İyi okumalar.
___
1. Bölüm
___
"Gerçekler başından beri bizlerledir ve başından beri bizlere hayatı zindan etmek isterler." Diyerek kendi kalemimden olan yazıyı okumayı bitirdim. Öğretmen masasına sırtını yaslayan hoca tebessüm ederek ellerini iki yana açtı ve konuşmaya başladı.
"Teşekkürler..." ellerini çırptı adımı söylemem için. "Akşın..." Gülümsedi. "Teşekkürler Akşın. Yazın gayet güzeldi ve seni 2. Tura taşıyabilecek bir yazı. Fakat anlamadığım şey neden gerçekler bize hayatı zindan eder?" Bu soruyu beklediğim için sakince gülümsedim ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.
"Öncelikle yazımı beğendiğiniz için çok teşekkür ederim hocam. İnsanlar hayalperest'dir. Gerçeklerle pek bir işi olmaz. Fakat gerçekler sandıkları kadar hayal değildir asla. Gerçektir, adı üstünde gerçek..." Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Dünya'da o kadar serbest ve kafamıza göre yaşıyoruz ki tanımadığımız insanlar üzerinizde konuşacak, karışacak hakkı kendilerinde görüyorlar. Yargılıyorlar. Anlamadıkları bir şey var ki o da kendilerinin zavallı oldukları. İşte bu bir gerçek. Emin olun ki kimse karakterini zavallı durumuna düşürmek istemez. Gerçekler acıdır, gerçekler hayatı bize zindan eder derken bundan bahsediyorum. Gerçekler bizi, düşündüğümüz gibi yaşatmaz."
Sözümü bitirdiğimde sırtını masadan çeken hocanın gözlerine baktım. Parlıyordu. Sanırım cidden beğenmişti. Yavaşça sınıfta gözlerimi gezdirdim. Bazı kişiler sözlerimden etkilenmiş olacaklar ki hayranlıkla bana bakıyorlardı. Bazı kişiler sözlerime gülmüştü. Komiklerdi. Bazılarının ise pekte umrunda olmadıklarını söyleyebilirim.
"Gayet güzel Akşın, gayet güzel. Tenefüste müdür yardımcısının odasına gidip 2. Tura girdiğine dair bir belge al. Yerine oturabilirsin." Gülümsedim. Ne yalan söyleyeyim şu an kendimle gurur duyuyordum. Tam sırama oturdum ki kalın, erkeksi bir ses konuşmaya başladı.
"Yanılıyorsun Akşın. Gerçekler bize hayatı zindan etmez, bir şeylerin farkına varmamızı sağlar." Çatık kaşlarla
Sesin geldiği yöne doğru döndüm."İsmin?" Dedi hoca.
"Giray."
"Bir şeylerin farkına varmamızı sağlayan şey gerçekler değil beynimizdir." Diye atıldım söze.
"Eğer gerçekleri öğrenmezsek nasıl başımıza kötü bir şey geleceğini anlayabiliriz? Gerçekler başlangıçtır, iyi olandır. Beynimiz devam ettirir, daha iyi olandır. Kalbimiz sabote eder, en kötü olandır."
Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki zil çaldı.
"Akşın ve Giray, ikiniz de müdür yardımcısının odasından belge alın. Bir sonraki derste görüşürüz arkadaşlar."
Ellerimi kalkmak için sıradan destek alırken kaşlarım hâlâ çatıktı. Kapıya doğru yürürken yanıma geldi ve kulaklarıma fısıldamaya başladı.
"Kaşlarını çatma alnın kırışır." Kapıdan çıkarken bana döndü ve gülümseyerek göz kırpıp önüne döndü, yürümeye devam etti.
Sakin olmam gerektiğini kendime söylerken adımlarım yavaştı.
"Sakin ol, sakin ol, saki- SAKİN OL!" Diye bağırdım koşarken bana çarpan alt sınıftaki çocuğa.
"Afedersin!" Diye bağırıp koşmaya devam etti.
Boynumu sağa ve sola yatırarak çıtlattım. Müdür yardımcısının odası bir üst kattaydı. Adımlarımı merdivenlere doğru sürüklerken halamı merdivenden inerken gördüm.
"Hala?" Fısıldamaya başladı.
"Kontrol edebiliyorsun değil mi?"
"Hala şu an bunu burda konuşamayız. Ayrıca neden geldin?"
"Seni bugün erken alacağım. Nedenini evde açıklarım." Kafamı salladım.
"Tamam, müdürün odasından bir şey almam lazım. Belge, 2. Tura girmem için." Halam gülümseyerek kolumu sıvazladı.
"Aferin güzelim." Gülümsedim ve merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladım.
Müdürün odasına geldiğimde kapıyı tıktıkladım.
"Gel." Sağ elimle kapının kolunu yavaşça açtım ve adımımı içeriye attım. Gördüğüm mavi gözlerle yüzüm düştü.
"Gel kızım."
"Merhaba hocam..."
"Gerçeklik ile alakalı olan kurguyu birlikte yazacaksınız. Eminim ki finale kadar gelip yarışmada 1. Oluruz."
"Hocam birlikte çalışamayız. Fikirlerimiz aynı değil ve aramızda kavga çıkabilir."
"Hayır Akşın. Aksine 2 farklı kişinin ayrı düşüncelerde bulunması yazımızı güçlendirecektir. Ve bu şekilde İstanbul'un en iyi hikaye ödülü bize gelecek."
Yanımdaki bedene kafamı çevirdim. Bana bakarak gülümsüyordu.
Uzun boylu, mavi gözlü, hafif buğday tenli,
Siyah, düz saçlı, hafif dolgun dudaklı, düzgün bir buruna sahipti. Cidden yakışıklıydı. Uzaktan bile böyleyse yakın halini düşünemiyordum.Müdür yardımcısının yapmacık öksürük sesiyle irkildim.
"Çıkabilirsiniz." Elindeki belgeyi aldım. Siktir, rezil olmuştum...
Koşar adım kapıdan çıkarken güldüğüne emindim. Merdivenlerden o kadar hızlı iniyordum ki bir an düşeceğimi bile düşündüm. Okulun çıkışına geldim ve kapıdan çıkıp halamın arabasını aradım gözümle. Siyah Porsche'yi görünce koşar adım yanına gittim ve ön koltuk kapısını açarak oturdum.
"Hoşgeldin tatlım."
"Hoşbuldum hala." Tam kemerini bağlarken bir boşluk olduğunu düşündüm.
Hayır yaa!
Çantamı unutmuştum.
"Hala ben çantamı unutmuşum. Bekle hemen alıp geliyorum." Kafasını salladığı an arabadan indim. Kapıyı kapattım ve koşarak girişe girdim. Herkes yemekhanedeydi. Sınıfıma girdim ve sıranın üzerinde ki eşyaları toplayarak çantamın içine yerleştirdim. Çantamın fermuarını kapatıp sırtıma taktım. Kapıya doğru ilerleyip çıkışa doğru gidecektim ki birisinin beni belimden yakalayıp sıraya yatırmasıyla planım altüst olmuştu. Gördüğüm mavi gözlerle ela gözlerimi kocaman açtım.
"Gerçekler hayatımızı zindan edermiş miş. Sana bir gerçek açıklayayım mı güzelim. Senin büyülü olman. Ateşin, enerjinin ve daha birçok şeyin içinde dolaşması."
Dediği şeylerle şaşırdım. Bunu nereden biliyordu? İçimdekileri nereden biliyordu? Bunları nasıl öğrenmişti?
"Sen, nasıl?" Kocaman gülümsedi.
"Belki de aynıyızdır." Üzerimdeki ağırlık gittiğinde sıradan yavaşça kalktım. Kapıdan çıkan sırtını izlerken zaman durmuştu sanki.
Belki de aynıyızdır...
Biz aynı mıyızdır?
Belki de aynıyızdır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNKAR
Fantasy"İçimdeki ateşin var olmasından nefret ediyorum çünkü onu kontrol edemiyorum. Korkuyorum, dünyayı yok eder diye. Korkuyorum, insanları yok eder diye. Korkuyorum, beni yok eder diye. Onu kontrol etmem gerekiyor. Ateşi, ateşimi..." Dünyada kalbimizin...