𝟶𝟻 - 𝑓𝑎𝑡ℎ𝑒𝑟.

795 83 29
                                    

─── · 。゚☆: *

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

─── · 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───

dün senin başarısız maske çıkarma girişimine rağmen bugün oikawa sana karşı soğuk davranmadı. evine gidip düşündüğünde senin kötü bir amacın olmadığına kanaat getirmişti. sen sadece onun iyiliğini istemiştin.

o, kendine kızıp senin haklı olduğunu düşündü. yine de elinden bir şey gelmezdi. zayıflıklarını göstermekten nefret ediyordu. dün eline tutuşturduğun kalın maskeyi yüzüne taktı ve her zamanki gibi en iyiyi oynamaya devam etti, içten içe kendini hiçbir zaman en iyi gibi hissetmeyerek.

sen ise kendini yaşanılanlardan sonra çok kötü hissetmiştin. amacın kötü değildi fakat sana göre amacına ulaşamadıkça da bunun bir önemi yoktu.

eve gittiğinde sürekli oikawa'ya karşı bir adım daha atman gerektiğini düşünüp durmuştun. sadece bir adım. belki herhangi bir şey söylesen, herhangi bir harekette bulunsan aranızdaki ince duvarı kıracaktın. ama yapmadın. yapamadın. ince duvarı kıramadın ve o duvar gözünde gittikçe büyüdü.

kafandaki düşüncelerden kurtulmak amacıyla biraz olsun derse odaklanmayı denedin. zaten onca insan arasında gidip ben mi oikawa'nın duvarlarını kıracaktım? ben bu zamana kadar hiçbir şeyi doğru düzgün beceremedim, bunu da becerememiş olmam şaşırtıcı değil.

"ah oikawa-kun bugün de harika gözüküyorsun."

"oikawa-kun geçen maçta çok iyiydin!"

midenden boğazına doğru yükselen ateşi umursamamaya çalışarak oikawa'nın yanındaki kızlara göz gezdirdin. hiçbiri gerçekte olanların farkında değildi. hepsi oikawa'nın dışarıdaki insanlar için çizdiği profilden hoşlanmış, içini görmeye bile çalışmıyorlardı.

bulunduğun yerde sıkıntıyla iç çektin ve yaslandığın ağaçtan ayrılarak çıkış kapısına yürüdün. içinde bulunduğun durumu düşünürken bir yandan da aklın bugün girdiğiniz testteydi.

çok gerekliymişçesine hocan bir anda size test yapmaya karar vermiş ve itiraz kabul etmemişti. en azından ders matematik olmadığı için sevinmiştin. oikawa seni o kadar çalıştırdıktan sonra bir de testten düşük alsan kendini çok mahcup hissederdin. tabii kötü not aldığın dersin matematik olmaması berbat bir not aldığın gerçeğini değiştirmiyordu.

dün yaşanılanlardan sonra bir de başına bu çıkmıştı. öğretmenin son zamanlardaki başarısızlığını tüm sınıfın içinde seni azarlayarak yüzüne vurmuş, bu durumu annene ileteceğini söylemişti.

haber sen eve varmadan annenin kulağına gitmiş olmalıydı. zaten senden nefret eden kadın, kim bilir şimdi sana ne yapardı?

kötü duygulardan kaçmak için kendini attığın sokakların bile seni boğduğunu, daralttığını hissediyordun. artık kaçacak hiçbir yerin yoktu. ne oikawa'n ne de sokakların yoktu. kapana kısılmıştın.

cebindeki anahtarları yavaşça çıkardın ve ses çıkarmamalarını umarak kapı kilidine yerleştirdin. tam anahtarı sağa doğru çevirecekken annen kapıyı hızlıca açıp öne doğru sendelemene sebep oldu.

küçümseyici bakışlarının altında ezildiğini hissettin. sertçe "geç." dedi çenesiyle içeriyi gösterirken.

aynı yavaşlıkla içeriye girdin ve bağırarak seni azarlamasını bekledin. fakat annen beklentilerinin dışında bir şey yaptı, sakince koltuğa oturup cebindeki sigara paketini çıkardı. senin yanındaki masayı işaret etti. masaya baktığında üzerindeki çakmağı istediğini anladın. masaya yürüyüp çakmağı aldın. yakalayabileceği bir hızda ona attın. havada yakalayarak paketten çıkardığı sigarasının ucunu alevlendirdi.

tüm bunlar birkaç saniye içinde gerçekleşmesine rağmen sana saatlerce sürmüş gibi geldi. onun sessizliği, gürültüsünden daha ürkütücüydü.

sen annenin yüzüne tedirginlikle bakarken sonunda konuşmaya başladı, "şaşırmadım." dedi. "baban da başarısızın tekiydi. tam da onun kızından beklenecek notu almışsın." kafasını sana çevirdi. gözlerindeki tiksinti midenin kasılmasına sebep oldu. "keşke o gece babanla birlikte aynı arabada olsaydın, hayal kırıklığından başka bir şey değilsin."

gözlerini senden çekip ayağa kalktı. "ne yaparsan yap umurumda değil. her şeyin o adama o kadar çok benziyor ki sana bakmak bile midemi bulandırıyor." sandalyenin arkasına astığı ceketini alıp kapıya yöneldi. o, çıkmadan önce duyduğun tek şey "on sekizine gelince de defolup gidersin bu evden." oldu.

onun gidişiyle seni zar zor tutan bacakların yerle buluştu. zemine çarpan dizkapaklarının acısını umursamayarak çantanı omzundan indirip ağlamaya başladın.

böyle bir hayatı istememiştin.

böyle bir hayatı hak etmemiştin.

babana benzemek senin suçun değildi. onun gibi olamamak için elinden geleni yapmıştın, yine de annen sana katlanamıyordu.

hıçkırıkların arasında zorlukla nefes alırken tırnaklarını derine geçirdin. ona benzeyen bedenini kesip atmak istedin, ona benzeyen davranışlarından dolayı nefesini kesmek istedin.

sen ona benzememek için başkalarına benzemek istedin.

olmadı.

olmadığı için sen de baban gibi ölmek istedin.

─── · 。゚☆: *.☽ .* :☆゚. ───

 ───

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝙛𝙖𝙡𝙡𝙞𝙣𝙜. | oikawaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin