III

157 60 64
                                    

Gözlerimi açık tutmaya çalışırken bir yandan da teyzemin elime tutuşturduğu tulumu giymeye çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimi açık tutmaya çalışırken bir yandan da teyzemin elime tutuşturduğu tulumu giymeye çalışıyordum. Şu an saat sabahın altısıydı ve teyzemin söylediğine göre bugün hayvanlarla ilgilenecektim. Ne kadar gitmemekte ısrar etsem de annemle babamı aramakla tehtid etmiş ve beni buna mecbur bırakmıştı.

Köpekler ve kediler gibi evcil hayvanlara bayılırdım hatta sahip bile edinmiştim ama daha önce hiçbir inekle ilgilenmemiştim. Açıkçası büyük hayvanlardan korkuyordum.

Ayağıma botlarımı da geçirip dışarı çıktım ve gözlerimi ovuşturarak ileride beni bekleyen teyzemin yanına adımladım. Okulum bile bu saatte başlamıyordu. Gerçekten bu kadar erken olmasına gerek var mıydı? Benim uykulu halime karşın o gayet enerjik görünüyordu ve gülerek bana bakıyordu. "Bakıyorum da hâlâ uyanamamış gibisin."

Tulumumun cebine koyduğum tokamı çıkarıp saçımı at kuyruğu olacak şekilde topladım. "Neden acaba?"

"Zamanla alışırsın."

Önden ilerlemeye başladığında arkasından botlarımı sürte sürte onu takip ettim. "Alışmayacağım. Asla alışmayacağım."

Ahırın önüne geldiğimizde teyzemin kapıyı açmasıyla suratıma çarpan pis kokudan kusmamak için zor tuttum kendimi. Elimle burnumu kapatırken eş zamanlı olarak da bir iki adım geri kaydım.

Gerçekten iğrenç bir kokuyordu.

Teyzem bana göz devirip kolumdan tuttu ve arkasından içeriye doğru sürüklemeye başladı. Geriye doğru kaçmaya çalışsam da o kadar sıkı tutuyordu ki bu pek de mümkün olmuyordu. Gözlerimi sımsıkı yummuş ve burnumu kapatmıştım. Şu an resmen bir ahırdaydım ve bu sandığımdan daha kötüydü.

"Bulut!"

Teyzemin sesiyle gözlerimi açtım ve ona baktım. Elini kaldırmış dümdüz önüne bakıyordu. Kime baktığını görmek için baktığı tarafa döndüğümde ineklerin arasında yuvarlak şapka takmış ve benim gibi tulum giyinmiş birine seslendiğini anlamam uzun sürmedi. O da kafasını bize çevirdi ve teyzeme bakıp kocaman gülümsedi. Ardından yanımıza doğru gelmeye başladı. Sabahın bir körü olduğu için yüzünü net görememiştim ama yanıma yaklaştıkça aynı zamanda yüzü de netleşiyordu ve ben gördüğüm sima karşısında şaşkınlıktan küçük dilimi falan yutacaktım.

Bu o köprüdeki çocuktu.

Dün onunla o köprüde tekrar karşılaşmıştık ve beni kibar bir dille tekrar kovmuştu. Bir anlığına nazik biri olduğunu düşünsem de sonucunda hiç bu kadar kaba biri olduğunu tahmin edememiştim.

"Gel Bulut, bak sana bahsettiğim yeğenim Deniz. Sana hayvanlar ve bahçe konusunda yardımcı olacak."

Bana baktı ve gülümseyerek elini uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum."

Uzattığı elini tuttum. "Ben olmadım."

Eğer o nazik olmayacaksa ben de olmayacaktım. Şu an resmen teyzem yanımda diye rol yapıyordu aksi halde düne göre bu kadar kibar olması normal değildi. Teyzem boşta kalan elimi cimciklediğinde ağzımdan küçük bir inilti kopmuş ve iki elimi de hızla çekmiştim.

"Artık Bulut'a yardım edeceksin. Sakın tembellik yapma ya da işten kaçmaya kalkışma. Bulut bana her şeyi rapor edecek ona göre."

Lütfen biri şimdi çıksın ve tüm bunların bir kamera şakası falan olduğunu söylesin. Şu an tek ihtiyacım olan buydu.

"Teyze bak söz bir daha hiç şikayet etmez hatta öğle arasını bile kullanmadan full kafede çalışırım, yeter ki şu ahırdan çıkalım."

Teyzem beni gram takmamış, arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı. "Seni duymuyorum Deniz." dedikten sonra dışarı çıktı ve kapıyı kapatarak gözden kayboldu.

"Sono doymoyorom Donoz. Gıcık kadın." Arkasından dil çıkardım.

"Her şeyi rapor ettiğimi biliyorsun değil mi? Az önceki hareketin de dahil buna." Ellerini göğsünde toplamış bilmiş bir ifadeyle bana bakarken ona da dil çıkardım ve ineklere doğru döndüm. Sahi ben şu an ahırdaydım.

Yüzümü buruştururken Bulut sırıtarak başını iki yana sallamış ve arkamda olduğunu yeni fark ettiğim kovayı elime tutuşturarak eliyle onu takip etmemi söylemişti. O önden giderken ben henüz bir iki adım atmıştım ki olduğum yerde çivilendim. Çünkü inekler arkaları dönük bir şekilde iki taraftan da sıraya dizilmişti ve ben onların tam arasındaki boşluktaydım. Ben azıcık kendimi tanıyorsam buradan hayatta geçemezdim.

Bulut bir ineğin önünde durup bana bakmak için kafasını kaldırdığında daha bir adım dahi ilerlememiş beni görünce dudaklarını birbirine bastırdı ve birkaç adımda yanıma geldi.

"Çok mu komik?" Omuzlarımı silkerek ona yönlendirdiğim soruya o da omuz silkti ve gülümsedi. İtiraf etmek gerekirse gülmek ona çok yakışıyordu.

"Eğer korkuyorsan sen önden ilerle ben arkandan gelirim." Cevap vermeden yavaş adımlarla önden ilerlemeye başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum ama yine de geriliyordum. Hemen sağ tarafımdaki ineklerden biri hareket edince istemsizce arkaya doğru gerilemiş ve Bulut'un göğsüne çarpmıştım. Ağzım şaşkınlıkla açılırken hızla doğruldum ve neredeyse koşarak az önceki durduğu ineğin önünde durdum.

"İlk kısmı hallettiğimize göre şimdi asıl kısma geçelim." Ne ara yanıma geldiğini anlamadan ona baktığımda yere doğru çömeldi. Hiç istemeyerek ben de çömeldim ve kovayı bıraktım. Şu an bir sürü hayvanın arasında acayip geriliyordum.

Bulut, ellerini hayvanın memesine götürüp aşağı doğru çekince kovaya doğru beyaz bir sıvı akmıştı. Neredeyse kovanın yarısı dolana kadar bu işlemi gerçekleştirdi. Ardından ayağa kalktı ve duvarda asılı olan normal boyutlardan daha büyük olan hayvan biberonunu eline aldı. Kovadaki sütü içine boşaltırken onu izliyordum.

"Bugün sadece şuradaki minik danaları besleyeceksin. Sana daha sonra süt sağmayı göstereceğim." Biberonun kapağını kapattı ve bana doğru uzattı. Aynı zamanda diğer eliyle büyük ineklerden ayrı bir alana alınmış minik danaları gösterdi. Gördüğüm görüntü karşısında yüzümü anında kocaman bir gülümseme kaplarken hızlıca yanlarına vardım. Az önceki korkumun aksine şu an gram korkmuyordum.

Kocaman gözleriyle o kadar tatlılardı ki insan gülümsemeden edemiyordu. Bulut elinde bir biberonla yanıma geldi ve danalardan birine uzattı. Dana iştahla sütü emerken ben de onun gibi uzattım ve sütü içirdim. Arada salyaları botlarıma damlasa da hiç sorun etmiyordum şu an. Elimdeki biberonu yutarmışçasına iştahla emerken aşırı tatlı görünüyordu.

Biberondaki süt bittiğinde Bulut geri çekildi ve önden ilerlemeye başladı. Ben de arkasından onu takip ederken son kez arkamı dönüp beslediğim minik danaya el salladım ama tekrar önüme döndüğümde dibine kadar girdiğim ineği fark edemediğimden salladığı kuyruğunun direkt yüzüme çarpmasına engel olamamıştım. Çarpmanın etkisiyle yere düşerken Bulut'un kahkahasını duyabiliyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 03, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tatlı GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin