"Deniz, şuradakileri de getir."
Teyzemin eliyle işaret ettiği yere göz devirerek ve ayaklarımı yere vura vura gittiğimde artık çok sıkıldığımı belli ettiğimi düşünüyordum.
Sabahın altısında uyandırılmış ve o saatten bu yana hâlâ verdiği görevleri yapmaya çalışıyordum. Şu anki görevim ise çiflikteki kafede garsonluk yapıp boşları getirmekti. Aslında bahçe işleri veya hayvanlardan çok böylesi daha rahattı.
Elimdeki tepsiyle boşları alıp geri döndüm. Teyzem elimden tepsiyi aldı ve duvardaki saate baktı, ardından bana döndü. "Öğle arası vakti geldi, dinlenebilirsin ama bir saat sonra yine burada ol."
"Tamamdır ama şunu iki saat yapsak olmaz mı?"
Bir umut şansımı denediğimde kollarını göğsünde topladı ve gözlerini kıstı. "Senin ne farkın var? Unutma sen çalışma saatleri içinde benim yeğenim değil çalışanımsın ve ona göre davranman gerekiyor. Hadi şimdi o bir saatlik aradan da olmak istemiyorsan bir an önce git bence."
Ağzıma hayali bir fermuar çekip hızla dışarı çıktığımda derin bir nefes verip yüzümü buruşturarak kocaman çiflikteki sıralı bir şekilde yan yana dizilmiş olan odalardan benim olana ilerledim.
Burası bir tatil köyüydü. Uzun yol yolcuları veya doğayla biraz vakit geçirmek isteyenler buraya uğruyor, dilerseler de birkaç gün kalıyorlardı. Bu yüzden çok sayıda oda vardı. Burada bütün sebze ve meyveleri eniştem ve teyzem yetiştiriyor ve baktıkları hayvanlardan doğal süt elde ediyorlardı. Hoş bir yerdi ama çalışmak için değil.
Odamın kapısından içeri girip kendimi yatağa attığımda bir saatte olsa dinlenebileceğim için mutluydum. Bugün sabahtan beri farklı işlerle meşgul olsam da aklım hâlâ dün gecedeydi. Ne demeye çalıştığını pek anlamamıştım ama tuhaf birine benziyordu. Sadece bir müşteri mi yoksa çalışanlardan biri miydi merak ediyordum. Acaba tekrar karşılarır mıydık?
Biraz daha oyalandıktan sonra işime geri dönmüş ve akşam altı olana kadar da kafedeki işlerimi bitirmiştim. Teyzem yanıma geldi ve omzumu sıvazladı. "Aferin bugün iyi iş çıkardın. Hadi git şimdi biraz dinlen, ben seni akşam yemeğine çağırırım."
Kafamı salladım ve yorgun adımlarımı tekrar odama yönlendirdim. Yatağıma uzanıp elime telefonumu aldığımda internetin çekmediğini daha yeni fark ediyordum.
Hadi ama daha kötüsü olamazdı.
Hızla doğruldum. Yüzüm elinden oyuncağı alınmış bebek gibi ağlamaklı bir ifadeye bürünürken içimden yanlış gördüğüme dair kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Ben bu kadar ayı internetsiz geçiremezdim. Bir kere bünyem buna alışık değildi. Yanlış görmediğime ikna olduğumda yüzümü daha çok buruşturup geri yatağa uzandım ve telefonu yüzümün üzerine koydum. Kesinlikle sabrım sınanıyordu. Eğer ben üç ay sonra bu çiftlikten akıl hastası olarak çıkmazsam arabamın tekerleğini falan öpecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Gece
Short Storyİlk tanıştığımız gece tatlı bir geceydi. Hafif serindi, yine de etrafta hoş bir hava hakimdi. Biz o gecedeki gemilerdik. Karanlık sularda dolanırken gördük ve selam verdik birbirimize, bir daha karşılaşmamak üzere limanlarımıza geri döndük. Ve son k...