"Ah, bana bir daha bu kadar acıklı kitaplar önerme Sehun!"
Jongin somurtarak girmişti dükkana. Elindeki kitabı yavaşça kasaya koydu, dirseklerini kasaya yerleştirdi.
"Niye bu kitaplardaki çiftlerin hiçbiri kavuşamıyor," dedi hafif kaşlarını çatarak. Yüzünde hafif öfkeli ve kırgın bir ifade vardı fakat hala çok sevimliydi. Zaten bu halleri tam aşık olunasıydı.
Gerçi Jongin zaten tamamıyla aşık olunasıydı.
Ben de gazetemi bir kenara koyup Jongin'i izlemeyi bıraktım ve "Çünkü asıl gerçek çiftler kavuşamaz Jongin," dedim kendimi değil tecrübemi konuşturarak. Okuduğum hiçbir aşk kitabında çiftler kavuşmazdı.
Jongin kaşlarını daha çok çatıp kollarını önünde kovuşturdu.
"Çok saçma! O kadar 'gerçek' çiftlerse aptallık etmeyip bir araya gelsinler madem."
Kafamı iki yöne sallayıp gazetemi tekrar elime aldım. "Sen sadece fazla iyisin Jongin."
"Hayır!"
Jongin nedenini bilmediğim bir şekilde kızarmıştı. "Sırf kavuşan çift görmek için bile yazar olurum!"
"Ol o zaman," dedim artık tamamen gazeteme dönmüşüm gibi yaptım ama bu sadece Jongin'i daha da deli etmek içindi. Hala göz ucuyla onu izliyordum. Şapkasını bir eline almış, sinirden onu sıkıyordu. Kısık sesle çığlık atıyor, kavuşamayan aşıkların olduğu tüm kitapları ben yazmışım gibi bana bağırıyordu.
Ona göre ben, onun verdiği bu tepkiyi çok saçma bulan öküzün tekiydim şu an. Ama aslında öyle değildim. Sırf o öyle görsün diye öyleymişim gibi davranıyordum.
Aslında o çiftler yüzünden hayatım mahvolmuştu. Onlar için ağlıyordum. O gerçek bile olmayan insanların hüznü beni zehirliyordu.
Jongin biraz daha sinirini benden çıkardıktan sonra işine koyulmak için rafların arasına daldı. Arka raflara ilerledikten sonra oraları kurcalama sesleri gelmeye başladı. Sanırım doğru dürüst bir aşk kitabı arıyordu.
Fakat bu boşunaydı çünkü öyle bir şey yoktu. Bu dükkanda düzgün bir aşk kitabı bulamazdınız. Hepsinin sonu bok gibiydi ve hiçbiri sizi ağlatmadan bırakmazdı.
Jongin'in kitap arayış sesi, pardon; çaresizliğin sesi bitmeyince merak edip yanına gittim. Ben yanına gidince bana karşıdaki kapıyı gösterdi. "O odada ne var Sehun? Orayı neden hiç açmıyoruz?"
"Orası benim evim," dedim gözlerimi gururla kırpıştırarak. Jongin ağzını açarak kapıya uzun uzun baktı. Sonra tekrar bana baktı ve ilk kez böyle anlamsız bir şey için gururlu duruşumun tuhaflığını izledi.
"İlk kez bir şey için bu kadar gururlanıyorsun," deyince bakışlarım yarım saniyede şaşkınlığa çevrildi. Acaba kafama mı girmişti?
"Ha şey, evim sonuçta. Elbette içinde barınıp beslendiğim yere gururla bakacağım!" dedim yine gözlerimi aynı bakışlar çevrelemişti. Jongin sanki söylediğim bu cümleyi not alıyormuşçasına gözlerini kırptı. Ben ona bir şeyler öğrettiğim zaman da hep böyle bakıyordu.
Bu bakışını seviyordum.
"İstersen evime bir bakabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben hancı, sen yolcu iken -sekai
Fanfictionsehun, jongin'in hayalinde olmak istediği kişiden bile mükemmeldi. hikaye, fransız ihtilali'nden sonraki dönemlerde geçiyor. smut ve cinsel yakınlaşmalar var. tüm hakları sehun'un üzerinde feci güzel duran kıyafetlerde saklıdır.