2

470 24 34
                                    

Gözden uzak olan kalpten de uzak olur (mu?)

Bu önermeyi test etme işinin Dicle ile Barış gibi aşk ve hayat acemisi iki küçük yüreğe kalmış olması adlı adınca bir trajediydi.

Evet maalesef Kıraç'ın hamleleri sonuç vermemişti ve film Belgrad'da çekiliyordu.

Tüm set ekibi gibi Barış da iki hafta içinde hazırlanıp Belgrad'a uçtu. Ayrılıktan önceki son günler Dicle ve Barış açısından zorlu geçmişti. İşlerini kolaylaştırmak için fazla görüşmemeye çalıştılar çünkü her buluşmalarında Dicle'nin gözleri bir aralık bulup inci gibi yaşlar akıtmaya başlıyor, Barış ise tabii ki kahroluyordu. Zaten son günlerinde azami derecede yoğundular ve bu sayede fazla görüşmemeyi başardılar.

Havaalanındaki vedalaşmaları ise izleyenleri mahvetmişti. Önceki gece uyumadıklarını belli eden solgun yüzleri ve dağınık saçlarıyla oradaydılar. Herkesin içinde ağlamamak için neredeyse hiç konuşmamış, beş dakika süren sımsıkı sarılmanın ardından hızla birbirlerinden uzaklaşmışlardı.

Dicle bütün gücüyle sarıldığında "beni unutma tamam mı" diye fısıldamıştı sesi titreyerek.

Dicle'nin bilmesi gerekirdi, Barış kendi adını unutsa bile Dicle'yi asla unutmazdı.

Kolları ayrıldığında Barış, Dicle'nin boynundaki fuları çekip almıştı.

Bunu gören Feris gözünün kenarında beliren yaşı sildi. Aydın ise dayanamayıp çoktan arkasını dönmüştü.

Aslında birbiri tarafından unutulmaktan endişe edecek dünyadaki son çifttiler. Ama insan bir şeylerin tam içindeyken ve tüm yoğunluğuyla yaşarken durumunu doğru değerlendiremez. Ve aslında bu yaşadıklarıyla ilgili endişeli, titizlenen, üstüne titreyen halleri bizzat bu aşkın boyutunu bu seviyeye taşıyan şeydi. En iyisi onları hiç ellememek ve -güven veya endişe gibi, pozitif veya negatif- tüm duyguları içlerinden geldiği gibi yaşamalarına izin vermekti. Bu aşkın içeriğinde hangi duygudan ne kadar olacağını, onlardan başka ve daha iyi bilen kimse olamazdı.

25 Nisan 2021 akşamı ışıklar yandığında iki şehir, Belgrad ve İstanbul'da, havada değişik bir ağırlık vardı. Biri yabancı bir şehirdeki ilk set gününde, diğeri aylardır çalıştığı ajansta yoğun bir günün ardından kendi haline kalmıştı. İki çift göz mahzun ve iç çekerek, bulundukları şehrin karanlığını dağıtan ışıklarına ve gökte belli belirsiz görünmeye çalışan yıldızlara bakıyordu. Daha önce hiç yaşamadıkları duygular karşısında, iki kalp ilk ayrılığın yükünü göğüslemeye çalışıyordu.

Hayat yolunda aşılması gereken çok engelleri olmuştu. Ama bu seferki biraz fazla mı ağırdı? İkisi de anlam veremiyordu. Nice sıkıntılar ve zorluklar, ailevi dertler, parasızlık veya gelecek kaygıları içinde boğulurken masum iç dünyaları ve sevmeye son derece yetenekli kalplerinden başka bir şeye dayanmamışlardı. Yine öyle yapmaları gerektiğini de aslında biliyorlardı.

Barış geçici olarak kaldığı otel odasının penceresinden izlediği şehre, çarşıdaki dükkanlar, tarihi taş apartmanlar ve Sava Nehri'nin karanlık sularını çevreleyen ışıklara baktı. Dicle ise eve gelirken arabayla geçtiği yol üstünde evlerin, gökdelenlerin, sokak lambalarının güçlü ışıklarına bakıyordu. Aralarında acaba kaç ev, kaç sokak, kaç kilometre yol ve kaç sokak lambası vardı? Acaba şu an bir diğeri ne yapıyordu?

Dicle ile Barış'ı gerçekten tanıyan herkes bilirdi ki onların gözlerinde birbirinin iyi olup olmadığını kontrol eden bir radar vardı. İnsanlar arasındayken veya tek başlarınayken fark etmez. Dicle önce işi gereği yaptığını sandığı ama artık içgüdüsel bir eyleme dönüşen Barış'a göz kulak olma görevine çok alıştığını fark etti. Acaba bu radar Belgrad'a kadar olan alanı kapsıyor muydu? Tabii ki hayır. Bugün setin ilk günü, Barış'ın ekip arkadaşlarıyla yemek yerken paylaştığı hikayedeki resmi, yakınlaştırıp, gözlerinden iyi olup olmadığını çaresizce anlamaya çalışmasını hatırladı. Set asistanını gün içinde üç kere arayıp darlamış olabilirdi. Bu sette Barış için kimin refakatine güvenmesi gerektiğini henüz çözememişti ama hepsini tek tek arayıp sonunda onu emanet edeceği doğru kişiyi bulacağını düşünüyordu. Barış da olsa öyle yapardı. Hatta acaba yola çıkmadan önce kendisinin iyi olduğunu çaktırmadan yoklaması için kimi görevlendirmişti? Aydın, Meral veya Feris Hanım. Üçünden biriydi büyük ihtimalle, yakında belli olurdu.

Olur YaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin