minho son kez kardeşi jeongin ile konuşmuş, yavrularının iyi olduğuna kanaat getirmiş ve geç olmadan uçağa ilerlemişti. kedileri onunla beraber olamadığı için sinirli ve mutsuzdu.
hostes zaten bildiği şeyleri anlatırken başını cama yasladı. telefonunu eline alıp blog hesabına girdi. uçak kalkmadan önce fotoğrafını çekti ve hava derecesiyle beraber paylaştı.
hikaye paylaşılır paylaşılmaz birçok bildirim sesi gelmişti. blogger olmak, hayatını paylaşmak hoşuna gidiyordu. yüzünü ya da kişisel bilgilerini paylaşmıyordu çünkü biliyordu. yargılanacak ve sadece üzülecekti. bilirsiniz, insanlar başklarının hayatlarına burunlarını sokmayı çok severdi.
başını cama yaslayıp rastgele bir çalma listesini başlattı. gelen şarkıyla gülümseyip içinden eşlik etmeye başladı.
long nights, daydreams
sugar and smoke rings, I've been a fool
but strawberries and cigarettes always taste like you
headlights, on me
racing to 60, I've been a fool
but strawberries and cigarettes always taste like
blue eyes, black jeans
lighters and candy, I've been a fool
but strawberries and cigarettes always taste like youjisung aynadan kendine baktı. vücudunu saran minik, gümüş zincirler; parmaklarında takılı olan yüzükler... kendini beğenmeyip yatağına oturdu. onun için zordu, kendini sevmek ve olumlu davranmak. kapısı çalındığında karanlık düşüncelerden ayrıldı.
odasından çıkıp zorlanan kapıyı bıkkınlıkla açtı.
'nerde kaldı amına koyayım. yarım saattir burada bekliyoruz seni.'
jisung başını iki yana sallayarak arkadaşlarının geçmesi için yer açtı. önde changbin, arkasından chan içeri geçtiler.
'bir sorun yok değil mi jisung?' jisung kapıyı kapatıp arkadaşlarının yanına ilerlerken göremeyeceklerini bildiği halde başını iki yana salladı. 'yok hyung sadece başınıza biraz bela olmak istedim.'
telefonunu çıkartıp birkaç aydır sevdiği bloggerın hesabını açıp attığı hikayeyi arkadaşlarına gösterdi. 'kendisi enişteniz yaklaşık 2 saat sonra havaalanına inecek. kendisini hiç görmedim ama çok merak ediyorum. lütfen beni havaalanına götürün.'
changbin göz devirerek arkasına yaslandı. 'ne boş noş işler bunlar oğlum. adamın bir bildiği var ki kendini göstermiyor. saygı duy biraz.'
jisung umutla chan'a baktı. 'chan, sen anlarsın sevenin halinden hadi be!'
chan başını sallayıp yavaşça ayağa kalktı. changbin'e baktı. 'hadi kalk. götürelim.' changbin bıkkınıkla ayağa kalktı. 'cidden mi hyung? onu mu dinleyeceğiz?'
chan changbin'i kaldırıp kolunun altına aldı. jisung'a gülümsedi. 'hemen çantanı falan al hadi.'
jisung chan'ı onaylayıp odasına koşarak gitti arkasında ise arkasından nefretle bakan changbin ve sevimlice gülümseyen chan'ı bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sex, drugs, etc. | minsung
Fanfictionjisung hayatına macera aradığı için yüzünü görmediği, sesini duymadığı ig bloggerı olan l33m1nn13'e karşı minicik hoşlanırsın duyar. bu kadar sanirim yan ship: chanchang, hyunin, seunglix