Bir arkadaşım var,saz çalar,türkü söyler. Saz ustalarıyla da tanışır,konuşur. Ustalarandan birine ziyarete gitmiş bir gün. Gece boyunca yiyip içmişler, çalıp söylemişler. Ustanın saz çalışını görünce bir daha hayran olmuş arkadaş. Ustanın ellerini tutmuş,dikkatle bakmış " Ne var bu ellerde ki bu kadar güzel çalıyor?" demiş. Gülmüş usta "Ellerde bir meziyet yok. Senin ki gibi." demiş. Bizimki,"iyi çalmak için ne gerekiyor?" diye sormuş. Çok sevmek lazım demiş bizimki. Kardeş demiş usta demekki benim kadar sevmiyorsun.
Hep toprak sahibi olmak isterdi. Sonunda muradına erdi(mezar taşısıyazısı)
Kimsenin anlamayacağı bir dilde konuşmak yazmak hatta ağlamak isterdim!
Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor,gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.
Tahsil, cehaleti alırmış ama eşeklik baki kalırmış.
Sekiz olur,
Dokuz olur;
Tosun büyür
Öküz olur.
Erken kalkmayan avrat,
Söz dinlemeyen evlat,
Mahzumla gitmeyen at;
Kapında varsa kaldır at.
Tembele kapıyı ört demişler,
Yel gelir örter demiş
Her hıyarım var diyene , tuz alıp da seğirtme
Artık çocuk değiliz susarak da konuşabileriz
Kaybetmemek için kaçanlar, kactıkları için kaybeden korklardır.
Bana gelince yiyip içelim sana gelince gülüp geçelim