Gizemli ve dolambaçlı bir hayat.
O hayatın içinde kendi seçimleri dahilinde olmadan tamamen başka bir kişiliğe bürünmüştü Kim Taehyung.
Yüzyıllar önce insanoğlu birliğinin dışında hayatlarını devam ettiren bir başka topluluk daha vardı. Kendilerini gerçek yaşamdan koparan bu varlıklar insanlardan adeta soyutlanmışlardı. Ölümlülere göre kat ve kat daha uzun geçen hayatları onlara başka bir dünyanın kapılarını aralamış olsa da en az hayatları kadar değişik olan kişilikleri ve belli başlıca ihtiyaçları onları insanlardan uzak tutmaya yetmemişti. Bu varlıklar kendi aralarında ve hür iradeleriyle katıldığı iki gruptan oluşuyordu.
İnsan kanıyla beslenenler ve hayvan kanıyla beslenenler.
Bünyelerinde barındırdıkları ansızın ortaya çıkan kana susamışlığı kimi gözüne kestirdiği bir insanla kimi de hayvanla geçirirdi. Bunu yapmaya zorunlu oldukları halde insan kanıyla beslenmek istemeyenler ise hayvan kanına başvururlardı. Bu onların doğasının temeliydi. Bir başkasının hayatı o anda son bulurken kanına sahip olan varlık depoladığı enerjiyle yenilenirdi. Tabii, kanına sahip olmak istediği kişi ölmez ve hayatta kalırsa fazlasıyla sancılı ve acılı geçen dönemden sonra yepyeni, farklı bir kişiliğe kavuşurdu.
Kim Taehyung şans eseri kurtulanlardan sadece biriydi. Geçmiş hayatına tezat gelecek hayatında ölümsüz olarak adlandırılan bir vampirdi. Bütün alışmışlıklarını ve diğer bütün şeyleri ardında bırakarak bir anda kendini hiç tahmin edemediği bir hayatın içinde buluvermişti. Alışması zaman almıştı. Fakat sağladığı adaptasyonun sonrasında kişiliği tamamen farklı bir şekle bürünmüştü.
Davranışlarının haricinde kontrol edebildiği tek şey hisleriydi ve o hisleri ise vampirlerin geçmiş çağından günümüze kadar gelen anakuralını çiğnettirmişti.
Kim Taehyung ise vampirlerin anakuralını çiğneyerek duygularını bir ölümlünün ellerine vermişti. Ne tuhaftır ki bundan asla pişman olmamıştı.
"Ne tuhaf." Diye mırıldandı ağzının içinde. Öğle saatlerinin bir göstergesi olan yakıcı güneş en tepede parlamasını sürdürürken yoldan gelen geçen kimse ağaçların ardına saklanıp siyahlara karışmış genci fark etmiyor veya sorgulamıyordu. Güneş gökyüzüne hakim olduğu zamanlarda katiyen sokağa adımını atmayan Kim Taehyung ise bu durumu garipsememişti. "Fark etmemeleri, etmelerinden daha iyidir." Diyerek iç çekti. Sarıya çalan göz bebekleri hâlâ daha asıl görmek istediği kişiyi bulamamıştı.
Çok bir şey istemiyordu. Jeon Jungkook'un her zamanki gibi kampüsün bahçesine gelmesini ve onu rahatça görebileceği -daha doğrusu bir nevi dikizleyebileceği bir yere oturmasını istiyordu. Ne yazık ki yüce Tanrı Taehyung'un bu isteğini çok görmüştü.
Baş parmağı elmacık kemiğinin üzerinden pek de belirgin olmayan kaz ayaklarına doğru uzanan yara izini üstünkörü bir hareketle kaşıdı. Kaşıma eylemini tamamen sıkıntıdan yapmıştı. Kendini güneşten korumak adına kapattığı siyah kapüşonlusunu yüzüne daha da çekerek gözlerini yolun diğer tarafında kalan bahçede gezdirdi. Sıkıntısı hareketlerine yansımayı keserek sesine de yansımış ve "Off.." diyerek derince bir nefes vermişti. Eğer biraz daha görmek istediği kişiyi göremezse durduğu yerden çekip gidecek ve günün akşamına Jungkook'u görmek için her zaman açık tuttuğu pencereden odasına girecekti.
Saatlerdir yakıcı güneşin altında bekleyerek adeta kök saldığı bu yere Jimin'in abartısız kırkıncı kez 'Her gün o çocuğu izlemeye giderek klanı riske atıyorsun Taehyung, senin yüzünden bir gün fark edileceğiz. Siktiğimin hislerine sahip çık!' Deyişini göze alarak gelmişti ve hayat ona orta parmak çekmekten usanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire of Love : taekook
VampireMelez vampir Kim Taehyung geçmişten günümüze süregelen anakuralı çiğner ve bir ölümlüye kalbini teslim eder. "Sana her baktığımda bacaklarım tutmaz oluyor.. Yakınlığın ellerimi titretiyor, dokunamıyorum. Kalp bir kişiyi sevince yanlış falan dinlemi...