1. BÖLÜM -* YEMEK GECESİ*-

225 11 7
                                    

Multimedia ; Poyraz Karaman

Hayat bu yıl hiç bu kadar zor olmamıştı. Koskoca evde ağbim, ben ve birkaç yardımcı kalmıştık. Bu yıl ağlamadığım kadar ağlamış,sinir krizine girmiş, yalnız hissetmiş ve güçsüz olmuştum.Bütün bunların tek bir sebebi vardı o tek sebep beni hiç olmayacak kadar mahvetmişti. Hayat annem ile babamı benden almıştı...

O gün babam ve annemin gelmesini heycanla beklerken kötü haberle son bulmuştu. Geçirdikleri trafik kazasını öğrendikten sonra benim ve ağbim için hayat bitmişti. Hastaneye gittiğimizde kafayı yemek üzereydim ağbime baktığımda sinir krizi geçiriyordu. O sinirle doktorun üzerine atılmış dövmeye çalışıyordu 3 kişinin yardımıyla sakinleştirici iğnesi yapılmıştı kalktığında ise hiçbirşey değişmemişti bu sefer sinirini duvarlardan çıkarıyordu. Ben ise çölün içinde su arayan çaresiz bir kız olmuştum. O an ki şok ile

''Şaka yapmayı kesin'' gibi anlamsız şeyler söylüyordum. Ama hayat şaka yapıcak kadar uzun değildi. Babam hep çalışırdı gece gündüz yüzünü bile zor görürdüm. Büyük tanınmış bir şirkette en gözde çalışandı ama gözdeninde gözdesi şirketteki patron yaşlı olduğu için şirketi babamın üstüne sevk etmişti. Annem ise bazen babamın çalıştığı şirkette çalışır bazen ise evde oturur babam gelene kadar evin reisi o olurdu. Bütün çalışanlar annemden korkarlardı nedeni ise annemin simetri ve titizlik hastalığının olmasıydı nerde bir yamukluk toz falan görse evi başlarına yıkardı. İki katlı bahçeli bir evde 4 kişi mutlu mutlu yaşarken hayat bizi nerelere getirmişti. İlk zamanlar acım çok büyüktü hep annem ile babamın yataklarına yatar başımı yastıklarını gömüp ağlayarak uyurdum. Ağbim ise öyle değildi o hep güçlü olmuştu benim gibi çaresiz değildi. En son annem ile babamın mezarında kendi kendine bana sahip çıkacağına dair söz vermişti. İlk 1 ay durumum çok kötüydü 3 tane psikolog değiştirmiştim. Hepsi derdimi anlatmam için beni zorluyorlardı ama ben anlatamıyordum hep içime atıyordum bazen bağırarak ağlamak istiyordum ama ağlıyamıyordum.

''Ben daha fazla bu saçmalığa dayanamıycağım'' diyerek hepsi tek tek gitmişti. Üçüncüsüde artık dayanamayıp gittikten sonra ağbim de pes ederek bir daha psikolog tutmamiştı. Annemle babam öldükten sonra sürekli olarak bayılmalar ve evde tek kalamamaya başlamıştım. Çalışanlardan sadece Fatoş teyze ve kızını kovamamıştık. Evde şu koskoca evde sadece 2 kişydik gerisi lüzumsuzdu zaten. Ünüversite 2 öğrencisi olmam gerekirken ölüm haberinden sonra derslerimi aksatıp sınıfta kalmıştım. Aslında okulumu dondurmak istiyordum ama her bu konuyu açtığımda ağbim bana

''Kafayı mı yedin Deniz annem ile babam en çok senin okuyup yararlı bir meslek edinmeni istiyolardı '' demişti hem de hep. Bende daha fazla uzatmak istemediğimden dolayı konuyu hemen kapatıyordum. Hayat bu kadar 'acımasız' olmak zorunda mıydı?

Bütün bunlara dalıp gitmişken ağbimin odama girmesiyle yatakta doğrulup ona baktım

''Hadi ama yapma böyle şu 4 duvar arasında düşüncelerinin seni yiyp bitirmesine izin verme'' dedi. Ona sadece ve sadece bakıyordum. Aslında yakışıklı bir ağbiye sahiptim. Gözleri anneminkiler gibi yeşildi kızları etkilemel için en az 1 sene spora gitmişti ve bunun sonucundada başarılı olmuştu. Dışardan bakılsa ağız burun kıran sokak serserileri gibi gözükürdü ama içinde hiç ölmeye bir çocuk vardı.

''Ben böyle iyiyim '' dedim ve kafamı yastığa koyarak sırtımı ona doğru döndüm. Haraket ederek odamda ki bordo perdeleri açtı.

''Vampir gibisin gerçekten'' diyerek söyleniyordu. Yüzüme güneş geldiğinde yüzümü buruşturup yastığıma kafamı iyice gömdüm. Birden yorganım üstümden çekti böyle yapmaktan bıkmamiş mıydı acaba?!

Denizin MavisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin