1,3

765 57 67
                                    

"Git bana kahve al gel"

"Uşağınmıyım ben senin?"

"Evet, o yüzden git bana kahve al"

Jisoo ile inatlaşmanın bir anlamı olmadığını anlayıp offlayarak kafeteryaya doğru adımladım.

Kafeteryaya girmiş kahve sırasına doğru adımlarken sağ tarafımda ki Jungkook'u fark ettim.

Yanına yaklaşarak "Ne yapıyorsun?" Dedim.

Kafasını bana çevirmeden "Kitap okuyorum ya sen?"

"Kitabı tersten mi okursun sen?"

Gözlerini devirip bileğimden tuttu ve yanına çekti.

"NE YAPIY-" Konuşmama izin vermeden eliyle ağzımı kapatıp karşı tarafı gösterdi.

Elini ağzımdan çekip "Baksana oraya, ne yapıyor onlar?" Dedi.

Kafamı çevirip gösterdiği yöne baktım. Gördüğüm şeyle ağzım beş karış açılmıştı.

"Ağzını kapa ağzını."

"Bunlar daha geçen güne kadar birbirlerinden nefret etmiyormuydu."

"Evet, hatta Chaeyoung, Jimin'e değişik değişik küfürler ediyordu ne oldu birden?"

Karşıda Chaeyoung kafasını Jimin'in omzuna koymuş gülüşerek konuşuyorlardı.

"Bunlar bildiğin sarmaş dolaşlar" dedim.

"Ne yapıcaz?"

"İzleyip, anlayacağız."

"LİSAAAAA" Bu tarafa doğru koşarak gelen Yugyeom ile Jungkook alnına vurup,

"Bi bu eksikti zaten!" Dedi.

Elimle ona gitmesini söylüyordum ama o inatla daha da hızlı geliyordu. En sonunda kafasını anlamışcasına salladı ve geri dönüp kantin sırasına girdi. Kesin farklı bir şey anlamıştı ama yanımıza gelmediği sürece sorun yoktu.

Jungkook beni dürterek tekrar çifte kumruların olduğu tarafı göstermişti. Şu an ise gülmeyi bırak, kahkahalara boğulmuşlardı.

"Neye kahkaha atıyor bunlar bu kadar?" Kafasını çevirmeden konuşmuş "Hayır yanii bu kadar komik ne görmüş, yaşamış olabilirler?" Dedi.

"Sen sinirlendin sanki biraz ha?" Gülerek konuşmuştum.

"Orada ki salak kızı annemle babam bana emanet ediyor. Onun başına bir şey gelse benden bilecekler, yoksa ne kızması peh."

"Tabii canım ne kızması. Sen kim kızmak kim."

Ağzını açıp konuşacakken

"Tamam hadi sus da, izleyelim şunları."

Şu anda birbirlerine sarılmış oturuyorlardı. Ne bu sevgi anlamadin ki,

Jungkook ayağa kalkmış o tarafa doğru giderken t-şhirtünden tutup tekrar yerine oturttum.

"Salak mısın? Bizi yakalatacaksın!"

Zaten onlarda bir haraketlilik olduğunu anlamış olmalılar ki kafalarını bu tarafa çevirmişlerdi. Biz de, sanki kitap bizi saklıyormuşcasına arkasına saklanmıştık.

Bir şey olmadığını anlamış olmalılar ki kalkıp kafeteryadan çıkmışlardı. Derin bir nefes alıp, kafamı Jungkook'a doğru çevirdim.

Onunda kafasını bana doğru çevirmesiyle kafalarımızın arasında neredeyse hiç boşluk kalmamıştı. Jungkook gözlerini büyütmüş bakarken, ben de şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.

En sonunda Tanrıya şükürler olsun ki bir telefonun çalmasıyla ikimizde kafamızı başka yöne çevirmiştik.

Çalanın benim telefon olduğunu anlayıp elime telefonu almış kim olduğuna bakmadan açmış kulağıma yaklaştırmıştım ki yaklaştırmaz olaydım. Karşıdan gelen Jisoo'nun sesiyle kulaklarım neye uğradığını şaşırmıştı.

Sesi Jungkook bile duymuş olmalı ki suratını buruşturmuştu.

"NERDE LAN BENİM KAHVEM, SANKİ ETİYOPYA'DAN GETİR DEDİK KAHVEYİ ALT TARAFI KAFETERYADAN ALACAKSIN, ÇABUK KAHVEMİ GETİR!" diyip suratıma kapadı.

Telefon ekranına aval aval bakarken Jungkook;
"Bence kahveyi hemen götür yoksa birazda katliam çıkabilir." Dedi.

Hafif gülümseyerek kafamı salladım. "Bence de yaşamak için daha çok gencim, bu yüzden kahvesini götürmek en iyisi." Ayağa kalkıp "Görüşürüz." Dedim.

İlk geldiğimde de 2 metre olan ve hâlâ azalmak olmayan kahve kuyruğuna girdim.

Erkenden bölüm attım
Kesin kafamıza taş yağacak

Bu arada düz yazıyı gerçekten beceremiyorum ama kitapta arada düz yazıda olması lazım yanii bölum kötüyse kusura bakmayın.

O zaman ben kaçaaar hadi çüss😙

For Love | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin