlümü put sanıpta kıran kim...
DİRENİŞ
İki devasa apartman arasında, bir beton çatlağından fışkıran bir isyandı sevdamız. Yalnız ikindi güneşinden feyiz alan eski zaman çiçekleri gibi büyüdü. Demir makine ve beton bir dünyanın katı ve sistematik düzenine bir başkaldırıydı bu. Betonla ve akılla önü kesilen toprağın, çimenin ve sümbülün direnciydi,inanıydı...
Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecek.
Biz şarapsız ve kadehsiz olmaktan memnunuz. Bizim için iyi de kötü de söyleseler,biz memnunuz. Bize sonunuz yok diyorlar biz"sonsuz" olmaktan memnunuz.
Evvet bazı insanlar zerrede boğulurlar. Bazısında da dünya boğulur.
İstediğinizi söyleyin emniyettesiniz dediler. Söyledik. Şimdi emniyetteyiz.
Çocuğumun adına mayfa koydum artık bir mafya babasıyım.
Korkunun ecele faydası yoktur. Sadece iç çamaşırlarının kirletir. Ali Ayşeyi seviyor(hüseyin de merve'yi seviyor)
Sevmek çay,sevilmek şeker bizim gibi garibanlar çayı şekersiz içer.
Hayvanları çok seviyoru, özelikle kızarmış tavuğu
Hava korsanı uçağı kaçıracaktı,yapamadı. Çünkü uçağı kaçırdı.
LASTİK
Otobüse elinde bastonuyla yaşlı bir adam biner. Otobüs doludur,ayakta kalır. Önünde durduğu koltukta oturan genç kalkıp adama yer vermez. Otobüs hareket ettikçe yaşlı adamın bastonu sağa sola kayar. Pişkin genç,yaşlı adama,amca der, bostonun ucuna lastik takarsan böyle kayıp durmaz. Yaşlı adam göz ucuyla pişkin gence bakıp cevaplar: O lastiği zamanında baban taksaydı şimdi ben senin oturduğun yerde oturuyor olurdum.
Akıllı olup da insanlarla uğraşacağına,deli ol onlar seninle uğraşsın!
İnsan yaşakla ihtiyarlamaz,gayelerinden uzaklaşma ihtiyarlar.