miso çorbasını severim ama yiyemem, sehun'a bayılırım ama onu asla anlayamam

49 5 28
                                    

O gün eve gittiğimde ilk kez elimde zar zor alabildiğim yiyecekler yerine bir sürü kitap vardı.

"İlk bunu okumalıyım."

Bu sanırım bir bilim kurgu kitabıydı. Kapağı çok hoş duruyordu ama acaba içi nasıldı?

Sonra aklıma kitabı yarına dek bitirmem gerektiği geldi... Bu gerçek gözümü o kadar korkutmuştu ki kitabın kalınlığı ona baktıkça büyüyormuş gibiydi.

Yarına dek... Zaman su gibi akıyordu. Eve geldiğim an köşeme geçip bu kitabı elime almıştım. Normalde böyle bir kitaba ulaşmam bile çok zordu. Param olduğu an hayatta kalmak için kullanırdım onu.

Tabi ya. Bunun değişmesi gerekti. Artık param olduğunda sevdiğim şeyleri de alabilmeliydim.

Sehun'a güvenmeliydim. O bana kitabı zorla okutuyorsa bir bildiği vardır.

Peki ya benimle oynuyorsa? Sadece eğlenmek için, beni gecelere dek uyumayayım da kitap okuyayım diye mi işe aldı cidden?

Neyse. Oynuyor ya da oynamıyor, şu an yapabileceğimin en iyisi ona güvenmek.

Peki beni raflara sıkıştırması... Olamaz!

Aklıma yine o an geldiği için utançtan kitabı yüzüme bastırdım. Sanki bunu yapmak bana o anı unutturacaktı da.

Ama sonra kitabı merak ettiğim için kafanı tekrar kitaba gömdüm ve kafamı boşalttım.

6.30.

Saat altı buçuğa dek kitap okudum. Beğendiğim kısımları iki kez okuduğumu falan düşünmeyin, bildiğiniz altı buçuğa dek kitabın her sayfasını okudum.

Tanrım... Boynum tutulmuştu. Saat dokuzda işe gitsem? Evet evet öyle yapmalıydım. Sehun bir saat belirtmemişti.

"Saat en geç sekizde burada ol."

Hassiktir! Doğru ya, en geç sekizde orada olmalıydım! En geç sekiz dediyse, saat yedide orada olsam yeterdi.

Evet hiç uyumadım ve hemen hazırlanıp yola koyuldum. Baharatçıların dükkanlarını açma sesi, kedilerin gerinmesi, çocukların annelerinin elinden tutup okulun yolunda olması ve zorla okula kaldırılmasının yüzlerine oturttuğu sinirli bakış. Sabah bu demekmiş meğersem.

Saat on bire dek uyuduğum için bunları ilk kez fark ediyordum.

Kitapçının önüne geldiğimde Sehun, beni dükkan kapısının cam çerçevesinin önünde görünce gülümsedi. Ben de ona gülümseyip el salladım.

Sehun kitapçıyı saat yedi buçukta açtığı için burası henüz kilitliydi. Kapıyı açtı ve eliyle beni dükkana buyur eder gibi yaptı.

"Hoşgeldiniz, Madam Patch!"

Aman tanrım, bu okuduğum kitaba bir göndermeydi. Güne bildiğim bir şeyi duyarak başlamam için uyumamalıymışım demek ki.

Gülümseyip "Hoşbuldum, Bay..." şu an ona Bay Teneke demeliydim ama Sehun'a böyle söyleyemezdim. "Teneke," fısıldayarak söylemiştim resmen.

ben hancı, sen yolcu iken -sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin