Telefonu elime alıp ağbimi arayacakken her tarafı onun sesi kapladı.
''Seninle düzgün tanışamadık Deniz Seymen'' . Sesi dökük arazide yankılanırken başıma ne işler açtığımı düşünüyordum. Çantaları olduğum yere bırakarak koşmaya başladım. Ama gidecek bir yer yoktu. Arkama bakmaya korkar olmuştum. Bacaklarım kopana kadar koşucaktım çünkü başka çarem yoktu. Karşıma iri yarı birinin çıkıp suratıma tokat atmasıyla dengemi sağlayamamış ve kendimi yerde bulmuştum. Yanağımı tutarak bana tokat atan kişiye baktım. Bu Poyraz değildi.
''Volkan! '' arkadan Poyraz' ın sesi geldi.
Yanan yanağımı ellerimin arasında tutup ayağa kalktım.
''Sana denilen şeyleri yapmayı öğren! '' dedi Poyraz, Volkan denen hayduta bağırarak.
Kolumdan sertçe tutulmasıyla geri geri çekilmeye başlamıştım. Poyraz koluma yapışmış yürümeme bile izin vermez olmuştu. Bacaklarım birbirine karışmış gibi yerde sürükleniyordum. Cebimdeki telefonu bulmaya çalışırken bir anda durdu ve,
''Bunu mu arıyorsun Seymen'' dedi.
Omzumun üstünden ona bakarken telefonumu bana doğru alayla sallıyordu. Iste şimdi benim bittiğim andı. Elimde ona karşı kullanacak kozumda kalmamıştı.
''Ne istiyosun benden?'' dedim duygu dolu sesimle.
Hafif kahkası heryeri doldururken ''Siz Seymen'ler hep zor durumda kaldığınızda kendinizi acındırır mısınız?'' dedi.
Önceleri hep fantastik bir hayatım olsun istemiştim. Her günüm farklı bir macerayla geçsin aksiyon peşimi hiç bırakmasın gibi daha birçok şeyi yaşamak için her gece dua ederdim. Şuan ki duruma bakılırsa isteklerim gerçek olmaya başlamıştı.
''Ben kendimi falan acındırmıyorum! Senin derdin ne? '' dedim yüksek ses yapmaya çalışarak.
Depo gibi karanlık bir yere girerken soruma cevap vermek için tenezzül bile etmemişti. Burdan ölüm ya da dirim mi çıkacak diye düşünürken büyük salonun ışığı yandı. Etrafta gözlerimi deli gibi gezdirirken beni yere hiçte hoş olmayan şekilde itti. Yerle buluşurken siyah pantolonumun diz kısmı yırtılmıştı. Saçlarımı yüzümden çekip ona bakıcakken kolumdan tutup sırtımı duvara çarptı.
''Ahh'' dişlerimin arasından bir fısıltı gibi çıkmıştı sesim.
Içimden haykırmak gelsede dişlerimi sıkıp gözlerimi yumdum. Onun yanında ağlarsam daha çok çaresiz olcaktım.
Saçımdan tutup başımı yukarı kaldırdı. Hala gözlerimi açmamıştım acımasız yüzünü görmek istemiyordum.
''Gözlerini aç!'' dedi bağırarak.
Dediğini yapmiycaktım saçlarımı daha sıkı tutup çekince kapalı olan gözlerimi acıyla açmıştım.
''Canımı acıtıyorsun!'' dedim bağırarak.
Sol dudağı yukarı sinsice kalkarken '' Güzel.. İstediğimi elde ediyorum'' dedi.
Yaşaran gözlerimle yüzüne bakarken duygusal yanını aradım ama yoktu. Bu acımasız bir insandan başka birşey değildi.
''Gerçekten.. gerçekten benden ne istiyorsun?'' dedim konuşurken alt dudağım titremişti.
Etrafa iyice baktığımda beyaz duvarlarla çevrili ring sahasıydı. Merve'ler ile o büyük boks maçını izlemeye geldiğimiz ring sahası. Fakat o zaman çok kalabalıktı şimdi sadece Poyraz ve ben vardık. Derin nefesler alırken gözlerine bakmamaya çalışıyordum. Mavi gözleri sadece beni susturyordu. O sadece gözlerini dikip bana baksa konuşmayı unuturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizin Mavisi
Novela JuvenilKaranlığın olduğu yerde Işıkta vardır. Hayatın en büyük zorluğuyla karşı karşıya kalan genç bir kızın yaşamını karanlığa sürükleyen sert bir erkek.. Dünyada ailem dediği tek kişi olan ağbisinin düşmanına aşık olan Deniz hayatın ona vermiş olduğu...