Bir

906 111 25
                                    

‘’Harold! Hadi uyan artık!’’ Minik beden uykulu ve istemeye istemeye yatağında doğruldu. Yuvaladığı eller gözleriyle buluştuğunda ovalayıp esnedi. Sabahları erken kalkmayı sevmiyordu. İşine her ne kadar alıştıysa da şu sabah erken kalkma işine alışamamıştı. Bir çocuğun şu dünya da en sevdiği şey olarak uykuyu düşünürdü. Kısaca onun sevdiği tek şey uykuydu.

Ayaklarını yatakta sarkıtıp ayağa kalktığında gerindi. Andy ve Brain yataklarında göremediğinde gerçekten uyuya kaldığını fark etti. Geceliklerini aceleyle çıkarıp her zamanki yerinde hazır olan kıyafetlerini eline aldı. Şortunu giyip gömleğini de giydikten sonra beceriksizce gömleğini şortunun içine sıkıştırdı. Köşe de duran askılıkları da eline alıp koşar adımlarla büyükbabanın odasına doğru koşmaya başladı. Eğer bu dünyada uykudan daha çok sevdiği biri varsa o büyükbabaydı. Kendini bildi bileli yanında olan tek kişiydi o. Zaten onu bulup buraya getiren de oydu. Büyükbaba onun için çok değerliydi. Hem de çok. Fakat büyükbaba son günlerde hastaydı ve tüm gün yatakta yatmak zorunda kalıyordu. Bu Harold’u çok üzüyordu. Onu eskisi gibi ayakta ve gülümserken görmek için can atıyordu. Bu yüzden sadece bekliyordu. Büyükbaba iyileşecek ve tekrar Harold ile beraber gezecekti.

Bugün de her zamanki görevini yerine getirmek için büyükbabaya gidiyordu. Her sabah uyandığında ona gider ve öperdi. Kısa bir sabah sohbetinden sonra da yine onu öpüp odadan çıkardı. Akşam eve döndüğünde de ilk olarak onun odasına gider yine öperdi. Harold’un sevgisi göstermede öpücüğün büyük bir yeri vardı. Harold öpmeyi severdi. Çünkü bir öpücük insana tüm iyi şeyleri veriyordu. Kısaca o öyle düşünüyordu.

Odanın kapısına geldiğinde hızlıca kapının koluna asılıp kapıyı açtı. Odaya şöyle bir göz attığında büyükbabanın uyuduğunu gördü. Bu onu şaşırtmıştı çünkü büyükbaba onu hep gözleri açık gülümserken karşılardı. Çünkü Harold’un geleceğini bilirdi. Ama yine de Harold buna kafa yormadı. Büyük ihtimalle Harold gibi onunda çok uykusu vardı.

 Herkesin hayran kalacağı o gamzeleri göstererek büyükbabanın yatağına yaklaştı. Parmaklarının uçlarında yukarı doğru uzanıp büyükbabanın kırışık ve sıcak yanağına kocaman bir öpücük bıraktı. Bu sefer kısa bir sohbet yapamayacakları için diğer yanağınada uzanıp öptü.

‘’Görüşürüz büyükbaba. Geldiğimde uyan tamam mı?’’ Daha fazla Anne’yı kızdırmamak için hızlıca kapıya yöneldi. Anne mutfak, ev ve büyükbaba ile ilgilenirdi. Bir de Max vardı o da genellikle çocukların işlerinde ve ev alışverişinden sorumluydu. Bu evde herkesin bir işi vardı. Toplam on kişiydik ve büyükbaba tembelliği sevmezdi. Herkese bir iş vermişti. Harold 10 yaşındaydı ve 7 yaşından beri çalışıyordu. İlk zamanlar sevmese de sonunda buna alışmıştı. Çok çalışıp büyükbabayı memnun etmek isterdi hep. Bir zamandan sonra bu hedefi haline gelmişti.

Merdivenlerden aceleyle inerken mutfaktan gelen mis kokuları duydu. Bu sefer daha çok hızlandığında son iki basamağı atlayıp mutfağa koştu.

‘’Anne!’’ Anne korkarak arkasına döndüğünde parlak yeşil gözler ve kocaman gamzelerle karşılaştı.

Anne altı çocuktan en çok Harold’u severdi. Çünkü onun garip bir etkisi vardı. Çok iyiydi, insanı mutlu ederdi. Bu yüzden Anne ona kızmayı pek beceremezdi.

‘’Beni korkuttun Harold.’’ Minik beden omuzlarını kaldırıp kafasını yana eğerken elindeki askılıkları karşısındaki kadına uzattı. Her ne kadar Anne ona kendi kendine giyinmeyi öğretse de o bu aptal askılıkları takamazdı. Bu yüzden bıkmadan usanmazdan elindeki askılıklar Anne’ya uzatıp takmasını beklerdi. Eğer takmazsa şortu sürekli bedeninden kayar kayar dururdu.

HAROLDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin