ONYAZ- 8| ZOR SEÇİM

5.3K 104 36
                                    


Burnuma ilişen kokuyla, elimdeki küçük el çantasını masanın üzerine bıraktım ve parmaklarımın üzerinde salondan mutfağa doğru adımladım.

Genellikle beyaz ve grinin hakim olduğu mutfakta, tezgahın karşısında beklediğim bedeni gördüm.

Uzun boyuyla mutfakta tek dikkatimi çeken mıknatıs gibiydi. Üzerinde siyah, gövdesini saran bir tişört vardı ve onun altına rahat bir gri  eşofman giyinmişti. Muhtemelen setten gelmişti ve kendini mutfağa atmıştı. Genelde stresli olduğunda yapmayı en sevdiği şeydi mutfakta zaman geçirmek.

Salata tahtasında bir şeyler doğradığı için kafasını öne eğdiğinden, saçlarından birkaç tutam aşağıya doğru sarkıyordu. Parmaklarım yumuşak saç tellerine dokunup onları arkaya yatırmak isteği ile çırpındı. Onun her şeyini çok beğeniyordum, tabii bunu ona açık açık söyleyemezdim yoksa kabarık olan egosunu paraşütle bile indiremezdim. Lakin onun her hareketini, her zerresini izleyebilirdim sıkılmadan.

"Daha ne kadar beni oradan izleyeceksin?" Homurdanması beni düşüncelerimden
kopartırken gözlerim yeniden ona kaydı. Kafasını kaldırıp bana bakmadan, meşgul olduğu işi devam ettirdi.

Sesindeki tondan stresli olduğu kanıtlandı ve parmak uçlarımı sıcak fayanslara değdirerek yanına gittim. Tam arkasında durunca, bedenini arkadan izledim ve uzun olmayan  boyumla onun boyuna yetişemiyordum. Benden daha uzun olması beni sevindiriyordu aslında. Onun yanında kendimi güvende hissediyordum.

Ayak parmaklarımın üzerine yükselip, dudaklarımı tişörtünün açıkta bıraktığı boynuna değdirdim iki saniyeliğine. Teni sıcak dokunuşumla ürperdi ve ben stresli olduğunu daha iyi anladım.

"Streslisin", diye yavaşça mırıldandım ve ellerimi beline sararak, göğüs bölgesinde gezindirdim. Yanağımı da sert sırtına yasladığımda rahatlamaya çalıştım.

Derin bir nefes aldı ama benim fısıltıma cevap vermedi. Sarıldığım beden kollarımın arasında daha çok kasıldı ve ben ortamı birazcık yumuşatmak için "Akşam yemeği için menüde ne var?" diye sordum. Sesim her ne kadar ince bir fısıltı gibi duyulmuş olsa da duyduğundan emindim.

Gözlerimi kapattım ve cevap vermesini bekledim. O bana sarılınca kendimi her zaman güvende hissederdim. Kış gününde kanadı kırılmış bir kuşu kucaklayan bir aslan gibiydi. Bir hareketi beni parçalayabilecekken, küçük dokunuşu buz tutmuş içimi ısıtabilirdi.

Acaba ben ona sarılırken o nasıl hissediyordu?

Derin nefes almasından rahatlamaya çalıştığını anlayabiliyordum.

"Senin için mi, benim için mi?"

Bana sorulan soruyla keyifle gülümsedim ve göz kapaklarımı araladım. Kollarımı zorlukla bedeninden ayırdım ve bir adım geriledim. Bu hareketimle bana bakmasını istediğimi belirttim ve o benim amacımın ne olduğunu anladığında, bedenini benim tarafıma çevirdi.

Sol elinde kavradığı bıçağa baktım ve bıçağın sapını sıktığını belirten damarlara bakmadan edemedim.

Sertçe yutkundum ve gözlerimi yeşil gözlerine diktim. Mutfak aslında çok aydınlık olabilen yerlerden biriydi evde ama Onur sadece tezgahı ışıklandıran lambaları açtığı için, etrafta loş bir ışıklanma vardı.

"İkimiz için de."

Cevabını aldıktan sonra elindeki bıçağı bedenini hafifçe yana çevirerek, doğrama tahtasının üzerine koydu ve yeniden bana odaklandı.

ONYAZ 🔥 ASDOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin