Basit bir üniversite öğrencisiydi Kim Jennie,
Arkadaşları, güzel notları ve herşeyden çok sevdiği bir sevgilisi vardı.
Ancak hayat her zaman işleri yolunda götürmez. İlk önce Arkadaşları kayboldu genç kızın.
Etrafta görmeye başladığı garip figürler insanları korkutmuş ve ondan uzaklaştırmıştı.
Daha sonra hastalığı notlarını etkiledi.Sabah akşam demeden çalışarak aldığı bursu kaybetti genç kız. Daha sonra sevgilisi ondan korktuğunu itiraf ederek terk etti onu.
Tedavi olması gerektiğini söylemişti gitmeden hemen önce. Jennie bir umut ile psikolog randevularına başladı.
Düzelirse sevgilisi ve Arkadaşları onu geri istermiydi ki? Hayatına kaldığı yerden devam etmek, mutlu olmak istemesi hasta etmişti genç kızı.
Durumlar iyice kötüleşmiş ve hastaneye yaptırılmıştı. Basit bir şizofreni tanısı bile her şeyini kaybetmesine neden olmuştu Kim Jennie'nin.
Her gün hastane odasında kolları birbirine bağlı bir gömlek ile hüngür hüngür ağlıyordu. Evine gitmek istediğini söylüyor, arkadaşlarının ve sevgilisinin onu beklediğini savunup duruyordu. Halbuki onu bekleyen kimsecikler kalmamıştı.
Genç kızın sanrı ve halisünasyonları onu kontrol etmeye gelen hemşireyi kendisi sanması kadar kötüleşmişti.
"Ama ben mimarlık okuyorum? Nasıl hemşire olabilirim! Yoksa sen benim suratımımı çaldın adi SÜRTÜK!?"
Hemşire genç kızın bağırmaya başlaması ile birlikte kapıdaki düğmeye basmış ve korkuyla beklemeye başlamıştı. Kim Jennie hakaretler yağdırmaya devam ederken bir hışımla yataktan kalktı ve tepside duran içi boş iğneyi aldı. Koşarak yerine sinmiş hemşirenin üzerine atladı ve iğneyi ona saplamaya başladı. Çığlıklar ve hakaretler havada savrulurken elinde sakinleştirici iğne ve hasta bakıcı ile odaya giren doktor şaşkınlık içinde ağzı yüzü delik deşik olmuş kandan gözükmeyen hemşireye ve onun üstünde durmadan onu parçalamaya devam eden Genç kızı gördü. Hasta bakıcı bir hışım ile Jennie'yi hemşirenin üstünden alıp kollarını ve bacaklarını yatakta bulunan kemerler ile sabitledi. Jennie yerinde durmadan ağlıyor titriyor ve hakaretler yağdırmaya devam ediyordu.
Doktor hemşireyi başka birine teslim edince hızla yürüyüp iğneyi kızın kanla kaplanmış koluna batırdı ve sakinleştiriciyi enjekte etti.
Kim Jennie'yi uyandıktan sonra ağır bir seans bekliyordu.
-
Genç kız uyandığı gibi sürüklenerek seans odasına götürülmüştü. Doktor umutsuz bakışlarını olduğu yerde sallanan harap olmuş kıza çevirdi, daha sonra duyduğu cılız pütürlü ses duraksamasına neden oldu.
"Arkadaşlarım ve sevgilim geri gelmeyecek."
Olduğu yerde sallanmaya devam etti.
"Onlar beni neden sevmedi sizce doktor?"
Doktor cevap veremedi. Kızın etrafındaki insanlara saygısı ve bağlılığı onu iyiden iyiye mahvetmişti. Bundan sonra bu kıza bir tek ölüm iyi gelirdi. Sahi durumu iyileşemeyecek kadar kötüleşmişti.
"Sizden son bir isteğim var doktor"
Doktor şaşırdı Kim Jennie buraya geldiğinden beri arkadaşları ve sevgilisi dışında tek bir istekte bulunmamıştı. Bu isteğininde öncekiler ile aynı olacağını düşündü ancak dinlemeye devam etti.
"Bir gezintiye çıkmak istiyorum, tek başıma araba ile. Madem bundan sonra gün yüzü görmeyeceğim özlediğim Seoul sokaklarını son bir kez görmek istiyorum."
Doktor bu sefer cidden şaşırmıştı. Ancak bunu ayarlayabilirdi. Jennie'nin hastaneden çıkamayacak olmasını idrak etmesi bile kötü hissettirmişti ya doktoru, bu isteği yerine getirmek istemişti.
Aynı günün akşamı hastanedeki hastaların depoya kaldırılmış bir arabası temizlenip getirildi. Birkaç serseri arabayı boş bulunca üstüne ne isterlerse çizmişti ama önemli değildi. Doktor sakince arabanın anahtarını üstünü değiştirmiş saçlarını toplamış olan öncekine nazaran daha derli toplu olan genç kıza uzattı.
Jennie sevinç ile arabaya atlayıp sokaklarda gezmeye başladı. Hastane kokusu o kadar bıktırmıştı ki egzoz kokusu bile güzel geliyordu kıza. Bütün penceleri açmış ve cızırtılı çalışan radyodaki müziği son sese vermişti. Önce Gangnam sokaklarında bir tür atmış daha sonra gitmeyi özlediği okuluna bir uğramıştı. Sahi ya burayı ne kadar sevdiyse şimdi o kadar nefret ediyordu. Kampüsün kapısının hemen yanında teklif etmişti genç kıza.
"Senden çok hoşlanıyorum, benimle çıkar mısın?"
Jennie sevinmişti o gün. Çünkü itirafı arasında seni asla bırakmayacağım lafı vardı. Klişe diye düşündü Jennie.
O kadar iğrenmişti ki klişelerden oturup kusmak bile işe yaramazdı. Şimdi olsaydı suratına bir yumruk atardım diye düşündü genç kız. Sahi adam yeni sevgili yapmıştı ama Jennie'nin bunu öğrenmesine gerek yoktu.
Bacakları ve kolları titremeye başladığında arabaya oturdu ve anahtarı çevirdi. Son sürat ana yolda ilerlerken rastgele bir ara sokağa girdi genç kız. Ama yan koltukta beliren figür onu korkutmuş, sinirlendirmiş ve iğrenmişti. Jennie sinir ile neden burada olduğunu haykırmıştı. Arada ondan nefret ettiğini, kendisini neden bıraktığını soran sözler vardı. Ancak figür cevap vermiyordu. Sonuçta o genç kızın bir hayal ürünü idi. Ancak Jennie bunu bilmiyordu.
Onun için gerçekti.
Kız yanındaki boşluğa durmadan bağırırken çıkmaz sokağa girdiğini fark etmemiş ve o kısacık sürede duvara girmişti.
Eski araba benzin kaçağı ile birlikte patlamıştı. Patlama ve çarpma sesine uyanan insanlar itfaiyeyi ve ambulansı aramıştı ama artık çok geçti.
Araba söndürülünce sürücü koltuğundan yanmış bir beden çıkarıldı. Mahvolmuştu.
Genç kızın cesedi siyah torbalardan birine yerleştirilmiş ve ambulansa yüklenmişti.
Bu kadar basitti insan hayatı işte.
Hayak kırıklığını yaşamış ve onu sona götürmüştü. Kendi dikkatsizliği olabilirdide olmayabilirdide. Ancak ne önemi vardı, ölmüştü. Kızın aranacak bir ailesi yoktu. Sadece kayıtlarda kişisel doktoru vardı. Cenazeye Doktor katılmıştı.
Üzgündü ağlıyordu ama ağlaması vicdan azabından başka hiç birşey değildi. Üzüntüden olsa vicdanda olsa ikiside birbirinden beterdi.
O gece sabaha karşı bir intihar gerçekleşti.
Şizofreni hastası Kim Jennie aşkından ve sevgisinden hasta olmuştu. Siz buna intihar diyin.
Ben anlatıcı olarak buna cinayet diyeceğim.