SHOW...

607 14 0
                                    

İyi okumalar :) Umarım beğenirsiniz.

   Annem her ne kadar istemesede geçimimi sağlamak için yapmalıyım bu işi, neyse ki şu anda bunu göremiyor olması gerçekten iyi bir şey. Görseydi kesin kafayı yerdi. Bu akşam Chris’in şovuna geldim, çünkü ona burada olacağıma söz vermiştim ve bunun onun için ne kadar önemli olduğunu da biliyordum. Bu şov sadece Chris için değil benim içinde önemliydi. Tıpkı onuda benim için aynısını istediği gibi, ben de arkadaşım için en iyisini istiyordum.

   Geçen üç senede Chris beni teselli ederek, benimle içip kederimi paylaşarak ve hatta bana iş verme vesilesiyle kiramı ödememe bile yardım ederek hep yanımda olmuştu. Pekala, Chris ve şu anda bakmakta olduğum fotoğrafı çekmiş olduğu gerçeği. Şu anda baktığım, benim çıplak bedenimin bir fotoğrafıydı.

   Geçimimi sağlamak için hayal ettiğim iş, çıplak bir model olarak poz vermek değildi, ama öğrenci kredileri arasında ekstra para kazanmanın bir yoluydu. Şu son zamanlarda diğer fotoğrafçılardan da teklifler alıyordum. Chris bu geceki şov sayesinde daha fazla ilgiye hazırlıklı olmam gerektiğini söyledi. İnsanlar modeli araştırır. Buna şüphe yok Yovanna. İşte benim arkadaşım, her zaman iyimser.

   Şampanyamı yudumladım ve galeri duvarında asılı duran devasa görüntüyü inceledim. Chris’in düzenlediği şov için resmim büyültülmüş ve kanvasa basılmıştı. Sarsıcı bir görüntü olsa da, Chris’in yetenekli bir fotoğrafçı olduğunu gösteriyordu. Neredeyse hiçbir şeyi olmadan İngiltere’de yaşamaya başlayan mülteci bir çocuğa göre, bir fotoğrafı nasıl çekip yapılandıracağını iyi biliyordu.

   Bana sırtüstü, başım yana çevirilmiş, kolum göğüslerim üzerinde ve elim de bacaklarımın arasının kapalı olmasını istemişti. Çekim de ipli bir tanga giymiştim, ama fotoğrafta görünmüyordu. Zaten o tanga’nın görünmemesi gerekiyordu, sadece kendimi rahat hissetmekiçin giyinmiştim. 

   Görüntümü porno olarak sınıflandıracak hiçbir şey görünmüyordu. Zaten fotoğrafa en uygun terim; “sanatsal fotoğrafçılıktı.”. Benim çekildiklerim uygun bir biçimde çekiliyordu, yoksa yapmazdım bu işi. Ciddi anlamda fotoğraflarımın porno sitelerine düşmemesini umuyordum. Porno yapmadım, seksi’i bile zar zor yapıyordum.

   “İşte benim kızım!” Chris’in kaslı, iri kolları omuzlarımın etrafına dolandı ve çenesini başımın üstüne yerleştirdi. İkimizde benim devasa fotoğrafıma bakıyorduk. “Çarpıcı değil mi? Ve gezegendeki bütün kadınlardan daha güzel ayakların var.”

   “Senin yaptığın herşey çok iyi görünür Chris, ayaklarım bile.” Arkamı dönüp onunla yüzleştim. “Eee, şimdiye dek bir şey sattın mı? İzin ver başka bir şekilde ifade edeyim. Kaç tane sattın?”

   “Şu ana kadar üç tane sattım.” arkamdaki resmimi göstererek; “ Ve sanırım bu da çok kısa sürede gidecek.” Chris göz kırpıp; “Belli etme ama Nick Carter’la konuşan siyah takımlı, kahverengi saçlı, uzun adamı görüyor musun? Araştırıldı. Görünüşe göre senin muhteşem çıplak şahsiyetinden oldukça etkilenmiş. Büyük ihtimalle senin fotoğrafınla yalnız kalır kalmaz avucuyla güzel bir seans yapacaktır. Bu seni nasıl hissettiriyor Yovanna, bebeğim? Zengin ve gösteriş düşkünü birinin, senin doğaüstü güzelliğinin görüntüsüne bakarak çükünü çekiştirecek olması.

   “Kapa çeneni Chris,” ona gözlerimi devirerek baktım; “Bu çok edepsizce böyle şeyler söyleme yoksa iş almayı bırakmam gerekecek.”

  Başımı eğip iki yana salladım; “Lanet olsun ki seni seviyor olmam iyi bir şey Chris Morgan” Chris en kaba şeyleri söyleyebilirdi ama ingiliz aksanından dolayı terbiyeli ve kibar bir şekilde işin içinden çıkmayı başarabilirdi.

  Chris alnıma bir öpücük kondururken;”yine de bu doğru,” dedi. “Ve bunu sen de biliyorsun.Buraya geldiğiden daha doğrusu süzüldüğünden beri o ahbap gözünü sana dikip durdu. Ayrıca adam eşcinsel değil.”

   Chris’i ağzım açık dinledim.”Bunlarım bildiğim iyi oldu, güncelleme için teşekkürler. Bu arada ben süzülmem!”

  Chris kendisine özgü ahlaksız ve bir o kadar çocuksu gülümsemesiyle bana sırıtarak;”İnan bana Yovanna , eğer eşcinsel olsaydı , şimdiye kadar onu arka odaya atıp uçurmayı teklif ederdim. Adam çok çok hatta alışılmışın dışında seksi. 

  “Cehenneme gideceksin bunu biliyorsun değil mi?” Chris’e gözlerimi devirip, gelişi güzel bir biçimde bakınıp alıcıyı kontrol ettim. Chris adam konusunda gerçektende haklıydı. Louis Vuitton marka ayakkabısından, ön kısımları yukarı doğru kalkık koyu renk saçlarının ucuna kadar seksilik yayıyordu. Hemen hemen bir doksan boyunda, kaslı, kendinden emin ve zengin. Gözleri hakkında bir şey söyleyemiyordum, çünkü galerinin sahibiyle bir şeyler konuşuyorlardı. Belki de benim fotoğrafım hakkındaydı… Bunu söylemek zordu  ama pek de önemli değildi. Fotoğrafımı o satın almış olsa bile adamı bir daha hiç göremeyecektim.

    “Haklıyım, öyle değil mi?” Chris baktığımı fark edip omzumdan dürttü.

   “Mastürbasyon yapma konusundan mı bahsediyorsun? İmkanı yok, Chris!” Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. “Bu adam orgazm için eline başvuramayacak kadar yakışıklı.”

   Bu sözlerimin hemen ardından o yakışıklı adam dönüp bana baktı. Sanki az önce Chris’e söylediklerimi duymuş gibiydi, bakışları o kadar yakıcıydı ki galerinin karşısından bile etkiliyordu. Ama bu imkansızdı. Değil mi? Bizi duymuş olamaz.

  Adam gözlerini bana dikip bakmaya devam ediyordu, en sonunda etkisinden çıkmak için aşağıya bakmak zorunda kaldım. Bu derece yoğunlukla ya da onun durduğu yerden benim üzerime gelmekte olan ne halt ise, onun ile yarışabilmemin imkanı yoktu.

   Yakıcı bakışları ortadan kaybolama dürtümün anında etkisini göstermesine sebep oldu. Önceliğim güvende olmaktı, daha sonra ortadan kaybolucaktım.

   Bardağımdaki bir yudumluk şampanyayı içip, bitirdim. “Artık gitmem gerek. Ve şov muhteşem,” Chris’i kucaklayıp; “Dünya çapında meşhur olucaksın,” dedim sırıtarak.”Yaklaşık 60 yıl sonra!”

    Kapıya yöneldiğimde Chris arkamdan kahkaha atıp; “Ara beni güzelim!” dedi.   

  Her an o yakışıklı adamla tekrardan göz göze gelme düşüncesiyle arkamı dönmeden Chris’e el salladım ve galeriden dışarı çıktım.

  Bir hafta içi akşamına göre Londra sokakları çok kalabalıktı. Gün geçtikçe yaklaşan Olimpiyat Oyunları nedeniyle insanlar resmen şehre akın etmişti. Taksi bulmaya çalışsam aylar hatta yıllar geçebilirdi. Yakınlarda metro istasyonu vardı. Ama oraya yürüme riskini almalı mıydım?

  Aniden hissettiğim acıyla başımı eğip ayakkabılarıma baktım. Elbisemle aşırı derecede uyumlu görünüyordu ama konfor konusunda hiç iyi değillerdi. Ayrıca daireme metroyla gitmeye karar versem bu karanlıkta bir kaç blok daha yol yürümem gerekecekti. Eğer annem burada olsaydı bu karanlıkta yürümeme ve metroyla gitmeme hayır derdi. Ama diğer yandan düşününce annem burada, Londra da değildi. Georgia’daki evinde ve benim olmak istemediğim yerdeydi. Kafamdaki düşüncelerden kurtulup biraz daha geç olmadan yürümeye başladım.

   “Bu çok kötü ve tehlikeli bir fikir Yovanna. Riske girmemelisin.”

 Daha bir adım bile atamamışken olduğum yerde donakaldım. Daha önce bu sesi hiç duymamıştım.Adımı biliyordu ama ben bu sesi daha önce duymadığıma yemin edebilirdim. Korkmama rağmen yavaş yavaş arkama döndüm.

GÖREV AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin