Aman Elalem Ne Derse Desin

19 7 0
                                    

Hayatın karmaşıklığı içinde yuvarlanırken başetmeye çalıştığım gereksiz çevre geldi aklıma. Hep birilerine hesap veriyor gibiyim. Hep birilerine yaşadığım şeyleri ayrıntılarıyla anlatıyorum. İyi de neden? Geçen gün bu soruyu kara kara düşünürken arkadaşım Süheyla kapıyı çaldı. Onu görünce sevindim. Bi kahve yaptım ve karşılıklı kahvelerimizi içerken sohbete başladık. Tam sabah bulaşıklarıyla boğuşma sahnemi canlandırırken Süheylacım lafa girdi:
"Tatlım bi kere önce bardakları yerleştirmen lazım sonra tabaklara geçersin"
Nedensiz bir şekilde hak verdim ona.  Kendime içten içe kızdım ama altta da kalmadım.
"şey ama ben önce tabakları diziyorum daha kolay geliyor"
Süheyla;
"hayır ya olur mu hiç önce bardaklar dizilir. Hem daha kolay olur gerisi. Bi dahakine öyle yap bak bana dua edersin."

Öyle bir şart mı var? Benim bilmediğim bir kanun mu var? Resmi gazetede yayınlandı da ben mi kaçırdım? Ha varda benim mi haberim yok.. Hey Allahım ya! Ben dua mua etmek istemiyorum belki. Böylesine gereksiz konuları neden konuşuyoruz ki? Buda ayrı bir sinir sebebi..
Bu ve bunun gibi birçok konu da insanlara söz hakkı veriyoruz farkında olmadan. Onları onaylayarak "haklısın dostum sen beni sınırsız eleştirebilir, yerin dibine sokabilirsin çekinme herşeyi söyle çünkü ben beceriksizim" diyoruz bir nevi.. Tatmin ediyoruz insanları. Halbu ki ben istiyorsam önce tabakları dizerim en son bardakları, canım istemezse hiç dizmem elimde yıkarım ya da hiç yıkamam.. Önemli olan benim nasıl kendimi iyi hissettiğim zanlımca..
  Bu tarz saçma olaylarla kendimi yetersiz hissettiğim bir gün ne kadar mutsuz olduğumu farkettim.. Evle eşyalarla temizlik malzemeleriyle cebelleşirken buldum kendimi.. Bir yandan etrafı toparlıyor diğer yandan da topladığımı dağıtan bir minik yavruyla başetmeye çalılıyordum. Oyun oynarken elinden çekiştirip kutusuna attığım oyuncaklara ağlıyor, her gittiğim odaya peşimden geliyordu. En son o çok sevdiği renkli legoları hırsla toplarken gözgöze geldik ve "onu alma" diyişiyle beynimden vurulmuşa döndüm. Bu ev bu eşyalar niye vardı? Mutlu huzurlu yaşalım diye değil mi? Peki ben neden bizi mutsuz etmeye uğraşıyordum? Etraf beni takdir etse övse ne olacaktı? Mükemmel mi olacaktı herşey sanki.. O günün sonunda hıçkıra hıçkıra ağlayarak kızımı düşürdüğüm durumu düşündüm, kendimi düşündüm, ailemi düşündüm.. Ve bir daha da el alem için yaşamamaya ant içtim..
Şimdi ne mi yapıyorum? Canımın istediğini yapıyorum arkadaşım.. Beni eleştirip aşağı çekmeye çalışana da kapımı açmıyorum.. Ohh sefam olsun o zaman.. Herkes de kendi hayatına baksın..

pardon da sen kimsin? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin